Adımız Deli Kurt. Grup Gökçen'in hakkında parça yaptığı kitaptır. Birnebi tam olarak olmasa da Bozkurtlar kitabının devamı diyebiliriz. Yıldırım Bayezid'dan sonrasını anlatıyor. Yani Timur ve Bayezid arasında geçen Ankara savaşı sonrası olan Fetret Dönemini. Böyle deyince muhtemelen "Deli Kurt'un taht…devamıAdımız Deli Kurt.
Grup Gökçen'in hakkında parça yaptığı kitaptır. Birnebi tam olarak olmasa da Bozkurtlar kitabının devamı diyebiliriz.
Yıldırım Bayezid'dan sonrasını anlatıyor. Yani Timur ve Bayezid arasında geçen Ankara savaşı sonrası olan Fetret Dönemini.
Böyle deyince muhtemelen "Deli Kurt'un taht mücadelesi" olarak algılayabilirsiniz lakin bu roman umarsızca aşk hikayesine dönüşür büyük bir aşk hikayesine...
Kitap henüz bebekken başka bir aileye yollanan Deli Kurtu anlatıyor daha sonra büyüyüp yiğit bir delikanlı oluşunu nasıl muazzam savaştığını anlatıyor.
Deli Kurt has be has hanedan soyundan olsa da sevgilisinden ve vatanından mahrum kalmıştır çocukluğunda gençliğinde erginliğinde.
Eğer benim gibi kendinizi duygusuz olarak nitelendiriyorsanız örneğin en duygusal kitaplarda en duygusal filmlerde bile "ee tamam öldü işte bitti işte" diyorsanız bu kitap sizi 2 ters 1 düz edecektir buna emin olabilirsiniz.
Zira taş kalpli olsanız duygulanacaksınız emin olabilirsiniz. Klasik bir Nihal Atsız örneği diyebiliriz kitap için tarihi bilgi verirken sizi kitabın içiine çekip tek gecede tek oturuşta bitirtebilecek yetenektedir bu kitap.
Kitapta birçok konuşma ilginizi çekecektir lakin benim en çok ilgimi çeken kısım şu olmuştu:
Anası söyledi:
"Ölüm o kadar güç değildir. Unutulmak yamandır."
Babası fısıldadı:
"Asıl ölüm unutulmaktır."
Amcası ilave etti:
"Unutmak da ölmektir."
İsa devam etti:
"Hayat birkaç hatıradır."
Bala bitirdi:
"Hayat ölümün başlangıcıdır."
Çakır tekrarladı:
"İnsan anıldıkça yaşıyor demektir."
Her Atsız kitabında olduğu gibi bunda da mistik ve sembolist ögeler vardır. Gökçeni öyle güzel sevmiştir ki bizim Deli Kurt, kitabı bitirdikten sonra ellerinizi göğe açıp "Tanrım bana da böyle bir sevda nasip eder misin?" diyeceksiniz.
Ara ara iğnelemeli yüzünüzü gülümsetebilecek sözler de mevcuttur örneğin:
"şu ömür dediğin şey savaştan kaçan rum atlısı gibi ne çabuk yol alıyor!"
Gökçen aslen mitolojik bir varlık olsa da (Gözlerine edilen iltifatlar sayfaları bulur :D ) söylentilere göre zamanında Muğla'da bu kız yaşıyormuş.
Öyle ya da böyle
Gökçen her şeyin sonunda bir aşktan çıkıp bir şiire dönüşmüştü.
Atsız kendi ideolojisini de kitapta oldukça net bir şekilde belirtmiştir bir konuşma anında kadına dinin ne dendiğinde
"Türk'üm" diye cevap veriyor adam tekrarlıyor "niçin müslüman değlisin demiyorum değilsen nesin diyorum" kadın ise buna cevap olarak "TÜRK'ÜM DEDİM YA!" diyor.
adam "senin dinini öğrenmek istiyorum " dediğinde ise kadın buna " biz insanları dinine göre değil soylarına göre ayırırız " diye cevap veriyor.
Velhasıl kelam okuduğunuzda Atsız'a bunu yazdığı için bana önerdiğim için teşekkürü borç bileceğiniz bir kitaptır.
Yazıma kitabın en güzel sözü ile veda ediyorum
"Masalda da gerçekte de kalbi olmayan bütün kızların adı Gökçen'dir!"