Spoiler içeriyor
Seveni de sevmeyeni de çok olan bir eser... İlk çevirileri 'Gönülçelen' adı altında yapılan kitabımız daha sonra 'Çavdar Tarlasında Çocuklar' adı altında okuyuca sunulmuştur. Yani orijinal adı 'The Catcher in the Rye' olan bir kitabı neden bu adlar altında Türkçeye…devamıSeveni de sevmeyeni de çok olan bir eser...
İlk çevirileri 'Gönülçelen' adı altında yapılan kitabımız daha sonra 'Çavdar Tarlasında Çocuklar' adı altında okuyuca sunulmuştur. Yani orijinal adı 'The Catcher in the Rye' olan bir kitabı neden bu adlar altında Türkçeye çevirirsin ki? Hem zaten kitabın asıl adı neden bu ki? Tamam, ana kahramanımızın hayalini yansıtmak istemiş yazar ama bana göre bir kitabın adına bakınca az çok ne anlattığını çözebilmemiz lazım. Ben bu adı okuyunca kitapta anlatılan gibi bir olay ya da durum canlandırmadım kafamda. Eğer bu ad olmasaydı, başka ne ad olabilirdi diye kendime sorduğumda da cevap veremiyorum. Değişik bir çıkmazdayım.
Kitabımız 16 yaşındaki Holden Caulfield adlı bir gencin kendini anlamlandırma sürecini anlatıyor. (Biz bu sürecin sadece 3-4 gününe şahit olsak da.) Gittiği çoğu okuldan kovulan, öyle güzel arkadaşlıkları olmayan, ve kardeşini kaybettiği için yaralı olan bu gencin ruh sağlığı pek de iyi değil. Bir sürü kötü alışkanlığı var. Bu yüzden diyebiliriz ki bu genç bize bir 'antikahramanı' yansıtıyor hâttâ fazlasıyla. Antikahraman, kişiliği, amaçları ve idealleri diğer alışılagelmiş başkahramanlarınkinin tam zıddı olan kişidir.
Amerikan Dünyası'nı ikiye bölen bu kitap (içerdiği argo sözlerden dolayı) bir 'Bildungsroman' yani 'Oluşum Romanı' türüdür. Başkahramanın, gençliğinden yetişkinliğine doğru ruhsal ve ahlaki olarak gelişimini-oluşumunu gösteren bir türdür. Belki sonu öyle bitmeseydi o gelişimi daha iyi görebilirdik. Sonu çok boş geldi bana. Ama bir yandan düşününce de derin bir anlamı var. Kitap boyunca mutlu olmayan karakterimiz kitabın sonunda mutlu, çünkü kardeşi Phoebe'yi atlı karıncaya binerken görüyor.
Belki yazarımız Salinger kendi oluşumundan parçalar serpiştirdi bu kitaba. Kendisi üniversiteyi bıraktı, savaşa girdi ve ondan sonra ruhsal bir çöküntüye uğradı. Platonik aşkının Charlie Chaplin ile evlenmesi de tuzu biberi oldu. Holden da Jane'e olan aşkını bir türlü dile getirememiş, onu bir türlü arayamamıştı.
Bu arada Holden ergenliğinin doruklarını yaşayan ruhsal çöküntü içinde olan birisi olmasına rağmen bazen aşırı ama aşırı doğru cümleler söylüyor.
"Ayrılışlarım acıklı, hatta kötü olabilir, ama bir yerden artık ayrılıyorsam bunu anlamak istiyorum. Bunu anlamadığınız zaman kendinizi daha kötü hissediyorsunuz." 🍂
"Hayat, tabii ki bir oyundur, evladım. Hayat, kurallara göre oynanması gereken bir oyundur." 💫
"Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir." ✨
"Tanıştığıma hiç memnun olmadığım kimselere, durmadan, ''Tanıştığıma memnun oldum'' demek beni öldürüyor. Ama hayatta kalmak istiyorsanız, ille de bu zırvaları söylemek zorundasınız." 🍁
"Bazı şeyler olduğu gibi kalmalı. Elinizde olsa da, onları büyük cam vitrinlere koyup oldukları gibi kalmalarını sağlayabilseniz." 🍃
"Lanet bir atım olsa, daha iyi. Atlar en azından insana yakın." 🌼
"Bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın,Tanrı aşkına;özellikle de,hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli bir insansa?" 🌹
"Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir." 🌿
"Yani, bir şeyi yapmadan önce, ne olacağını nereden bilebilirsiniz ki? Yanıtı belli bunun; bilemezsiniz." 🌾