🗝️Normal olmayan bir davranış biçimi olan kişilerde self-bozukluklara karşı aşırı duyarlılığımızdan dolayı, sanki o konu üzerinde yıllar boyu deneyimleyebilmiş kadar bilgi sahibi olduğumuza kendimizi ikna ediyor, yorum yapıyoruz. Oldukça garip olan şeyleri toplum üzerinde nadiren görürüz yargısını tamamiyle yıkar. Julie…devamı🗝️Normal olmayan bir davranış biçimi olan kişilerde self-bozukluklara karşı aşırı duyarlılığımızdan dolayı, sanki o konu üzerinde yıllar boyu deneyimleyebilmiş kadar bilgi sahibi olduğumuza kendimizi ikna ediyor, yorum yapıyoruz. Oldukça garip olan şeyleri toplum üzerinde nadiren görürüz yargısını tamamiyle yıkar. Julie karakteri üzerinde hazırlanış bu tip kalıplardan sıyrılmış ve mantıksal bir düzleme konularak işlenilmiştir. Bu senaryoda, hayal kırıklıkları, ani değişikler, uç kompleksler üzerine yorum yapabilmemiz için seyircinin nelere karşı hazırlıklı olduğu da önemlidir. Bunlardan bir tanesi de; seyircinin vaş karakteri doğru düzgün bir kişiliğe büründürme çabasıdır. İncelemenin dışına çıkmak istemem ama yine de bir anımı sizlere paylaşmak istiyorum. Licorice Pizza 'yı sinema filmine gitmek için sinema topluluğunun bir etkinliği olarak katılmıştım. Heyecanla, merakla ve severek de gitmiştim licorice pizza' ya. Filmin ilk yarısı sona erdiğinde bana nasıldı diye sorduklarında senaryoyu beğendim ve beni içine çekebildi diye tek cümlelik görüşümü yanıtlamıştım. Ben de diğerleri filmi nasıl bulduklarını merak ettim ve kimilerinin parasının boşa gittiğini, ne kadar çok amatör düzeyde hazırladıklarını konuşan gibi birçok olumsuz görüşler aldım. Herhangi düşüncenizi başkalarının görüşlerinden dolayı tekrar gözden geçirmeyi bırakın. Kişi kendi görüşlerini balta görmemiş bir ormanmış gibi gördüğü için sizlere kendi naçizane görüşüne içten bir şekilde dayatmaya çalışması bu sebeptendir. Bunu bilerek hiçkimseye kendi görüşlerimden bir parça bile sunmayı tercih etmem. Çünkü insanlar buna karşın bir çürütme politikası izleyeceklerdir ve bir süre sonra seni dinlemeyeceklerdir. Üstelik Paul Thomas Anderson 'ın geçmişte içinde yer aldığı projelerinden tutup filmlerinde ne denli gizli veya fark edilmesi zor ve gizemliliğini tümelleriyle kapatan harika bir yönetmenden bahsetsem bile karşıdaki bana filmin credit textlerinin amatörce oluşturulduğunu söyleyecektir. Demek istediğim bir film seyircide aynı duyguları yaşatmıyorsa, o filme nasıl kategorilize edeceğini tahmin etmenin pek zorluğu olmadığını vurgulamaktı. Filmde yönetmenin ne anlatmak istediğini kavrayamamak elbette farklı kültürlerin getirdiği bir üründür. Yalnız, tek başına farklı kültürlerden doğan ürün de değildir. Çeşitliliği artıran ana madde ürün dildir. Adı üstünde, yabancı. Bize yabancı, arkadaşlarına, ailene, akrabalarına yabancı. Sana göre de yabancı. Yabancı filmleri kendi kültür ögelerinden izler taşıdığına emin olmak için izlenilmesi o filmi basitleştirir, en sonunda gözünüzde sıkıcı olarak kalır.
🗝️Hikayenin girizgah kısımlarında karakterimiz olağandan daha sosyal, özgüven ruhunu hiç eksiltmemiş, insanlarla vakit geçirmekten keyif alan bir profil. Onun dünyasına realist biçimde yavaş adımlarla konuk oluyoruz. Toplamda on iki bölümden oluşan film çok şahane biçimde planlarla sığdırılmış. Böylelikle olayların belirli ilk ve son aralıklarından yola çıkılarak seyirciye bu üç farklı zaman diliminin dışına çıkılmayacak şekilde kurgulanmıştır. Aşk filminde işin heyecan ve gizem kısmı neresi gibi sorularının cevabını ise filmin en kilit kısımlarında veriyor. Bu da filmin gereksiz uzun sahnelere yer vermemesi adına önemli bir yan. Sanat departmanları bile bu gereksiz sahnelerden dolayı ister bitiş müziği ister sonda kopan olay her ne kadar memnun ederse etsin seyircinin kafasında içinden bir türlü çıkılmayacağı bir labirentin içerisine sokuyor. Bu tasarrufu gerçekten isabet ettirebilmeleri, tutturmaları filmcilik açısından önemli bir gelişim. The Worst Person in the World, teknik anlamda da performans anlamında da yüzde yüz bir verimle ortaya konulmuş, hazırlanılmış bir yapım.
🗝️Joanna Hogg 'un The Souvenir filminde mahremiyet teması beni o zamanlarda derinden etkilemişti. Onda da giderek yitip giden sevdiğin bir insan ve kaybın getirdiği acının duygularınla, anılarınla bertaraf edilmiş, tepkisizliğe yelken açan bir başka insan. The Worst Person in the World 'de ise bu filmin önemli kayış noktalarında hissetirmeyi tercih etmiş. Filmde zamanı kendi görüşlerimizden yola çıkılmasını amaçlayan ve Julie' nin sosyal yaşantısındaki kalabalıklığına gerekçe olarak uzun bir zaman dilimi gibi yedirmesi. Empatilerin giderek kaybolduğu bir dünyada aynı duyguyu filmde de işleyerek günümüz jenerasyonuna bile empatiliği tekrardan diriltebilmeyi hedefleyebilmiştir. Joachim Trier 'ın diğer filmlerini seyretmediğim için önemli bir olumsuz yan olarak ele almayacağım fakat işlenen duyguların evrensellik bakımından söz edebildiğimiz bir yapımda niye tarihsel ögelerden birine yer vermiş? Filmin on iki parçalık her bir bölümlerinde ayrı ayrı dokunaklı ve güçlü hissiyatlara yer verse de tarihsel şeridine birden kayması akıllarda soru işareti bırakıyor. İlk başta karakterleri tanımlayabilmek için kalabalık mekanları tercih eden Joachim Trier 'in istisnaya kaçabilecek herhangi bir gerekçe bulamadım.
🗝️En çok gözden kaçırılmaya müsait temalardan bir tanesi ise: Güvensizlik. Julie' nin problemli hayatına yakışıksız bir kişilik olarak hafızalarda yer edinse bile, onun diğer ilişkiler için güvensizliğin onun hayatında ne kadar yaralayıcı bir davranış olduğunu göstermeye çalışıyor. Aslında her tanıştığı erkekte gözlemlediği unsur buydu Julie 'nin. Aksel' le tanıştığında hayatının aşkını bulduğundan emindi. Ya da benim gözlemimden yola çıkarsak Aksel neredeyse kusursuza yakın bir kişiliğe sahip ki; popülerliği, hitap ettiği kesimin genişliği, fikirleri, bakış açısı, sakinliği ve iç huzuru. Julie da onun bu kusursuz kişiliğinden dolayı ilişkisinin giderek sıkıcı bir hal almaya başladığını hissettiğini söyler. Bir sonraki serüvende tanışıp aşık olduğu çocuktan sonra Julie 'nin dünyasında artık yalanlarla ve komplolarla dolu bir dünyanın kucağında bulur zaman zaman. Hatta film bu açıklamayı yapmamızı çeşitli metaforlarla süsleyerek bazı sahnelerin her bir karesinden yaratıcı anlatımlarına dayandığını da görebilmemiz oldukça mümkün. Demin yukarıda benzer yönleriyle bahsini sunduğum yapım olan The Souvenir 'de olduğu gibi Aksel, kendisinin bu güçlükle çırpınışlarının sonucunda kabuğuna gömülmüş. Belki de dünyadaki hiçbir insanın kendi upuzun hayat yolculuğunu okuyup görse veya yaşasa bile anlaşılamayacığını düşünürdü. Julie' ye seni ayrı bir köşemde tutuyorum cümlesini söylerken onu ferahlattırmak için kullanmıştı. Ama öyle olmadı. Daha doğrusu hiçbir şeyi yolunda gitmedi Aksel 'in. Maalesef ki aşkını bulduktan sonra hayatı mahvolmuştu. Ne yazık ki buna Julie sebep olmuştu. Aksel, Julie ile birlikte olduğu zaman sürecinde onu ne kadar çok iyi tanıdığını biliyordu. Hastane günlerinde sık sık Julie ile beraber olmasına rağmen onun gözünde dünyanın en kötü insanıydı. Hem çok sevdiği, herkesten çok daha iyi tanımasına rağmen çok sevdiği ayrı bir insandı. Son sahnelerde Julie saçlarını kestirmiş, tam emin olmayarak kişilik olarak çok değiştiğini söyleyebiliriz. Gelelim Julie 'nin Elvind'i gördüğü son sahneye. Orada Julie belki de iki kişiyi görmüştü. Ya Aksel' i ya da başka kimseyle yuva kurmuş bir aile portresi görmüştü. Fakat gördüğü tek bir şey vardı ki ; Julie tüm istediklerine sahip olmuştu.
🗝️77/100