⭐dün gece sabaha karşı belki ağlarım diye izlemeye basladığım fakat hiç ağlatmayan konusu "babalarını arayan iki çocuğun yolculuğu" olsa da bundan çok farklı şeylere değinen her değindiğini müthiş bir şiirsellikle anlattığından buruk hissettirmeyen tek bir dakikası bile geçmeyen çok çok…devamı⭐dün gece sabaha karşı belki ağlarım diye izlemeye basladığım fakat hiç ağlatmayan konusu "babalarını arayan iki çocuğun yolculuğu" olsa da bundan çok farklı şeylere değinen her değindiğini müthiş bir şiirsellikle anlattığından buruk hissettirmeyen tek bir dakikası bile geçmeyen çok çok başarılı bir filmdi. İçime işledi ve her gizi irdelemekten kendimce yakıştırmalar yapmaktan kendimi alamadım.
⭐konu Yunanistan'dan Almanya'ya yola çıkan ve yolda sürekli sınır dışı edilen,bir türlü varmak istedikleri yere varamayan nereye varacaklarını bilmeyen,gerçekten gitmek istedikleri kestirilmeyen çocukların kendi kendilerine hayatı öğrenmeleri, babasız,yönsüz,kimsesiz kalmışlıkta savrulmaları diyebiliriz.
Aslında anneleri tarafından gayrimeşru oluşlarına bir kılıf olarak uzaktaki baba masalı uyduruluyor fakat çocuklar daha sonraları bunun yalan olduğunu öğrenseler de uzakta bir babaları olduğuna inanmakta ısrar ediyorlar yani mesele babayı bulmak değil ona inanmak,onun varlığına ve bir gün ona ulaşılacağına inanmak e haliyle filmin konusu olan babayı aramak birden Tanrıyı aramaya evrilmiş oluyor. Öyle bir başınabuyrukluk ki karşılarına çıkan herkes ve her şey de onlar gibi onlar kadar yönünü kaybetmiş,savrulmakta üzerinde yaşadıkları Yunanistan topraklarının bile onlardan bi farkı yok.
⭐her sahnesi üzerinde durulup biraz tavana bakılıp konuşulmayı hak ediyor her cümle ve her imge fakat beni en çok etkileyen birkaç sahneden bahsetmek istiyorum
(SPOILER ALLERT)
•
çocukların hayallerinde babalarına mektup yazdığı her sahne çok güzeldi onların arasından Voula'nın trende yüksek tren sesi arasında "...bize tren sesiyle işaret gönder tatan..tatan.." deyip filmin sonunda trende sadece sessiz bir uğultunun olması beni etkileyen bir detaydı. Yani bence o sessizlik işaretin gerekmediğini artık ulaşacaklarını anlatıyordu en sonunda varacakları yere varmış olduklarını gösteriyordu müthiş bir detaydı.
•
İnanmak,aramak ve inanmak uğruna ayağına karasuların inmesini göze alabilmek,işaret beklemek sadece beklemek hep beklemek...
Filmin başlarında hissedilen artık yılgınlaşmış tekrar hissi yine beni etkilemişti.
•
keman çalan adamın kovulması,yolda gelinlikle kaçmaya çalışan kadının geri ikna edilip içeri alınması sonra tüm kalabalığın tutsak olmuş ruhlara karşı aldırışsızlığının kanıtı olarak hem gelin hem çocuklar hem at ağlarken dans etmesi,çocuğun hıçkıra hıçkıra ağladığı sahne zorlasaydım gözümden yaş dökecek bi sahneydi. Gelinin de atın da ayağı bağlanmış hapsedilmiş ruhları vardı ve çocuklar hariç kimse onları umursamadı acı bir görüntüydü.
•
herkes karın yağışını durmuş izlerken deli kadının "başlarına bela aldılar" demesini anlamsız buldum film bittikten sonra bile o kadın niye öyle dedi diye sorguladım. Anlamadım. Çocukların bir tablodan çıkmış gibi koşması zaten filmin en müthiş sahnelerinden biriydi.
•
Denizden işaret parmağı kesik,vücuttan ayrılmış el heykelinin helikopterle yukarı alınması sahnesi beni en en en çok etkileyen ve tekrar tekrar sarıp başa izlediğim bir sahneydi. Bence bu sahne filmin anlatmak istediğini en iyi anlatan sahneydi işaretsiz kalmışlığı,Tanrının bile ses etmeyişini birkaç dakika içinde öyle güzel anlatmışlar ki bu his ruhuma sindi ben bu sahneyi asla unutamayacağım ve tabi Orestis'nin "şimdi haykırsam beni melekler katından başka ne duyar" sözü de cabası.
•
Voula ile Oreste'nin sarılıp aşk hakkında Orestis'nin söylediği "ilk seferde hep böyle olur..kalbin çarpar,dizlerin titrer,ölmek istersin.." sahnesi yine beni etkileyen sahnelerden biriydi.
⭐Çocuklar bu yolculukta büyüdüler,hayatla tanıştılar,insanların acımasızlığını, aldırışsızlığını,duvar gibi katı ve koyu dimdik ve ayakta olduğunu bir yere ait olmamayı,Tanrıdan bir cevap gelmese de inanmanın onlara kattığı bir şey yapma gücünü,büyümenin boktanlığını,dizlerin ağrıyana kadar bir yere gitmeyi,bir sandviç için bulaşık yıkamayı,tren sesini,aşkı ve bir kamyonun arkasında çocukluğu terk etmeyi bir at ölüsünde hıçkırarak ağlamayı,gitmeyi her zaman sonuna kadar hep gitmeyi öğrendiler. Karanlıktayken aydınlığa ulaştılar puslu manzaralarında bir ağaç düşlediler ve o ağaca ulaştılar. Bize de sordular; ulaşmak istediğin o ağacı sislerin,pusun ardındaki ağacı görüyor musun?
Ben henüz göremiyorum. Henüz bu yolculuğa neden çıktım bilemiyorum. Ağacı bir gün görür müyüm bilemiyorum. Ağaca bir gün koşacak kadar yakın olur muyum bilmiyorum. Bunun bir masal olmasını istemiyorum. Tanrıdan işaret parmağı kopmuş bir ses duymak istemiyorum. Tanrıya inanıyorum ve beni kendisi için dizlerimi ağrıtacak kadar yürütsün istemiyorum. Benim mutluluğumu dizlerimi ağrıtacak yolculukların sonuna saklamış olmasın istiyorum. Yılgınlaşmış tekrar hissinden beni kurtarsın istiyorum. Tanrıdan o kadar çok şey istiyorum ki bir şey istemeye utanıyorum. Masalları seviyorum. Ve simdi bir ses kulağımda tatan..tatan..tatan bu ses hiç kesilmesin istiyorum.
⭐beni her şeyiyle tatmin eden,ruhumda bazı delikler kazmama sebep olan ve sorular sorduran bir filmdi. Uzun zamandır beni etkileyen başka bir film olmamıştı. Teşekkürler bunu yapan adını şu an yazmaya çok üşendiğim adam artık yeni bir hayranın var teşekkürler.