Spoiler içeriyor
En çok merak ettiğim Abbas Kiyarüstemi filmiydi. İzlediğim ilk filmi bu olmuş oldu. Tüm film boyunca bi arabanın yan koltuğuna misafir oldum. Karakterimiz Bedii'nin başına ne gelmiş neden hayatı hakkında bu kadar ümitsiz bilgi verilmiyor. Hikayesini bilmiyoruz ancak bilmemiz de…devamıEn çok merak ettiğim Abbas Kiyarüstemi filmiydi. İzlediğim ilk filmi bu olmuş oldu. Tüm film boyunca bi arabanın yan koltuğuna misafir oldum. Karakterimiz Bedii'nin başına ne gelmiş neden hayatı hakkında bu kadar ümitsiz bilgi verilmiyor. Hikayesini bilmiyoruz ancak bilmemiz de gerekmiyor zaten. Bedii'nin sözlerinden biri şöyleydi "Anlayabilirsin ama benim hissettiğim şeyleri hissedemezsin." Film biraz da bunu amaçlamış bu adam ne hissediyor olabilir ve çok başarılı olmuş. Bunlar bir yana o kum tepeleri,o çöl arazisinde,o soluk renk hakimiyetindeki coğrafyada bir film çekiyorsun ve izleyenleri hayran hayran o görüntülere kilitliyorsun. Görüntü yönetmeni harika iş çıkarmış.
Sosyal medyada yüksek ihtimal karşınıza çıkan kirazın tadı sahnesinden alıntı yapacağım:
"İntiharın büyük günahlardan birisi olduğunu biliyorum. Fakat mutsuz olmak da büyük bir günah. Mutsuzken başka insanları incitirsiniz. Bu da bir günah değil midir? Aileni incitiyorsun, arkadaşlarını.. kendini incitiyorsun. Bu bir günah değil mi? Eğer seni incitirsem günah değil kendimi incitirsem günah, öyle mi? "
Tahran'da geçen filmde Bedii'nin arabasına alıp sohbet ettiği Kürt, Afgan ve Türk kişilerden beni en çok Türk olan Bagheri etkiledi. Hikayesi çok güzeldi. Ve gözlerimi dolduran o sahneden yazacağım.
- Öyle bıkkındım ki her şeye son vermeye karar verdim. Bir sabah şafak sökmeden önce arabama ip koydum. Kendimi öldürmeyi kafama koydum. Dut ağaçlarıyla dolu bir bahçeye vardım. Orada durdum hava hala karanlıktı. İpi bir ağacın dalı üzerine attım ama tutturamadım. Bir kere daha denedim ama kâr etmedi. Ardından ağaca tırmandım ve ipi sımsıkı düğümledim. Sonra elimin altında yumuşak bir şey hissettim. Dutlar. Lezzetli tatlı dutlar. Birini yedim taze ve suluydu. Ardından ikincisini ve üçüncüsünü. Birdenbire güneşin dağların zirvesinden doğduğunun farkına vardım. O ne güneşti,ne manzara,ne yeşillikti ama. Birdenbire okula giden çocukların seslerini duydum. Bana bakmak için durdular. Ağacı sallar mısın? Diye bana sordular. Dutları düşürdüm ve yediler. Kendimi mutlu hissettim. Ardından alıp eve götürmek için biraz dut topladım. Bizim hanım hala uyuyordu. Uyandığı zaman dutları güzelce yedi ve hoşuna gitti. Kendimi öldürmek için ayrılmıştım ve dutlarla geri geldim. Bir dut hayatımı kurtardı.
-Dutları yediniz sonra eşin de yedi ve her şey düzeldi,öyle mi?
-Hayır öyle olmadı ama ben değiştim. Ardından durumum daha iyiydi ama aslında düşüncelerimi değiştirmiştim. Yeryüzünde her insanın hayatında sorunları var. Bu böyledir. Sorunsuz bir aile yoktur. Yaşadığımız zorluktan sonra herkes hayatına son verecek olsa dünyada tek bir insan kalmazdı.