Spoiler içeriyor
Başlangıç; 25.04.2022 ~08.30 Bitiş; 26.04.2022 04.17 Puanım; 8.5/10 ---Yorumum; Okuduğum kitaplar konusunda Tarih kitaplarından çok dünya klasiklerine yönelince giderek daha çeşitli fikirlere tanık olduğumu ve çevremdeki bazı düşünceleri daha rahat anladığımı, bu kitapla birlikte daha iyi söyleyebiliyorum. Benim gördüğüm kadarıyla…devamıBaşlangıç; 25.04.2022 ~08.30
Bitiş; 26.04.2022 04.17
Puanım; 8.5/10
---Yorumum;
Okuduğum kitaplar konusunda Tarih kitaplarından çok dünya klasiklerine yönelince giderek daha çeşitli fikirlere tanık olduğumu ve çevremdeki bazı düşünceleri daha rahat anladığımı, bu kitapla birlikte daha iyi söyleyebiliyorum.
Benim gördüğüm kadarıyla kitabın kahramanı Meuersault, dünyada her şeyin anlamsız olduğunu ve tek mutlak gerçeğin ölüm olduğunu düşünen bu yüzden de hemen her konuda olabildiğince düz düşünen, her şeyi olduğu gibi dile getiren bir adam. Ölüm ve ölümün her şeyi değersizleştirmesi düşüncesi, onu dünya üzerindeki her şeyden uzaklaştırmış ve bir şeye değer vermesinin önüne geçmiş gibi duruyor. Bunu birazdan altını çizdiğim son kısmı okuduğunuzda da daha iyi anlayabilirsiniz sanırım.
Bir noktaya kadar Meuersalt'a hak verebilirim sanırım. Ölüm muhakkak ki bir gerçek ve geri kalan her şey ölümle beraber tamamen bir anlamsızlığa sürükleniyor. Tabii ölümden sonra yaşamın anlamsız olacak olması, yaşamayı ve bu sürece gidene kadar geçen dönemdeki şeyleri anlamsızlaştırır mı? Bu konuda görüşlerimiz zıtlaşmaya başlıyor.
Bu kitap, okurken bana günlük okuyormuşum gibi bir his yaşattı. Aslında bunun da baş kahramanın durumunu yansıtmak amacıyla yapıldığını düşündüm. Kitabı okurken karakterimizin düşündüğü şeyleri rahatlıkla hissettim. Ayrıca hikaye betimlemelerden de biraz uzak gibi geldi bana. Tabii yok değildi ama dedim ya günlük okuyormuş hissi yarattı diye. Bir insan günlük hayatında detaylara ne kadar takılıyorsa o kadar detay yer alıyordu. Zaten bunu da sayfa sayısının az olmasından da biraz anlayabilirsiniz.
Tavsiye ediyor muyum diye soracak olursanız, Albert Camus edebiyat dünyasında oldukça ünlü bir yazar diye biliyorum. Ayrıca bu kitap da Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bir eser. Dolayısıyla etmiyorum demek saygısızlık olur.
---Altını çizdiklerim;
"Giyinirken benim siyah bir kravat taktığımı görünce çok şaşırdı, yas mı tutuyorsunuz, diye sordu. Ona annenin öldüğünü söyledim. Ne zaman diye sorunca, "Dün," dedim. Hafifçe irkildi, ama hiçbir şey demedi. Bunun benim suçum olmadığını söylemek istedim ama vazgeçtim çünkü bunu daha önce patrona söylediğimi anımsadım. Zaten bir anlamı da yoktu bunun. Ne de olsa insan her zaman biraz suçludur."
"O zaman sık sık, beni kuru bir ağacın kavuğunda, başımın üzerindeki çiçekli gökyüzüne bakmaktan başka bir meşgalem olmadan yaşamaya zorlasalar buna da usul usul alışır, yaşar giderim diye düşünüyordum. Nasıl ki burada avukatımın tuhaf kravatlarını görmeyi bekliyorsam, başka bir âlemde de Marie'yi kucaklayıp sımsıkı sarılmak için cumartesileri sabırla beklemişsem, kuşların geçişini ya da bulutların gökte karşılaşmalarını da öyle beklerdim. Oysa şöyle bir düşününce, kuru bir ağaç kavuğunda yaşamıyordum. Benden daha acınacak durumda olanlar vardı. Annenin düşüncesiydi bu; insan eninde sonunda her şeye alışır, diye tekrarlar dururdu sık sık"
"İnsan bilmediği konularda hep abartılı fikirlere sahip olur. Oysa tersine, her şeyin basit olduğunu kabul etmek zorundayım: Giyotin, ona doğru yürüyen insanla aynı seviyede. Bir tanıdığın yanına gidiyormuş gibi gidiyor insan yanına."
"Ha bugün olmuş ha yirmi yıl sonra, neticede ölen yine ben olacaktım. Bu noktada, akıl yürütmemde beni biraz huzursuz eden, yirmi yıl daha yaşamak fikrinin kalbimi dehşetli bir hop ettirmesiydi. Ama bu hissi bastırmak için tek yapabildiğim, yirmi yıl sonra yine o gün gelip çattığında, düşüncelerimin ne olacağını hayal etmekti. Nihayetinde madem ölüyoruz, nasıl ve ne zaman olduğunun ne önemi var, orası aşikâr."
"Hiç, hiçbir şeyin önemi yoktu; ve ben bunun nedenini biliyordum. O da biliyordu. Sürdüğüm bu saçma hayat boyunca geleceğimin derinlerinden, henüz yaşanmamış yıllardan, karanlık bir soluk bana doğru yükseliyordu ve bu soluk geçtiği yol boyunca yaşadıklarımdan daha gerçek olmayan yıllarda bana sunulan ne varsa hepsini eşitliyordu. Başkalarının ölmesinin, bir annenin sevgisinin ne önemi vardı, onun Tanrısından, seçilen hayatlardan, yazgılardan bana neydi, değil mi ki beni ve benimle birlikte, onun gibi bana kardeşlerim olduklarını söyleyen milyonlarca ayrıcalıklıyı da tek mukadder ecel gelip bulacaktı."