Bayıldığınız bir şiiri, sevdiğiniz bir kişinin ağzından dinlediğinizi düşünün. Coen Kardeşler'den mafya filmi izlemek tıpkı bu şekilde hissettirdi. Kendi tarzlarını bu türde bir filme çok güzel yedirmişler. Zaten yaptıkları filmlerin çeşitliliğine bakınca başarısız olmaları mümkün gelmiyor. Film bana eski Amerikan…devamıBayıldığınız bir şiiri, sevdiğiniz bir kişinin ağzından dinlediğinizi düşünün. Coen Kardeşler'den mafya filmi izlemek tıpkı bu şekilde hissettirdi. Kendi tarzlarını bu türde bir filme çok güzel yedirmişler. Zaten yaptıkları filmlerin çeşitliliğine bakınca başarısız olmaları mümkün gelmiyor.
Film bana eski Amerikan sokakları; karakterlerin griliği, gelişimi ve değişkenliği; müzikleri; aşkı, duyguları ve kadınları ele alış biçimiyle "Once Upon a Time in America" yı anımsattı. Filmdeki entrikaları, "şimdi bu ölecek" düşüncelerimdeki değişkenliği de göz önüne alırsak Coen Kardeşler bir mafya filminin tüm gerekliliklerini sunmuş Miller's Crossing'de. Ek olarak bir mafya filminde bu kadar gülünç durumu ciddiyeti hiç bozmadan yerleştirmek tam Coen Kardeşler'e göre bir iş.
Her yönetmenin birlikte çalışmayı sevdiği, filmini izlerken "Aaa yine mi bunla beraber çalışmış?" dediğimiz oyuncular vardır. Bu filmde de John Turturro, Steve Buscemi, Frances McDormand ve Jon Polito gibi önemli isimlerin, Coenler ile ilk ve devamı gelecek olan birlikteliklerini izliyoruz diyebiliriz. (Ayrıca filmin müzikleri de yine Coen Kardeşler ile sıkı fıkı olan Carter Burwell'in elinde.) Ancak diğer isimlere nazaran Jon ve John'u daha çok izliyoruz filmde. İkisi de daha önce mafya filmlerinde görmediğim tiplemeler ve rollerinin aykırılığına rağmen filmin önünü hiç kesmemişler. Gerektiği kadar ve tam Coenlere yakışır şekilde absürtler.
Fötr şapkalı gangster silüetleri, yeşil-kırmızı renklerinin hakimiyeti ve farklı kareleriyle sinematografik açıdan oldukça doygun bir yapım.
Not: Bir filmin eski zamanlarda geçtiğini göstermek için yeşil masa lambalarından kullanmak şart sanırım.
Ayrıca aklıma takılan birkaç nokta var ⚠️(Sadece izleyenler için):
Filmin adı neden Miller's Crossing? Bir mekanın film için büyük önem taşıdığı filmler izledim fakat bu yapımda Miller Kavşağı'nı filmin ismi yapacak kadar önemli kılan nedir sorusunun cevabını bulamadım sanırım.
Aklıma gelen bir cevap var aslında. Tom ilk seferinde buraya öldürmek için geliyor fakat öldürmüyor. İkinci seferinde ise öldürülmek için geliyor fakat öldürülmüyor. Mafyaların hayatını özetleyen bu iki olayı da Miller Kavşağı'nda gördüğümüz için önemli bir yer olabilir. Veya son sahnede izlediğimiz yerin de burası olduğunu varsayarsak Tom artık bu işlerden çekiliyor fakat yine bu yerin lanetine bağlı olarak devamında çekilemiyor, tekrar geri mi dönüyor?
Tom'un rüyasının anlamı neydi? Rüzgarda uçan şapkası ve onu yakalamaya çalışmaması; finalde artık Tom'suz devam edecek olan patronu ve Tom'un da onun peşinden gitmiyor oluşuna, bu işi bıraktığına işaret ediyor olabilir mi? Eğer durum böyleyse sonu Scarface gibi bitmeyen bir anti-kahraman izlemişiz demektir.
Miller Kavşağı'na geldiğimizde neden sürekli ağaçların çekildiğine dair ise net bir fikrim yok. Belki filmin sinematografisinden bahsederken sözü açılan yeşil ve kırmızı hakimiyetinden sonra bu sahnelerde kan kırmızısının olmayışı, bu yerin mafyalıktan kurtulmak için bir yol olduğuna; yeşil ağaçların varlığı da yine bu sayede hayata devam etmeye işaret ediyor olabilir.
O hâlde bu aslında başlıbaşına bir mafya olup olmamaya karar vermek konulu bir film olabilir mi? Onu da Coenlere sormak lazım.