Spoiler içeriyor
Tıpta, incelememizi istedikleri filmdi. Uzun oldu ama okursanız ne âlâ. İstanbul farklı bölgelerinde, farklı hayatlar yaşayan 3 kardeşi tanıyoruz. Birbirlerini ne merak etmişler ne de ilişkisi olsun istemişler. Hepsinin kendine ait sorunları, ilgilenmesi gereken kendi dünyaları var. Geçmişlerini, hatıralarını o…devamıTıpta, incelememizi istedikleri filmdi. Uzun oldu ama okursanız ne âlâ.
İstanbul farklı bölgelerinde, farklı hayatlar yaşayan 3 kardeşi tanıyoruz. Birbirlerini ne merak etmişler ne de ilişkisi olsun istemişler. Hepsinin kendine ait sorunları, ilgilenmesi gereken kendi dünyaları var. Geçmişlerini, hatıralarını o kendi oluşturdukları, bencil dünyalarında unutulmaya mahkûm bırakmış, kendilerini ise kente, İstanbul’a, teslim etmiş sıradan insanlar bu kardeşler. Ortak tek bir noktalarının olduğunu fark ediyoruz: ihtiyar anneleri.
Köyünde yalnız başına yaşayan, Alzheimer hastası olan anneleri… Kaybolmuş. Bu haber, kardeşlere hala bir bağlarının olduğunu hatırlatıyor ve onları küçük bir arabaya sıkıştırıyor. Sarsıntılı, bazı duyguların sürekli kırılıp döküldüğü, bazılarının ise açığa çıktığı bir yolculukta üçünü daha iyi tanıma fırsatı elde ediyoruz. Etrafındakileri kontrol etme endişesi, iplerin elinden kaymasından korkan en büyük çocuk Nesrin. Yanında güvensizlik problemleri ile isyankâr ortanca kardeş Güzin ve de işe yaramaz olarak görülen umursamaz küçük kardeş Mehmet.
Bu süreçte birbirlerinden ne kadar uzak kaldıklarına, birbirlerini hiç tanımadıklarına şahit oluyorlar. Bu farkındalık soğuk su gibi yüzlerine çarpınca üzüldüklerini ama yine de ödün vermediklerini görüyoruz. Hala kendi dünyalarını savunmaya, dışarıdan birinin rahatsız dokunuşlarına karşın korumaya çalışıyorlar. Biz ise annelerine uzanan bu yolda bu sorunların üstesinden gelmelerini beklerken daha farklı bir hikâyeye tanık oluyoruz. Annelerini alıp İstanbul’a geri dönüyorlar.
Böylece sorunlu aile üyeleri ile başlayan hikayemiz, bazı konularda bizi eleştiriye hazır hale getiriyor. Sürekli bir çatışma görüyoruz. Her şeyde. Anlatılmak, verilmek istenen mesajda; karakterlerin ilk gördüğümüz şekilde kalmayışında, olmayışında… Tüm bunlar git gide daha anlaşılır hale geliyor. Çatışma sadece aile içinde de kalmıyor. Yaşadığımız topluma, oluşturduğumuz kent kültürünün acı taraflarına el uzatıyor.
Kapitalizmin eleştirisini görüyoruz en temelde. Ağır, dramatik, gerçekçi bir eleştiri hem de. Keşke sadece bunla kalsa ama ne mümkün. İletişimsizliğin, eski ile yeninin, köy ile kentin, tüketimin hep beraber oluşturduğu bir film bu. Kolaylaşmıyor hiçbir şey, olduğu gibi yüzümüze vuruluyor. Sorunlu olarak gösterilen tiplemeler, durumlar meğerse günlük hayattan alınan tipik insanımızın örneği. Seyirciden bir şeyler olduğunu anlıyoruz çok geçmeden.
Neler koparılmış, geçmişin tozlu sayfalarından yırtıla yırtıla büyüklerimizin elinde neler kalmış; işte bunları keşfetmek çok acı verici oluyor. Biz gençlerin ise bunlardan hiç haberi olmaması, farkında olmadan akışa kapılmamız belki iyi belki de kötü bir şey.
Nusret annenin hastalığı ve aile içerisindeki yeri ile kafaları karışan kardeşlerin tepkilerini izlerken sürekli yıpranıyoruz mesela. Bunları yaşayanlar muhakkak var çünkü. Şimdiye kadar kimler bunları umursamadı, kimler göz ardı etti ya da kimler kendini bu halde buldu. Kim bilir Farkına varamayanlar bir yana, en ufak fikri olanlar gözünü sürekli ileriye dikmiş haldeyken kafasını geriye çevirip kimler neleri kaybetmiş olabilir diye hiç düşündüler mi? Hiç mi değeri yok tecrübenin? Çok mu ağır geliyor düşünmek?
Şahsen herkesin, ne kadar ilerlemiş olursa olsun, özünü düşlediğini düşünüyorum.
Diğer bir karakter ve bence değerli karakterlerden birisi: Kendi fikirlerine değer verilmesini isteyen Murat. Nesrin’in çocuğu. Ve Murat iplerinden, annesinin kontrolünden kaçmak isteyen birisi. Nusret annenin ve Murat’ın bir araya gelişi ile yeni bir duruma tanık oluyoruz. Bir yenilik aslında, Murat’ın hayatında bir yenilik. O da diğer herkes gibi hissizleşmeye başlarken ilginç bir şey keşfediyor. Anneannesini. İlaç gibi gelen bu tanışmayı, başından savmaya çalışan kardeşler aksine daha yakın bir tarzda görüyoruz. Aynı kafadalarmış gibi sonunda birileri ile sadece ve sadece geçinip gidebileceği birini buldu çünkü Murat.
Ve anne. Kendi işini göremeyen bir anne. Çocuklarında istediğini bulamayınca, üstüne köylere düşman şehirlerin baskısı kendisine fazla gelince konulduğu hastaneden Murat tarafından alınıyor ve köye dönüyorlar beraber. Buradada filmin başında kaybolduğu dağda kendisini buluyor yine.
Güzel bir karakter Nusret anne. Değerli, tecrübeli, yaşamış ve sonunda da şehri görmüş birisi. Dağda da belki kendisini görüyordur, arıyordur gençliğini.