Spoiler içeriyor
Usta yönetmen David Fincher'ın yönettiği, Brad Pitt ve Kevin Spacey gibi yıldız isimlerin olduğu filmde, daha ilk sahneden bizlere karakter analizi şansı veriliyor. Filmin başında Dedektif Somerset'in günlük yaşamına dair sahneler gösterilir ve evinde hakim olan ışık griye yakın soğuk…devamıUsta yönetmen David Fincher'ın yönettiği, Brad Pitt ve Kevin Spacey gibi yıldız isimlerin olduğu filmde, daha ilk sahneden bizlere karakter analizi şansı veriliyor.
Filmin başında Dedektif Somerset'in günlük yaşamına dair sahneler gösterilir ve evinde hakim olan ışık griye yakın soğuk maviyken yüzüne vuran ışık sarı renge dönüşür. Bu ışık oyunundan Somerset'in hayatının sıkıcı ve soğuk olmasına rağmen, kendisinin dünyaya karşı hala umutlu olduğunu anlıyoruz. Ki daha filmin başından bize gösterilen bu durumu Somerset filmin sonlarında şu sözleri ile doğruluyor
" Ernest Hemingway bir keresinde şöyle demiş: 'Dünya güzel ve uğruna savaşmaya değer bir yer.' Ben bu cümlenin ikinci kısmıma katılıyorum.' "
Karakter analizi ve sahneler bu kadar başarılı olsa da, film boyunca herşey yüzeysel anlatılır ve filmde karakterlerin geçmişine dair birkaç üstü kapalı cümle dışında neredeyse hiçbirşey öğrenemeyiz. Hatta film boyunca işlenen cinayetler gösterilmez ve biz de bulunan kanıtlarda dedektiflerle aynı duyguları ve hisleri yaşarız.
Fincher'ın bu yüzeysel anlatımla varmak istediği sonuç karakterlerin gerçekte kim olduğunun hiçbir öneminin olmamasıdır.
Bunu Dedektif Mills'in vurulan arkadaşının ismini hatırlamamasından veyahut katile kim olduğu sorulduğunda kim olduğunun hiçbir öneminin olmadığını ve özel biri de olmadığını söylemesiyle daha net anlıyoruz.
Bu vurgularla insanların geldiği kayıtsızlık seviyesinin neredeyse artık toplumda bir erdem olarak kabul edildiği gösterilmeye çalışılıyor.
Katile göre her köşe başında büyük bir günah görülmesine rağmen bunlar o kadar yaygınlaştı ki insanlar artık bunları önemsememeye başladı. Katil toplumdaki bu çürümüşlüğe ve kayıtsızlığa karşı bir farkındalık oluşturmayı amaçlıyor ve bunu Dante'nin İlahi Komedyasından esinlendiği yedi büyük günahla yapmak istiyor.
Bu günahlar; oburluk, açgözlülük, tembellik, kibir, şehvet, kıskançlık ve öfkedir. Katil, evinden çıkamayacak kadar şişman ve obur birini yemek yedirerek, hayatı tembellikle geçen birini bir sene boyunca yatakta tutup işkence ederek öldürüyor.
Öldürdüğü tüm kurbanlarını kendi günahlarına bir ceza olacak şekilde öldürüyor. Final sahnesine kadar beş günaha karşılık beş kurban öldürülüyor ve final sahnesine sadece kıskançlık ve öfke kalıyor.
Katil son sahnede dedektife kendini öldürttüğünde kıskançlık günahının karşılığı olarak kendi ölümünü planladığını anlıyoruz. Filmde geriye tek bir günah kalıyor bu da öfke. Öfkeyi temsil eden karakter ise Mills.
Filmin birçok yerinde ani parlamalarıyla öfkesini kontrol etmekte zorluk çeken bir karakter olduğunu anlıyoruz ve son sahnede karısının kafasını kesen katili, katilin kazanacağını ve tüm planı tamamlayacağını bildiği halde öfkesine yenik düşüp öldürüyor. Filmde öfkeyi temsil eden dedektif Mills'in ölmemesi hiçbirşey ifade etmiyor çünkü daha önce katil, Mills'i öldürme fırsatı yakalamasına rağmen yapmıyor. Onun için yaptığı plan başka ve bunu arabada açıkça söylemesinden de anlıyoruz. Zaten katilin büyük günahları işleyen herkesi öldürme gibi bir amacı yok ki öyle olsaydı belki de toplumda öldürmediği kimsenin kalmaması gerekiyordu.
Dikkat ederseniz film boyunca bizlere hastalıklı bir toplumda yaşadığımız izlenimi veriliyor. Kütüphanedeki polisler tembelliği, Mills'in emlakçısı açgözlülüğü temsil ediyor. Katilin amacı toplumun işlediği cinayetleri konuşması ve nesiller boyu hatırlanması. Öldürdüğü insanlarla zaten amacına ulaşıyor fakat finalde kendini öldürmesiyle bu işi zirveye taşımış oluyor.
Bunların yanısıra dedektif Somerset ve katil aslında hayata aynı pencereden bakıyor. İkisi de insanların duyarsızlığından bıkmış ve işlenen günahların farkında. Daha ilk cinayetten daha işlenecek birçok cinayet olacağını anlayan tek insan da o zaten. Somerset filmde katilin nasıl düşündüğünü anlayabilen tek insan. Katil arabadayken artık insanların dikkatini çekmek için onların omzuna dokunmanın yeterli olmadığını, onlara balyozla vurmak gerektiğini söylüyor. Bu sözün karşılığını ise katilin teslim olmak için polis merkezine geldiğinde dedektiflere iki kes seslenmesine rağmen sesini duyuramayıp bağırarak kendini farkettirmesiyle görüyoruz.
Seven sadece bir katil veya dedektif filmi değil, zaten filmde katil kendisi teslim oluyor.
Film bizlere insanlarda görülen duyarsızlık ve umursamazlığı, bunların sonucu olarak meydana gelebilecek canavarlığı gösteriyor.
Bugün sinema dünyasının dahi yönetmeni David Fincher'ın doğum günü ve bugüne başka bir yönetmenden film yakıştıramazdım. Fincher'ın doğum gününü kutluyor ve herkese keyifli günler diliyorum.
28.08.2022