🌿 Selamlar ve iyi akşamlar 🌃 arkadaşlar 🙋🏻♀️ Ya da geceler. Saat on ikiye vurmuş 🕛 Polisiye romanı incelemesiyle geldim. Fevkalade bir kitap değildi ama etkileyiciydi. Güzeldi, beğendim. Genel olarak yabancıların yaşam tarzları, zevkleri ve hayat felsefeleri hoşuma gitmiyor. Bu…devamı🌿 Selamlar ve iyi akşamlar 🌃 arkadaşlar 🙋🏻♀️
Ya da geceler. Saat on ikiye vurmuş 🕛
Polisiye romanı incelemesiyle geldim.
Fevkalade bir kitap değildi ama etkileyiciydi. Güzeldi, beğendim.
Genel olarak yabancıların yaşam tarzları, zevkleri ve hayat felsefeleri hoşuma gitmiyor.
Bu kitapta hoşuma gitti demiyorum kesinlikle. Lakin biraz da gözardı edip umursamayarak okumaya çalıştım. (Ama olmadı tiksinip devamını getirmek istemedigim yerler oldu fakat sardığı içinde bitirdim 💪🏻)
Benim için kitap sürükleyici ve merak uyandırıcıydı. James Hazel'i, yani yazarı görmedim, bilmiyorum bunları geçelim, tanımıyorum. Daha önce ismiyle cismiyle, kitaplarıyla karşılaşmış değilim. Bilinen sevilen yahut övülen bir yazar olsa kuvvetle muhtemel bilirdim.
Agatha Christie, Jhon Verdon gibi..
Mayıs sineği kitabı peki, çok meşhur mu onu da bilmiyorum. Bunun bir önemi var mı? Yok. Niye bunlardan bahsediyorum o zaman? Hiiç, öylesine.
Evet, söz konusu polisiye, korku vs. olunca, alanıma girmediginden fevkalade olup olmadığı konusunda tartışmam. Benim üzerimde bıraktığı etki ise. "Hıımm ilginç." Oldu. "WAOW harika! Ömrümde böyle bir kitap okumadım beenn😱" gibi duygulara hiç hiç girmedim.
Baş karakterimiz, Priest'in evine (kendisi eski bir polis, müfettiş iken şimdi ise Avukattır) sahte polis girer. "Senin evinde bana ait bir USB flash bellek var ve onu bana ver" der -kısaca.- Fakat Priest'in böyle bir şeyden haberi yoktu.
Eve gelen sahte polis gözü dönmüş, manyağın teki olması hasebiyle, yoklara moklara aldırmaz ve elinde matkap ile tehdit etmeye başlar. Derken Priest bir şekilde kurtulur.
Bu olay, sahte polisin öldürülmesinden bir gün önce yaşandığı için, bu cinayet araştırmasının içine Priest'te girmiş olur.
Olay bambaşka çıkar. Olay döngüsü aşırı hızlı değildi, biraz karmaşıktı ama sonunda karakterler kendi ağızlarıyla her şeyi anlattığı için anlamamazlık gibi bir durum yok. Öyle olunca da büyüsü kaçıyor gibi hissediyorum. Lakin kitabı bitirince "ulan ben niye hiç bir şey anlamadım." Diye düşünmekten iyidir hani.
Çar çabuk, hızlıca bitirmiş olduğum bir kitap olmadı. Her ne kadqr gittiğim her yere okumak için yanımda götürmüş olsam da.
Fazla gerilim, atraksiyon, adrenalin yaşatmıyor. Hatta "fazla" kelimesini atalım oradan. "Hiç" yaşatmıyor. -bi sahnesi hariç. "Ayy noluyo noluyo" delirtmeye başardığı-
Bazen yabancı yazar, mizah anlayışını sevdiğim oluyor. Bazense cidden çok iğrenç saçma, gereksiz, klasik ve klişe geliyor.
Benim için "onların" hayat ve yaşam tarzları, zevkleri keyifleri hiç benlik değil hatta çoğu zaman iğreti oluyorum.
Mesela "ay kendime engel olamıyorum" Diyerek sarmaş dolaş olma meseleleri 😮💨
"Efladım o kadağ içmeyin yazıh günah.:
Hasılı kelam Uzun bir yolculuktu kitap benim için. Yer yer "sıkıldım", "eğlendim", "heyecanlandım", "tiksindim" "iğrendim," oturup hayatıma "şükrettim."
Nazi dönemlerine giden, ve "Cehennem doktorları" diye anılan doktorların, "Yahudiler" ve işe yaramaz "yiyiciler" olarak gördükleri diğer zavallı insanlar üzerinde yaptıkları korkunç deneyleri konu almış mayıs sineği. Bi' operasyon ismi aynı zamanda.
İlginç bir konuya sahip diyebilir gibiyim.
"Kitap nasıl gidiyor?"
"Güzel"
"Bende okumalı mıyım?"
"Iıı sen mi...? Hayır."
Herkeslik değil ama okumaya değmezde değil. Tabiki, çok polisiye kitabı okuduysanız ve artık neredeyse, âdeta bir "dedektifseniz" Bu durum değişebilir ☻️