Spoiler içeriyor
İlk başta arkadaşımın önerisiyle gidip dizisini izledim. 5 bölümdü zaten. Sonra öğrendim ki bu aslında beş kitaplık bir seriymiş. Bende koşa koşa gidip kitaplarını aldım. Neden mi? Çünkü anlamadım. Diziyi izlerken karakterlerin davranışlarına anlam veremedim. Düşüncelerini okuyamadım. Kafamı duvarlara sürtmek…devamıİlk başta arkadaşımın önerisiyle gidip dizisini izledim. 5 bölümdü zaten. Sonra öğrendim ki bu aslında beş kitaplık bir seriymiş.
Bende koşa koşa gidip kitaplarını aldım. Neden mi? Çünkü anlamadım.
Diziyi izlerken karakterlerin davranışlarına anlam veremedim. Düşüncelerini okuyamadım. Kafamı duvarlara sürtmek istedim resmen.
Mesela örnek vermem gerekirse sevgili Eleanor'un arabasına olan takıntısına anlam verememiştim diziyi izlerken. Hapları almış, alkolü dikmiş kafaya sonra gelmiş araba sürecem diyor. Düz çizgide yürüyemiyorsun yani ne arabası, ne bu inat??
Ama sonra kitap sayesinde anladım. O araba (yani Buick, isim vermiş) gerçekten sahip olduğunu hissettiği tek şey. Hâlbuki bütün mal varlığı onun.
Diziyi izlerken Eleanor'un yerine koyuyorum kendimi. Her şey bana ait ancak uzaktan bakıldığında evlenmiş olduğum David denen adama aitmiş gibi gözüküyor.. Tam çıldırmalık.
Sonra kitabı okurken Eleanor'un anne ve babasının ilişkisine değinildi. Hiçbir zaman sesini çıkaramamış babasına karşı, hislerini söyleyememiş. Annesi de aynı şekilde.
Hâl böyle olunca bende karakterleri anlamaya başladım yavaş yavaş.
David. Senden bütün benliğimle nefret ediyorum.
Babası asker olmasını istiyor. Bunun gönlü müzikte. Burs kazandığı zaman yaşadığı o korkuyu ve heyecanı ben okurken hissettim resmen. Babasına karşı çıkacak oluşu bünyesine fazla geldi. Net bedenselleştirme yaptı bence.
❝Ağır negatif duygulanım bedensel organlara yansıma yapıyorsa somatizasyon (bedenselleştirme) dediğimiz bozukluk ortaya çıkıyor.❞
Yani David kendi hayallerinin peşinden gidip babasına karşı çıkacak oluşunun getirdiği çatışmaya dayanamadı. Psikolojisi bu durumdan çok etkilendi ve vücuduna romatizma olarak yansıdı.
Ne kadar da acınası.
Sonra bu acınası varlık gitti ve tıp okudu. Sonra zaten zengin olan Eleanor'la evlendi ve para kazanmasına gerek kalmadı.
Bomboş biri işte.
Tam bir başarısızlık örneği!
Kitap boyunca "küçük dağları ben yarattım" havasında geziniyor oluşu iğrençti. Karıncayı öldürür, insanlara laf sokar, Eleanor'a acı çektirir ve en fenası kendi öz oğluna tecavüz eder. Evet, doğru okudunuz.
Sübyancı David kendi oğlunu homoseksüel ve ensest bir ilişkiye zorladı.
Sonradan birazcık olsun pişman olmasını bekledim biliyor musunuz?
"Kısa ve hayvanca olmakla beraber çok da çirkin sayılmazdı." David ise böyle düşünüyordu.
Hatta oğlunun tüm bu olanları unutma ihtimaline güvenip yaptığı eylemi tekrarlamayı bile düşündü kitabın sonlarında.
Aslında Eleanor'a karşı sergilediği davranışlarını incelemeyi düşünüyordum yazımda. Hatta kitapta adı geçen "Suetonius'un On İki Caesar'ın Yaşamöyküsü" kitabını almayı bile düşünüyordum. Daha detaylı incelemek istiyordum falan.
Oğluyla olanlardan sonra vazgeçtim. Enerjimi harcamak istemedim.
Ve gelelim Patrick'e... Canım Patrick...
Doğumu bile olaylı olmuş. Dünyaya geldiğinde ebeveynleri arasında soğuk rüzgarlar esiyor tâbi. Annesiyle sağlıklı bir şekilde ilişki kurmasının önüne geçiyor babası. (Bowlby'nin bağlanma kuramı David'in bu tutumunu izleyip ağlıyor)
Kitabın sonlarına doğru Patrick'in hiç kimseye güveninin kalmadığına şahit oluyoruz. Normalde uykuya dalmış olan annesinin odasına gizlice girip ona sırtından sarılarak sevgi bulmaya çalışan Patrick, kitabın sonunda annesine de sırtını çevirdi.
Patrick'le ilgili olan her satırda kalbim acıdı.
Bi alıntı yapıp bırakıcam bu yazımı.
Yeterli bu kadarı.
Bitsin gitsin istiyorum şuanda sadece..
❝Kimse beni burada bulamaz, diye düşündü. Sonra, ya kimse beni burada bulamazsa, diye aklına geldi.❞