4. Yazarla tanışmak için büyük bir beklentiyle okuduğum Okuyucu kitabı, ele aldığı asıl konuyu sansasyonel bir durumun içine saklayarak sunuyor okurlarına. Kitap, ilk bölümde edebiyat metinlerinde ilişkiler üzerinden kendine sıkça yer bulan konusunu zaman zaman sınırlarda gezinerek, zaman zaman da…devamı4.
Yazarla tanışmak için büyük bir beklentiyle okuduğum Okuyucu kitabı, ele aldığı asıl konuyu sansasyonel bir durumun içine saklayarak sunuyor okurlarına.
Kitap, ilk bölümde edebiyat metinlerinde ilişkiler üzerinden kendine sıkça yer bulan konusunu zaman zaman sınırlarda gezinerek, zaman zaman da sınırları geçmekten hiç kaçınmayarak ele alıyor. Romanın ikinci kısmında ise, olay bir "aşk" hikayesi örgüsünden çıkıyor ve her şey bir mahkeme orijininde şekilleniyor. Kitabın ismi, başta fark edilmese de romanın en önemli detayı haline geliyor birdenbire.* Birinci kısımda okuduğumuz her satır, ikinci kısımda vicdâni bir soruya bağlanıyor. Bu soru ile kitap suç ve ahlak gibi toplumsal kavramları da bünyesine almış oluyor, o zaman anlıyoruz ki başrolün suç kavramı üzerinden yaşadığı bunalımlı haller ve boğuştuğu iç hesaplaşmalar, kitabın asıl konusunu oluşturuyor.
Kısaca; hızlı okunan, ön planda tuttuğu konusuyla ilk bakışta bazı okurları tereddütte bırakacağını düşündüğüm bir kitaptı, başrolünde Kate Winslet'in olduğu filmi de varmış.
6/10
>>>"Neden? Geçmişte güzel olan bir şey, geriye bakarken çirkin gerçekleri gizlemiş olduğu için neden böyle dağılıp parçalanıyor? Evlilikteki mutlu yılların anısı, ötekinin tüm o yıllar boyunca bir âşığı olduğu anlaşılınca neden zehir oluyor? Öyle bir durumda mutlu olunamayacağı için mi? Ama mutlu olunmuş ya! Bazen sonu acı verdiği için bile mutluluğa sadık kalmaz bellek. Gerçek mutluluğun yalnızca sonsuza kadar sürmesi beklendiği için mi? Bilincine ve farkına varılmamış bile olsa, ancak daima acı vermiş bir şeyin acıyla sona erebileceğine inanıldığı için mi? Ama bilincine ve farkına varılmamış acı nedir ki?"
(Etkileyici)
>>>"Bana kötü davranmış, ben de ondan hesap sormak istemiştim. Ama ona yaklaşamamıştım bile. Tersine o bana saldırmıştı. Ve güvenimi kaybetmeye başladım. Nesnel olarak değil, ama kendi açısından haklı olabilir miydi acaba? Beni yanlış anlamış olabilir miydi? İstemeden de olsa, isteğim hilafına da olsa, sonuçta onu kırmış olabilir miydim?"
(Bu monologdaki duygu değişiminin gerçekliği üzdü)
>>>"Biz, seminere katılan öğrenciler, kendimizi hesaplaşmanın öncüleri olarak görüyorduk. Pencereleri biz açıyorduk; içeriyi havalandırıyor, toplumun, geçmişteki dehşetin üzerine çökmesine izin verdiği tozu dağıtan rüzgârlar estiriyorduk. İnsanların nefes alabilmelerini, görebilmelerini sağlıyorduk."
(Bahsettiği öncü olma hâlini pencere açma ve tozu dağıtma metaforuyla ilişkilendirmesi hoşuma gitti)
>>>"O sıralarda, ilk kez lisedeyken okuduğum ve aklımda bir geriye dönüş öyküsü olarak kalan Odysseia'yı yeniden okudum. Ama bu bir geriye dönüş öyküsü değildi. Bir ırmakta iki kez yıkanılamayacağını bilen Yunanlıların, bir dönüş fikrine inanmaları mümkün olabilir miydi zaten? Odysseus, kalmak üzere değil, yeniden yollara koyulmak üzere döner geriye."
(Sadece alıntı çok güzel ve Odysseus okuduğumda geri döneceğim)
*Spoilerlı dipnot: "...gözünde sadece okuyucusu muydum?"
**Spoilerlı dipnot: Michael'ın ilişkisini açık etmekten utandığı için mahkemede Hanna'nın okuma yazma bilmediğini söyleyip söylememeyi düşündüğü zaman, bu konuda pek görüşmediği felsefe profesörü babasına danışması detayını beğendim; ama aralarında geçen diyalogları çok beğendim. Ayrıca sonunu aniden okumak şaşırttı. Hanna'nın okumayı Michael'ın gönderdiği ses kayıtlarından öğrenmesi detayı da güzeldi.