10/10 Konuşmalar içeren müzikal bir film dinlediniz mi hiç? Peki ya bu film aslında müzikal bir biyografiyse? Kulağa ilginç geliyor değil mi? İzlemek için bir saniye bile düşünmemeniz gereken bir film, adı üstünde. Tick tick BOOM! Jonathan Larson. Bir dahi.…devamı10/10
Konuşmalar içeren müzikal bir film dinlediniz mi hiç? Peki ya bu film aslında müzikal bir biyografiyse? Kulağa ilginç geliyor değil mi? İzlemek için bir saniye bile düşünmemeniz gereken bir film, adı üstünde. Tick tick BOOM!
Jonathan Larson. Bir dahi. Kendi hayatını hem tiyatro hem de müzikal ile harmanlayan bir dahi hemde. Hayatında yaşadığı olumlu olumsuz olayları, bazen sırf beste yapmak için mısır gevreğine yazdığı besteleri dinliyor olacağız. Ve hayır, şaka değil. Çıkış yapacağı güne kadar sıfırdan şarkı oluştururken yaşadığı stresi, psikolojiyi, dibe batışını ve çıkışını çok iyi yansıtmışlar ekrana. Gerçekten zor bir iş ve sağlam psikoloji gerektiriyor.
Jon'u canlandıran oyuncu Andrew Garfield tabiki. Jon'un duyguları kendi duygularıymış gibi benimsemesi sizi gerçekten Jon'u izliyormuş gibi hissettirebilir. Bana verdiği his öyleydi, özellikle doğum günü partisinde 'Bo bo bo' şarkısı ile, sanki yakın çevresinden biriymişim gibi hissettirdi. Jonathan Larson'ın hayatını tam olarak yansıtıp yansıtmadığını bilemem ama ekranlardan yansıttığı sıcacık ev havasıyla onun severlerini maziye götürebilcek kadar muhteşem bir yapım olduğunu buradan da çok rahat anlayabiliyorum.
Hikaye bütünlüğü çok zekice işlenmiş. Şarkılar devam ederken geçmiş anılara girip çıkıyoruz sürekli. Bu bizlerde olay kopukluğu yaşatmaktan çok olaylara dahil olmamızı sağlıyor. Şarkıların anlamlarının nerden geldiği göstermeliler ki zihnimizde oluşacak boşlukları kapatmalıyız değil mi. Filmde de zaten şarkılarını öyle güzel sıralandırmışlar ki yapacağı şovun hazırlık aşamasını, besteleyeceği eserin temelini, şarkı ve olay döngüsü içerisinde iç içe nasıl kamufle ederek sunuyorlar onu izliyoruz. Aslında hala o tiyatro alanında olduğumuzu filmin ortasında falan fark ettim. Ve bu düşünce beni özel hissettirdi istemsiz. Sanki bende oradaymışım gibi :)
🧡 Hikaye içerisinde Stephen Sondheim ile tanışıyoruz. Sürekli gülüp bende bunu demek istemiştim diyen adam yerine kendisini oldukça sevdiğimi söylemeliyim ve ona %100 katıldığımı da. Basit bir parça, sevmedim diye kestirip atmaktansa emeğe saygı gösterip derinlemesine düşünüp Jon'u müziği hakkında yönlendirdiğini görüyoruz. Ve Jon'u kaybolduğu detaylar arasından çıkartıp ışığa süzülmesine yardım etmesini..
Superbia müzikalinde bizi ilk olarak '30/90' karşılıyor. Kendisini otuzuncu yaş günüme armağan edeceğim. Jon'un hikayesi hüzünlü olsa da, şarkısı bizdeki tüm doğum günü karşılarından daha samimi. İzlediğinizde aynı fikirde olacağınıza adım kadar eminim. Ve ayrıca bu şovda Jon'a Karessa karakteri yani Vanessa Hudgens katılıyor. Evet baya yaratıcı isim(!) bulmuşlar. Burda hem fikiriz haha. Vanessa'nın sesini her zaman beğenmişimdir. Animasyonlardan fırlama büyülü bir sesi var bence. Ve bir erkeğin sesinin yanına çok yakışıyor. Özellikle 'Jonny can't decide' şarkısında böyle hissettim.
Cristin, Roger'ın ses uyumu harika. Ve şarkıyı yaşıyormuş gibi söylemeleri de öyle. Filmin unutulmazlara imza atmasındaki rolleri gayet belirgin. Aslına bakarsanız filmde belirgin olmayan silik karakterli bir insan bile yok. Hepsini o kadar iyi yansıtmışlar ki. Mesela Jon'un daima yanında olan Susan ve Michael. Onlar için yazılan şarkı çok eğlenceli dursa bile kırık kalplerin şarkısı aslında. Çünkü Jon, kilometrelerce uzak bir şeylere..
Ve uğruna tüm düzeninin alt üst olduğu o workshop final müziği.. Sonunda oluşmaya başlıyor. Ne yalan söyliyim benim de içim kıpır kıpır. Sanki yıllardır bu müziğin oluşmasını beklemişim gibi 😅 Final de verilen biyogrofik bilgi hiçte hayal ettiğim gibi değildi. Beni oldukça şaşırttı. Mutlu son filmleri gibi fazla ütopik düşünmüşüm sadece :(
Filmin kamera açıları baya güzeldi. Geçişleri şarkılarla öyle güzel iç içe geçmiş ki dikkatinizin dağılmaması için verilen emeği görebiliyorsunuz. Bu sebeple filmde sıkılmanız mümkün değil, şarkılar ve yer yer giren konuşma sahneleri de olay ile şarkı arasındaki boşluğu tamamlayıp izleyiciyi dinamik tutuyor. Ne çok oldu bittiye geliyor ne de ağır ağır işleyip insanı bunaltıyor. Aksine bir sonraki şarkı ve olayı merakla beklerken buldum kendimi. Jonathan çok mükemmel bir insanmış gerçekten. Youtube daki videolarına bakarken buldum kendimi. Tüm emeği geçen insanlara teşekkür etmek lazım Jonathan Larson'u tanımamızda rol oynadıkları için.
Hayatımda izlediğim en özel müzikal biyografiydi. Ve bence herkesin mutlaka şans vermesi gereken muazzam bir şaheser ✨
~~~
Cages or wings
Which do you prefer?