•"Ölüp giden birinin yüzünde dahi bir tür ifade olur, bir tür iz olur. Ama bu resimdeki, bir beygirin kafası bir insan bedenine dikilse ortaya çıkacak bir ifadeye benziyordu. Bakan kişide oldukça rahatsızlık verici düşünceler oluşturuyordu. O zamana kadar böyle tuhaf…devamı•"Ölüp giden birinin yüzünde dahi bir tür ifade olur, bir tür iz olur. Ama bu resimdeki, bir beygirin kafası bir insan bedenine dikilse ortaya çıkacak bir ifadeye benziyordu. Bakan kişide oldukça rahatsızlık verici düşünceler oluşturuyordu. O zamana kadar böyle tuhaf bir suratı olan bir adam görmemiştim."
•"Utanç dolu bir hayat yaşadım."
•"Bu tür saldırılara uysal bir sessizlik içinde katlanırdım ama içten içe ıstırap içinde kıvranır, dehşetten delirirdim neredeyse.
Elbette kimse eleştirilmekten ve kendisine bağrılmasından hoşlanmaz ama benim durumumda, o kızgın yüzlerde korkunç bir hayvani doğa vardı sanki herhangi bir aslan, timsah veya ejderhadan çok daha korkutucu ve ürkünç. Genelde bu hissimi saklamaya çalışsam da bazı durumlarda ineğin çayırda sakince kestirdiği anda birden kuyruğunun tek hareketiyle atsineğini öldürmesi gibi beklenmedik şekilde insanın korkunç suretini, öfkesini açığa vuruşunu görüp saçlarım diken diken olacak kadar korkuya kapılırdım. Bu özelliğin de insanların gerekli özelliklerinden biri olabileceğini düşünür ve genelde umutsuzluğa kapılırdım.
İnsanlara karşı her zaman korku dolu bir ürperme hissettiğim ve insan gibi konuşma, insan gibi davranma yeteneğime hiçbir şekilde güvenmediğim için tüm korku ve endişelerimi toplayıp göğsümün derinliklerinde bir kutuya sakladım."
•"İnsanlardan yardım istemek mi? Gülünç bir fikirdi bu. Babama, anneme, bir polise, hatta hükümete başvurmuş olsam bile kendi bildiğini okumakta mahir bu insanlar sadece bir hikâye uydurup meselenin üstünü kapatmaz mıydı?
Hiçbir zaman adil yargılanmayacağımın çok iyi farkındaydım. Sonuç olarak, başkalarına yardım için başvurmanın bir faydası yoktu. Yapabileceğim tek şey, diye düşündüm, susmak, tahammül etmek ve soytarılığıma devam etmek."
•"İnsan hayatı karşılıklı olarak kandırılıp hiçbir şeyin farkına varmadan birbirlerini incittiği ve bu tuhaflığın bariz bir şekilde ortada olduğu örneklerle dolu."
•"Tüm kadınlar aklımı karıştırıyordu. Hayatlarını sürdürürlerken akıllarından neler geçtiğini anlamaya çalışmak, bir solucanın düşüncelerini okumaya çalışmaktan daha karmaşık, daha zahmetli ve daha rahatsız ediciydi. Tek bildiğim, çok genç yaştan beri deneyimin bana öğrettiği gibi, bir kadın aniden böyle ağlamaya başladığında, yapılacak en iyi şey ona tatlı bir şey vermekti. Yedikten sonra kendilerini daha iyi hissetmeye başlıyorlardı."
•"Beklentilerin aksine, tıpkı ürkek ve kolayca korkan insanlar nasıl şiddetli bir fırtınanın daha da güçlenmesini daha çok arzularsa, insanlardan tam bir korku içinde yaşayanlar, her zamankinden daha korkutucu ve korkunç canavarları kendi gözleriyle açıkça görmek için psikolojik bir ihtiyaç geliştirirler ama ne yazık ki insanlık denen canavar tarafından fazlaca yaralanan bu sanatçılar o kadar dehşete kapılmışlar ki sonunda görülere inanırlar ve canavarlar, doğanın öğle güneşinin acımasız parıltısı altında gözlerinin önünde canlı bir şekilde beliriverir."
•"'Parya' diye bir kelime vardır. İnsan toplumunda bu kelime başarısızları, ezikleri, ahlaksızları belirtmek için kullanılır. Ben doğduğumdan beri kendimi bir parya gibi hissettim ve toplumun da böyle damgalanmaya layık gördüğü biriyle tanıştığımda her zaman derin bir şefkat duygusu hissederim. Şefkatim o kadar derindi ki bazen kendimi ona sessiz bir hayranlık duyarken yakalardım."
•"Ve böylece ertesi güne başlarız tekrar.
Geçmişin aynı, yerleşik kurallarıyla. Büyük, şiddetli neşelerden kaçabilseydik
Büyük acılardan da kaçabilirdik.
Yolunu kapatan taşın etrafindan
Zıplayıp geçen kurbağa gibi."
•"Artık ne mutlu ne de mutsuzum.
Her şey geçip gidiyor.
Bu zamana kadar yaşadığım, soğuk bir cehennemi andıran sözde "insan" dünyasında tek gerçek şey bu.
Her şey geçip gidiyor.
Bu yıl yirmi yedi yaşına gireceğim. Saçlarım beyazladı diye insanlar genelde kırkımı geçtiğimi sanıyor."