•| Olmadığın biri gibi davranın ama soylu değil, acınası yalancının teki olursun.|• •| Hayat ne kadar zorlaşırsa zorlaşsın kol emeğimi kullanır, ekmeğimi taştan çıkartırım diye düşünüyordum.|• •|~ "Yaz çiçeklerini seven insanlar yazın ölür derler... Acaba doğru mu bu?" ... "Bende…devamı•| Olmadığın biri gibi davranın ama soylu değil, acınası yalancının teki olursun.|•
•| Hayat ne kadar zorlaşırsa zorlaşsın kol emeğimi kullanır, ekmeğimi taştan çıkartırım diye düşünüyordum.|•
•|~
"Yaz çiçeklerini seven insanlar yazın ölür derler... Acaba doğru mu bu?"
...
"Bende gülleri severim. Yılda dört kez açıyorlar; o halde gülleri seven insanlar dört kez mi ölecek? "
~|•
•|"Evet, aptalım. Bu yüzden kandırıldım. Bu yüzden benden kurtuluyorsunuz. Yanınızda olmasam daha iyi değil mi? Yoksulluk, servet... Bunlardan hiç anlamıyorum. Sadece sevgiye, sadece annemin sevgisine inanarak yaşıyorum!"|•
•| "Anneciğim, son zamanlarda ne düşünüyorum biliyor musunuz? Insanoğluyla hayvanları birbirinden ayırdığını söylediğimiz dil, bilgelik, düşünme yetisi, toplum düzeni gibi kavramlar -bir raddeye kadar değişse bile- diğer canlılarda da mevcut değil mi? Belki hayvanların kendi dinleri bile vardır. İnsanlar, var olan her şeyin önderiymiş gibi davranıyorlar ancak hayvanlardan çok da farklı değiller. Bir tek şey dışında, anne. Belki bunu anlamayacaksınız. Diğer canlılarda kesinlikle olmayan, sadece insanoğluna özgü bir şey bu: sir tutmak. Anlıyor musunuz?"
"Sırların iyi meyve verirse ne mutlu sana." |•
•| Yaşamaya devam etmek imkânsızmış gibi hissettiren bir çaresizlik... Evham mı bu hale getirmişti beni? Keder, tatlı tatlı yağan akşam yağmurunun ardından gökyüzüne üşüşen fırtına bulutları gibi çökmüştü göğsüme. Kalbim sıkışıyordu, nefes alamıyordum; gözbebeklerim buğulanıyor, önümdeki dünya karanlığa gömülüyor, vücudumdaki tüm kuvvet sanki parmak uçlarımdan kayıveriyordu. Bu yüzden örgü örmeye devam edemedim. |•
•| Alevler içerisinde yanıyorum sanki. Tek bir kelime, kısacık: "Acıyor!" Ama haykıramıyorum. İnsanlık kadar eski. tarifi imkânsız, eşi benzeri olmayan bu dipsiz cehennemden
kaçamazsın! Fikirler? Koca bir yalan. İlkeler? Yalan! İdealler? Yalan!
Samimiyet, gerçekler, saflık... Hepsi yalan bunların!
Mantık dediğimiz şey aslında mantığa duyduğumuz sevgidir, insanlara duyduğumuz sevgi değil. |•
•| Öğrenmek ise kibrin bir diğer adı... İnsanoğlunun, insan olmamak için gösterdiği büyük çaba! |•
•| Merak ediyorum yozlaşmamış birileri var mı diye.
Usandım. Sıkıldım.
Para istiyorum
Eğer yoksa,
Uykumda sessiz bir ölüm! |•
•| "Hayatta kalmak istiyorsan yozlaşmak zorundasın," diyerek beni eleştirenlerdense gidip gebermemi söyleyen insanları tercih ederim. En azından dürüstler. Ama pek az insan yüzünüze karşı "Geber!" der. Vasat, korkak riyakarlar!
Adalet mi dediniz? Sınıf çatışmasının tabiatında adalet yoktur. İnsanlık mı? Şaka yapmayın. İnsanlığın ne olduğunu biliyorum ben. Kendi mutluluğumuz için karşımızdakini yere sermek. "Geber" demeden öldürmek. Kandırmak. |•
•| "Geber"den daha kötüsünü hak ediyorum.
Bu umutsuzluğun içine çekilerek ölmek istemiyorum. Kendimi öldürürüm daha iyi!
İnsanlar yalan söylerken ciddi bir ifade takınırlar. Aklıma ülke liderlerinin ciddiyeti geliyor. Pöh! |•
•| Dünyanın civisi çıkmış.
İntihar etmekten başka bir seçeneğim yok mu? Çektiğim onca çileye rağmen intihar ederek hayatıma son vermeyi düşününce avaz avaz ağladım.
...
Onu düşününce ağlamak istiyorum. Ondan özür dilemek için intihar edeceğim.
Lütfen beni affet. Bu defalığına beni affet. |•
•| İnsanlardan nefret ediyorum. İnsanlar benden nefret ediyor. |•
•| Bir elbiseyi yanlış yerden kesip kumaşı geri dikememek gibi bir şeydi bu. Elbiseyi çöpe atıp yeni bir kumaşla tekrar başlamam gerekiyordu. |•
•| Bu hayata artık dayanamıyorum. İçimde hiçbir şekilde nefret yok ancak...(Bu üç noktayı bence herkes kendi hayatına göre doldurmalı.) |•
•| Rüzgâra kapılıp uçmak yerine dalında çürüyüp giden bir yaprak gibi hayatımın da kendi kendine tükeneceğini seziyorum ve buna
katlanamıyorum. |•
•| Altı yıl önce soluk, zayıf bir gökkuşağı doğdu göğsümde. Ona renklerini veren şey aşk veya tutku değildi. Üzerinden yıllar geçtikçe bu gökkuşağı canlandı, öyle parlamaya başladı ki, rengarenk! Bir kez olsun gözlerimin önünden kaybolmadı. Yağmurdan sonra beliren gökkuşağı çok geçmeden silinir gider gökyüzünden; ancak insanların göğsünde doğuyorsa eğer, öyle kolay yok olmuyor. Lütfen sorun ona. Benim hakkımda ne düşünüyor? O da benim bir gökkuşağı olduğumu hissediyor mu? Yoksa çoktan sönüp gittim mi onun gökyüzünden?
Eğer öyleyse göğsümdeki bu rengarenk ışıkları söndürmeliyim. Fakat hayatıma son vermediğim müddetçe parlamaya devam edecekler. |•
-Bu kısım çok hoşuma gitti ama bu senin evli bir adama ve özellikle de kötü bir adama yazmanı iyi yapmıyor maalesef
:()-
•| Söyledikleri hakkında şüphelerim vardı ama suyun altın-da boğulan bir adamın nefes almak için incecik bir kamışa sarıldığı gibi tutundum bu sözlere. |•
•| Hayatımda ilk kez insanoğlunun gücünün aslında hiçbir şeye yetmediğini, tüm dünyada yükselen çaresizlik duvarları içine hapsolduğumu hissettim. |•
(...)
•| Bulutların üzerinde dolanıyorken birden yere çakıldım. Ne yapacağımı bilemeyip loş odaya bakındım. Ölmek istiyordum. |•
•| "Hoşça kal. Yollarımız burada ayrılıyorsa sonsuza dek hoşça kal. Lord Byron..." |•
•| Dibe vurmuş olmanın getirdiği bir rahatlık hissiydi bu. |•
•|~
"Dünyayı anlamıyorum,"
"Ben de anlamıyorum. Anlayabilen herhangi bir insan var mı ki? Sonsuza kadar hiçbir şeye anlam veremeyen ufak çocuklar olarak kalacağız."
~|•
•| Yapılacak bir şey yok. Gidiyorum.
Yaşamak için bir sebep bulamıyorum.
Sadece yaşamak isteyenler yaşamalı.
Bir insanın yaşama hakkı olduğu kadar ölme hakkı da olmalı. |•
•| Benim ölmem daha iyi. "Yaşayabilme kabiliyeti"ne sahip değilim. |•
•| Hiç umudum kalmadı. Hoşça kal.
Benimki doğal bir ölüm. |•
•| Rüyalar.
Herkes beni terk etti. |•
°^°
Gelelim benim düşüncelerime, kitaplar hakkında düşüncelerimi belirtmeyi pek sevmem aslında çünkü herkes farklı bir düşünceyle yaklaşıyor onlara.
Ama bu kitabın bazı kısımlarda - özellikle Naoji'nin mektuplarında - kendimi gördüm.
Ölüm, yaşam ve insanlar hakkında ki düşüncelerimdi bunlar benim.
Osamu Dazai sevdiğim bir yazar, görüşlerini severim. Ama kadınlar hakkında ki görüşleri (ya da yazdıkları mı demeliydim?) pek bana hitap etmiyor açıkçası.
Her neyse kitap gayet akıcıydı, sonunu pek böyle beklemiyordum ama olsun kitap kitaptır.
İyi akşamlar. :)