Pt1 Yine ben, yine bir kitap yine alıntılar, ama bu sefer farklı. Bu sefer düşüncelerimle de beraberiz. Her kitapta kendime bir pay çıkarırdım ben. "Bu karakter tam ben, bu konuşma beni anlatıyor, ayy nefret ederim bu tarz insanlardan" vb. Ama…devamıPt1
Yine ben, yine bir kitap yine alıntılar, ama bu sefer farklı. Bu sefer düşüncelerimle de beraberiz.
Her kitapta kendime bir pay çıkarırdım ben. "Bu karakter tam ben, bu konuşma beni anlatıyor, ayy nefret ederim bu tarz insanlardan" vb. Ama bunlar hep kısa sürerdi unutup giderdim. Bu kitap öyle değil. Nora tam ben. Ölmeyi bile beceremeyen bir ben. Neyse normalde pek psikolojik veya felsefi romanlar okuyan bir insan değilimdir, tercihim değildir daha çok polisiye, gerilim, korku ya da klasiklerden okurum. Kitabı ilk gördüğümde konusunun gizem olduğunu düşünüp almıştım (pek sevmem okuyacağım kitapları araştırmayı spoiler yiyormuş gibi hissediyorum.d)
Ama değilmiş, neyseki bu bir sorun değildi çünkü kitap acayip akıcı bir kitap.
Önerimdir okuyun. Okuyacaklar şimdiden iyi okumalar!
•|Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var," dedi. “Bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider. Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana. Farklı seçimler yapmış olsan, şu an nasıl bir hayatın olacağını görürsün... Pişmanlıklarını telafi etme şansın olsaydı, bazı konularda farklı davranır mıydın?"|•
•|Nora başını iki yana salladı. Kopup düşmesini dileyerek. Kendi başının. Yere. Bir daha asla yabancılarla sohbet etmek zorunda kalmamak için.|•
•|Hayallerinin peşinde emin adımlarla yürü," demişti Thoreau.
"Hayallerindeki hayatı yaşa.”|•
•|Zaman akıp geçti. Nora boşluğa baktı.
Şaraptan sonra, bir şeyi kesin bir netlikte görmeye başlamıştı. Nora bu hayat için yaratılmamıştı.
Her şeyi yanlış yapmış, her kararı felakete yol açmış, olmayı hayal ettiği şeyden günbegün uzaklaşmıştı.|•
•|Kesin olarak bildiği tek bir şey vardı: Yarını yaşamak istemiyordu.
Nora ayağa kalktı. İlaç dolabına gitmeden önce kâğıt kalem buldu. Ölmek için çok iyi bir zaman olduğuna karar vermişti.|•
•|Sevgili okuyan,
Hayatta bir şeyler yapmak için çok fırsatım oldu ama ben hepsini çarçur ettim. Kendi ihmalkârlığım ve talihsizliğim yüzünden, hayat benden kaçtı durdu ve artık mantığım benim de ondan kaçmam gerektiğini söylüyor.
Kalmanın mümkün olduğunu hissetsem, kalırdım. Ama hissetmiyorum. Bu yüzden kalamam. Başka hayatları da karartıyorum.
Verecek hiçbir şeyim yok. Özür dilerim.
Birbirinize iyi davranın.
Hoşça kalın,
Nora.|•
•|Ölüme gidilmez. Ölüm sana gelir."
Anlaşılan, Nora doğru dürüst ölmeyi bile beceremiyordu.
Tanıdık bir histi bu. Hemen her bakımdan yetersiz olma hissi.
Tamamlanmamış bir insan yapbozu. Yetersiz bir hayat ve yetersiz bir ölüm.
"Neden ölmedim peki? Ölüm neden bana gelmedi? Açık davetiye çıkarmıştım. Ölmeyi istemiştim. Ama işte buradayım, hâlâ varım. Bilincim hâlâ yerinde."|•
•|Aşktan korkmak yaşamdan korkmaktır ve yaşamdan korkan herkes dörtte üç ölmüş demektir," diye yazmıştı Bertrand Russell|•
•|İşkence gibiydi. Kendimi boğulur gibi hissettim. Ne gerek vardı buna?"|•
•|"Benim istediğim de bu. Ben ölmek istiyorum. Ölürsem de istediğim için öleceğim. O hapları bu yüzden aldım. Ölmek istiyorum ben.|•
•|"Çok güçlü bir his olması gerekmez, o hayal kırıklığını tam anlamıyla hissettiğin anda buraya dönersin. O his bazen yavaş yavaş
bazen de bir anda gelir. Gelmediği takdirde olduğun yerde kalır ve haliyle, kalmaktan mutlu olursun. Bu kadar basit. Şimdi: Daha farklı yapmış olmayı istediğin bir şey seç, ben de sana o kitabı bulayım.
Yani, hayatı"|•
•|"Her şey çok garip," dedi Nora, gecenin içinde. "Her. Şey. Çok. Garip."|•
•|"Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanlanın seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?|•