Spoiler içeriyor
Bu kitapla çok garip bir okuma deneyimi yaşadığımı söylemek istiyorum. Aslında bitireli birkaç hafta oluyor ve haftalar geçmesine rağmen kafamda dolanıyordu. Hadi bakalım başlıyorum. Öncelikle kitabın sonundaki spoilerlı mitoloji sözlüğüne çığlıklar atmak isterim. O sözlüğü karakterlerle ilgili kafamız karışırsa ya…devamıBu kitapla çok garip bir okuma deneyimi yaşadığımı söylemek istiyorum. Aslında bitireli birkaç hafta oluyor ve haftalar geçmesine rağmen kafamda dolanıyordu. Hadi bakalım başlıyorum.
Öncelikle kitabın sonundaki spoilerlı mitoloji sözlüğüne çığlıklar atmak isterim. O sözlüğü karakterlerle ilgili kafamız karışırsa ya da daha fazla bilgi almak istersek diye koymuyor musunuz ulan siz? Kitabı çok keyifle okuyordum. Beni o kadar içine çekmişti ve mutlu etmişti ki. Ortalarına doğru bazı karakterlerle ilgili kafam karıştı ve sözlüğe bakmaya karar verdim. BUM. Ana karakterlerin açıklamalarına gözüm kaydı, ikisinin de öldüğü yazıyordu. Ben de daha karakterlerin sevgi dolu, mutlu anlarını falan okuyup "ehehee" diye sırıtıyordum. O andan itibaren ne zaman bu felaket gerçekleşecek diye okumaya başladım ve olay gelmeden ben olayı sindirdim zaten. Hüngür hüngür ağlayacağımı beklerken hiçbir şey hissedemedim.
Sonra dedim sen karakterler hakkında (sadece ana karakterler değil) yiyeceğin spoilerı yedin zaten devam et tüm yunan mitolojisini inciğine cinciğine kadar araştır. Odyseyyus'tan, Penelope'dan başlayıp Kykloplar'a kadar falan giden incelemelerin ardından bayağııı içine çekti beni. Ama gerçekten çok garip buluyorum. Özellikle şu ensest olayına başlarda hiç alışamamıştım. Çoğu figür kendi kardeşiyle evleniyor, çocukları oluyor. Bu konuda Zeus'tan bahsetmek bile istemiyorum. Zeus olmasa yunan mitolojisi şimdikinin üçte biri kadar olurmuş demeleri çok doğru.
Akhilleus ve Patroclus'un ilişkileri şimdiye kadar okuduğum en saf aşk ilişkisiydi. Gerçekten antik Yunanistan'a gittiğimi, Truva savaş alanında bulunduğumu, onlarla yüzdüğümü, kahkaha attığımı hissettim. Birbirlerine zeytin çekirdeği attkları sahnede yüzümü buruşturdum, Thetis geldiğinde irkildim,Akhilleus kadın kıyafetleri içerisinde dans ederken şaşırdım, Patroclus at arabasından mızrak atarken "LAAAN" diye yan arabadan bağırdım. Ayrıca At adamın ve şifalı otların kokusu da hâlâ burnumda.
Toparlamak gerekirse yediğim spoiler yüzünden alacağım keyfi alamamak beni uzunca süre rahatsız etmiş olsa da iyice mitolojinin içine girmeme sebep olduğu için mutluyum. Ve bu kadar içine girebildiğim bir kitap okuduğum için daha da mutluyum. İkisinin anıları, benim de anılarımmış gibi geliyor.
Hatta tarih dersinde hocamız Agamemnon kim biliyor musunuz diye sorunca benim yüzün aldığı şekli görmeniz lazım... Çok heyecanlanmıştım. Truva'dan, Mikenlilerden bahsetti. İki Şehrin Hikayesi okuduktan sonra Fransız İhtilali işlendiğinde de böyle mutlu olmuştum. Minik ve güzel tesadüfler :')
Kitabı okurken ve bitirdikten uzunca bir süre sonra Achilles Come Down dinleyip durdum. Şarkıyı çok beğeniyorum. Dinleyin efenim.
"Ben de ölünce küllerimizi karıştırın ve bizi birlikte gömün. Size bu vazifeyi veriyorum."
"Karanlıkta iki gölge, umutsuz, ağır alacakaranlıkta birbirine uzanıyor. Elleri birleşiyor ve ışık, yüz altın kupadan dökülen bir güneşmişçesine sel olup yayılıyor."
En azından diğer dünyada hâlâ beraberler. Mutlu son diyelim?