Filmografisinde fantastikliğe yemin etmiş yönetmen Tim Burton'ı bile gerçek bir hayat hikayesi çekmeye karar verdirtecek isim... Edward D. Wood Jr. Veya "Tüm zamanların en kötü yönetmeni" seçilen Edward D. Wood Jr.' in hayatını filme uyarlamaya karar veren, belki de onun…devamıFilmografisinde fantastikliğe yemin etmiş
yönetmen Tim Burton'ı bile gerçek bir hayat
hikayesi çekmeye karar verdirtecek isim...
Edward D. Wood Jr.
Veya "Tüm zamanların en kötü yönetmeni"
seçilen Edward D. Wood Jr.' in hayatını filme
uyarlamaya karar veren, belki de onun bu
ününden dolayı filmlerine hiç göz
gezdirmeyeceğimiz hâlde içindeki sinema
sevgisini anlamamıza sebep olan büyük
isim... Tim Burton.
İki sinemaseverin bu işbirliğine "işte
sanat" dememek ne mümkün?
Korku filmlerine ve sinemaya olan ilgim dolayısıyla Ed Wood'da kendimi görmem sanırım filmi olduğundan daha çok beğenmeme yol açtı. Kendisi ayrıca her zaman yüzü gülen ve kadın kıyafetleri giymekten hoşlanan bir kişilikmiş. (Sexplotitaion filmlere yönelmesinin bir sebebi de budur belki.) Bu gibi sebeplerden ve sektörün gerçek yüzü olan finansal, pazarlama kısmından ötürü ne yazık ki zamanında kendini açıklamasına müsaade edilmemiş, yapımcıların kukla haline getirememiş olduğu Ed Wood'un üç filminin, ünlü "Dracula" Bela Lugosi ile ve diğer nice dostluklarının hikayesini izliyoruz.
Eğer imkanı olsaydı "Tüm zamanların en kötü yönetmeni" diye anılmazdı fikrimce. (Tabi bazen imkansızlıklar da güzel oluyor, Tarkan'daki ahtapottan gördük ne de olsa filminde.) Çünkü bu biyografiden sonra kendisinin iki filmini izledim ve 50'li yıllar için, B movies için kötü yapımlar değildi. İzlerken aklıma takılan bir soru "Bütçesizlikle en fazla ne kadar süre film çekebilirsin ki?" idi. Ama Ed Wood bu konuyu ustalıkla aşmış. Çözüm odaklı oluşunu güreşçiyi canavar olarak oynatmasından anlıyoruz zaten. Veyahut bir ahtapotun belgesel görüntülerini filminde canavar olarak kullanmasından.
Genelde aynı kadroyla çalışan yönetmenlerin kaliteli olduğunu farkettim (izlediğim kadarıyla). Mesela Wes Anderson, Tarantino, Onur Ünlü... Ed Wood da kendi film teşkilatını kurmuş gibi hep aynı oyuncularla çalışmış. İşini yapan, egodan uzak elemanlar; çoğunun kariyerinin yeni başladığı veya değeri bilinmediği zamanlar... Bu kadro da hakettiği değeri görür umarım. Ne de olsa eskide kalanlar değerleniyor.
Ed Wood'u (yönetmen olan) biraz da "Plan 9 from Outer Space" filmi üzerinden değerlendirecek olursam tekrar tekrar keşke imkanı olsaydı, diyorum. Bazı diyalogları var ki çok kaliteli. Anladığım kadarıyla kendisi gerçek dışı konular çekip bastonun ucunu gerçeklere dayandıran biri.
Mesela filmdeki olaylardan biri şu şekilde: Uzaylılar dünyadaki ölen insanları yeniden diriltiyor ancak dirilenler, bilinçsiz oluyor ve uzaylıların istediklerini yapıyorlar. Uzaylılar da, dirilenler vasıtasıyla "Size bir zararımız yok, dünyanızı korumaya geldik." mesajı iletmeye çalışıyorlar çünkü dilleri farklı. Neyse olayı anlattım, bir uzaylının repliği ise şu şekilde: "Dünyalılarla ilgili ilginç bir şey var. Nedense düşünemeyenlerden korkuyorlar." Mesela burada bir uzaylı-insan savaşından düşünmeye değiniyor Ed Wood.
Bir başka replik:
"Kendinizi kurtarmak için başka bir insanı öldürmek delilik mi? Siz bunu yaptınız. Bir ülkenin kendini korumak için diğerini yok etmesi delilik mi? Bunu da yaptınız. Öyleyse nasıl oluyor da bir gezegenin varlığını tehdit eden başka bir gezegeni yok etmesi..." Burada da iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır diyor yönetmen ama bir uzaylı aracıyla. Tabi daha birçok altfikir çıkar...
Son bir repliğe daha doğrusu benzetmeye değinmek istiyorum. Benzin bidonu ve solaronit benzetmesi. Uzaylı, güneş ışığını patlatan solaronit bombasını şöyle açıklıyor:
"Bir benzin bidonu düşünün. Bu bidon güneş olsun. Etrafında dolaşan küçük bir top da dünya olsun. Şimdi, bidondaki benzin de güneş ışını oluyor. İşte, dünyayı benzine bulayalım yani güneş ışığına. Şimdi de topu ateşe verelim. Alevler hemen dünyayı saracak ve benzin geldiği yere, bidona doğru ilerleyecek, yani güneşe. Kaynağı havaya uçuracak sonra da benzinin ulaştığı, güneş ışığının gittiği her yere dağılacak. Güneş ışığını patlatırsanız beyler, tüm evreni yok edersiniz, zincirleme reaksiyon başlatırsınız."
Tabi ki "Nolan'ın solucan deliği anlatımı bak işine kardeşim" demeyeceğim ama kötü bir yönetmen olmak için iddiasız diyaloglar ve fikirler bunlar! Anlatım tekniğinin çok önemli olduğu sinemada eminim ki Ed Wood bunun hakkını veren bir yönetmendi.
"Bride of Monster" filminde de ülkesi tarafından sürgün edilen bir bilim adamının laboratuvarında yaptığı insan güçlendirme çalışmalarını izliyoruz. Belki de Tarkovsky'nin Nostalghia'sı, Ed Wood'un bu filmiydi ancak anlaşılmadı. Anlatım yolu herkese hitap etmiyordu ya da işlerine gelmiyordu. Bu yüzden kült bir yönetmendir Ed Wood.
Yani sözün özü şu ki: Ed Wood aldığı ünü haketmeyen birisidir. Bu adamdan kötü yönetmen falan olmaz!