Kitabı aylar önce bitirmiştim de ne yazacağımı bilememiştim. Ne yazacaktım sahi? Her gün içimde yaşadığım kırgınlığı mı buldum diyecektim, aynı şekilde çırpınışlarım vardı mı, kitabın sonunda yaşanan hislere bile alışkınım mı diyecektim? Ya da, "Bugün pek boş espriler yok, bugün…devamıKitabı aylar önce bitirmiştim de ne yazacağımı bilememiştim. Ne yazacaktım sahi? Her gün içimde yaşadığım kırgınlığı mı buldum diyecektim, aynı şekilde çırpınışlarım vardı mı, kitabın sonunda yaşanan hislere bile alışkınım mı diyecektim? Ya da, "Bugün pek boş espriler yok, bugün uçsuz bucaksız bir deniz var önümde. Yüzme biliyorum, ama kıpırdamam." diye mi başlayacaktım söze?
Nasıl başlayabilirim bilmiyordum, nasıl yazabilirdim... Yaşlı Adam ve Deniz, deniz suyu gibi ağzıma kaçmış ve derinlerde içime batan bütün kötü hisleri kusturtmuştu bana. Tekrar önüme çıkarmıştı yuttuğum her şeyi, öksürüğümü durdurabilmiş miydi peki?
Her şeyi yeniden düşünüyor olacağım ki, yeniden yazabiliyorum. Veyahut kelimeler arasında koşturmaktan başka bir şey değil bu yaptığım.
Tam şu an bitirebilirim bu koşuşturmayı, tam şu an dinlenebilirim, vazgeçebilirim umutsuzca. Hâlâ yazıyor ellerim, istemesem bile yazıyor, hâlâ diziliyor cümleler beynimde. "İnsanın umutsuz hâli yok." diye hatırlatıyor mesela şu an da, insan umutsuzken bile umutluca hareket ediyor. Tıpkı kitabın çoğunluğunda olduğu gibi, Santiago'nun yaptığı gibi...
İhtiyar balıkçının 84 gün boyunca hiçbir balık yakalayamamasıyla, 84 gün sonunda bir kılıç balığıyla karşılaşarak ilk defa bir umudu olduğu, ve o umudu bırakmadığı 5 günlük bir serüveni anlatıyor kitap.
Yaşlı adamımızı o kadar takdir ettim ki kitap boyunca, içime hüzünle karışık bir gurur belki biraz imrenişler bile eklendi. Santiago sanırım unutamayacağım derecede iyi kitap karakteri listeme çoktan eklendi bile.
Sabırla okuyorsunuz, bir sonuç bekliyorsunuz. Bazen artık bekleyemediğiniz için satırları hızlıca geçmek, son sayfaları okumayı düşünüyorsunuz.
Sabırla yaşıyorsunuz hayatlarınızı, bir sonuç bekliyorsunuz. Bazen artık bekleyemediğiniz için zamanı hızlıca geçmek, son süreçleri yaşamayı düşünüyorsunuz. Düşünüyoruz.
Kitap bittikten sonra, okuduğum süreç içinde pek düşünemediğimi fark ettim. Yani düşünülmesi gerekenleri kitap bittikten sonra fark ediyor, birkaç gün sonra sizi ziyarete gelen o buruklukla idrak ediyorsunuz.
Her şeyin de iki ihtimali var. Kısaca: Böyle olmuş, hayat mutlulukla dolmuş. Böyle olmuş, kötü olmuş.
Her şeyden ziyade, bütün her şeye rağmen yaşanması gerektiğini düşünüyorum her şeyin. İyisiyle ve kötüsüyle. Bütün yorgunluklarla, geçmişin yükü, geleceğin bilinmeziyle yaşanılması gerektiğini düşünüyorum. Hemingway'in bu kitabı yazması gerekiyordu, Santiago'nun yaşadığı şeylerin böyle olması, benim bu gönderiyi atmam gerekiyordu.
Üzerimdeki bütün bu etkiler bitene kadar, "Umut hep var." diye düşündüm her gün, her gün anlamaya çalıştım. Ve fark ettim; kim olursa olsun hiçbir insanoğlunun içindeki umut bitmiyor. Beklentilerinizi düşürseniz bile, umudunuz... İşte o hep var olacak.
Sonu olmayan bir dersin içinde yaşıyoruz. Bu süreçte Yaşlı Adam ve Deniz'i okumasak olmaz sanırım. Sabretmek, düşünmek, her şeyin sonunu kabullenmek lazım.
Elden ne gelir, mahvolmak da bir çare.
Daha fazla ağlamadan bitirmek lazım gönderiyi de, bitmiyor. Uzun uzun yazıp anlatasım var her şeyleri. Zihnimde evrimleşip, kurgu olup asla yayınlanmamak üzere yazılacak tekrar hepsi. O defterleri de bir gün ölmeye hazır olduğumuz sevgilerle birlikte yakacağız.
Okuyun, okutturun efendim.
♪ Low Roar - Give Up
📖 "Şu anda mevsim rüzgarları gökyüzünde bulutlar biriktiriyordu. Gözlerini yukarı kaldırdı, suların üstünde gökyüzüne bir yaban ördeği sürüsü oyulmuş gibiydi; derken bu güzel manzara buğulandı, sonra yeniden eski netliğine kavuştu. Denizde kimsenin yalnız başına kalmayacağını bir defa daha anlamıştı."
- Yaşlı Adam ve Deniz / Ernest Hemingway