Spoiler içeriyor
Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş, Körlük kitabından sonra dilini oldukça beğendiğim, diyalog yöntemini kendine has bir yöntemle kullanımına hayran kaldığım ve sorgulamalar üzerinden var ettiği hayali dünyalara ilgi duyduğum yazarın kitaplarını daha çok okuma isteğiyle beraber başlamaya karar verdiğim bir…devamıÖlüm Bir Varmış Bir Yokmuş, Körlük kitabından sonra dilini oldukça beğendiğim, diyalog yöntemini kendine has bir yöntemle kullanımına hayran kaldığım ve sorgulamalar üzerinden var ettiği hayali dünyalara ilgi duyduğum yazarın kitaplarını daha çok okuma isteğiyle beraber başlamaya karar verdiğim bir kitap oldu.
Oldukça akıcı olması sebebiyle her an okumak istediğim kitap, Körlük kitabında da olduğu gibi bittikten sonra, adeta olaylar içerisinde var olmuşcasına buruk bir gülümseme bırakıyor geride...
Kitabın metaforlar, güçlü kurgu, mantıksal bütünlük gibi pek çok sağlam yönü bulunsa da elbette ki konu duygular ve hayat olduğunda pek çok klişeyi de barındırabiliyor içerisinde. Ancak José Saramago okumak biraz da bu yüzden zevkli bence. Sıradan olaylara sıradışı bakış açısı, gerçekle kurguyu harmanlayışı klişeleri sevdiriyor bile:)
Bununla beraber tıpkı hayatta da çok kez yaşadığımız gibi ansızın gelişip anlamlandırılamayan ancak geride yalın bir durgunluk bırakan hatıraları öylesine güzel işliyor ki yazar belki de bu yüzden okur da katılıyor olaylara. Dolayısıyla ortaya salt fikirler veya olay akışından çok bir çeşit sorgulama ve duygusal yoğunluk içeren fevkalade bir kitap çıkıyor. Henüz okumamış olanlara şiddetle tavsiye ederek spoiler içeren birkaç naçizane beğenimden daha bahsetmek istiyorum..
SPOILER!!!
İncelememin önceki kısmında da bahsettiğim gibi kitap başında okuru tamamen sorgulamaya iterken ilerledikçe bambaşka konulara açılıyor. Biraz sistem eleştirisi biraz din ve mitoloji sorgulamaları biraz toplumun aksak yönlerine değinirken biraz sanata biraz edebiyata biraz da psikolojiye uzanıyor ve sonunda ansızın imkansız bir aşk hikayesinde buluveriyorsunuz kendinizi.
Genç bir kadın kılığına girmiş biraz narsist biraz da muzip bir "ölüm" ve 50' lerinde olan yalnız bir viyolonselcinin hikayesinde. Açıkçası kısaca anlatırken bile deli saçması gibi gelen bu durum kitabın en beğendiğim yönü oldu belki de. Kitabın başından itibaren süren soğuk, acımasız ve karamsar havanın dağılıp,taraflardan biri "ölüm" olduğundan tatlı demeye dilimin varmadığı benzersiz bir hikayeye dönüştü. Ve neyse ki mutlu bir sonla veda etti bizlere. Bununla beraber kitap içerisinde çokça geçen sanatsal ifadelere bayıldım. Onlardan birini şöyle bırakayım da küçük harflerle ölüm' ün şu tanımından sonra merak edenler dinlesin..:))
"bu elli sekiz saniyelik bölümde ölümü etkileyen yön ise, en sıradanından en olağandışı olanına dek tüm yaşamların her birinin ritmik ve melodik olarak içerdiği bir çeşit atlamayı, bu bölümde duyar gibi olmasıydı, parçanın trajik bir şekilde kısa olması, çaresiz bir şekilde yoğun olması, bir de havada ya da herhangi bir yerde asılı gibi kalan o son akoru, adeta söylenmemiş bir şeyler kaldığı hissini uyandırıyordu."
https://youtu.be/6hc5FKmr3FA