7 Haziran Çarşamba 2023 Beto'yla aynı anda başlayıp iki bölüm okuduk. Sanırım bu kitabı eş zamanlı okuyup tartışarak okuyacağız. Umarım başarabiliriz. İlk izlenimler; √ Stephen King okumaya başlamak için doğru bir kitaba benziyor. Beto'nun dediğine göre o diğer kitaplarını okurken…devamı7 Haziran Çarşamba 2023
Beto'yla aynı anda başlayıp iki bölüm okuduk. Sanırım bu kitabı eş zamanlı okuyup tartışarak okuyacağız. Umarım başarabiliriz.
İlk izlenimler;
√ Stephen King okumaya başlamak için doğru bir kitaba benziyor. Beto'nun dediğine göre o diğer kitaplarını okurken bu kadar kolay kitabın içine girememiş, bu baya akıcıymış.
√ İlk iki bölümde eşi ölen bir yazarın bu durumla ilk karşılaştığı günleri ve başa çıkma çabasını okuduk. Bu spoiler değil çünkü arka kapakta yazıyor. Fazla gerçekçi bir anlatım diyebilirim. Yakınlarını kaybeden insanlar için tetikleyici olabilecek kadar gerçekçi.
devam edecek...
9 Haziran Cuma
115. sayfadayım henüz. Yavaş ilerliyoruz final haftasında olduğumuz için. Bugün hedef 200'lere gelmek. Bu hiç zor olmayacak çünkü bölümler uzun olmasına rağmen hızlı ilerliyorum. Genelde bölümlerin uzun olması beni gerer.
Bu kitabın nasıl bu kadar akıcı olduğunu hiç anlayamadım. Yazarın yeteneğini beynimdeki her nöron ayrı ayrı tebrik ediyor. Bunca sayfadır tek bir adamın kafasının içinden geçenleri okuduk. Ne bir olay ne bir heyecan. Ama öyle anlatılmış ki, kendi kafamın içinde dönüp biten saçmalıkları biri duymuş ve okunabilir hale getirmiş gibi hissediyorum. Her şey çok tanıdık ama bir o kadar hayranlık uyandırıcı. Sürekli kendimi 'vay be' yüz ifadesiyle cümlelerin altını çizerken buluyorum. Sanırım kitabı bitirdikten sonra sevdiğim cümlelerden bazılarını buraya da yazacağım.
Bundan sonraki bölümlerde işler iyice karışacak belli ki. Olaylar geliyor gümbür gümbür. Epey zaman bu adam şizofren mi yoksa harbiden paranormal bir şeyler mi oluyor ikileminde kalacağız. Kitabın her bölümünde geçmişte olmuş olabileceklere ve şimdi yaşananların yorumlarına dair ipuçları var. Bunları kaçırmadan okuduğumu varsayıyorum çünkü şimdiden elimde çok ipucu var. Kitabın sonuna gelmeden bazı şeyleri çözmek çok zevkli olacak.
devam edecek...
(269'da bıraktım. insanın gözünü ayırmadan okumak isteyeceği bir kitap. uyumak ve sınavlara çalışmak zorunda olduğum için çok üzgünüm ama öyle merak ediyorum ki kendimi fazla tutamayacağım.)
12 Haziran Pazartesi
393. Sayfadayım. Kitabı bırakmadan okumaya devam edip bu gece bitirmeyi çok istiyorum fakat yarın bir sınavım daha var. Saat şimdiden 03:22. Üzgünüm.
O kadar heyecanlı ilerliyor ki bir an olsun sıkılmıyorum. Birçok defa güldüm, şaşırdım ve yazara hayran kaldım. Bir defa şoktan kitabı ve kulaklığımı fırlattım ve ağzım açık bakakaldım. Şu anda kitabın bitişine 10 bölüm var. 230 sayfa. Genel hikayeyi ve gidişatı tahmin ettiğimi sanıyorum ama ters köşe yeme ihtimalim de oldukça yüksek. Şimdiye kadar verilen bazı ipuçları havada kaldı. Yazarın bunları unutmamış olmasını ve hepsini birbirine bağlayıp bitirmiş olmasını ümit ediyorum.
Kesinlikle daha fazla daha fazla daha fazla Stephen King okuyacağım. Bu hikayenin güzelliğinin yanında yazarın yeteneğini de buram buram hissettiğiniz kitaplardan biri. Başkası olsa böyle yazamazdı dedirtenlerden.
Umarım öleceğine inandığım karakterler konusunda yanılırım. Umarım sırf son dönemeçte okuyucuyu etkilemek adına drama kasan bir kitap değildir. Lütfen öyle olmasın.
14 Haziran Çarşamba 04:45
Bitti. Bütün gizemler tatmin edici bir şekilde -ve tahmin ettiğim gibi- çözüldü. Yazara bir sebepten ötürü çok öfkeliyim. Ama "başka türlüsü olmazdı" hissini vermeyi başardı o yüzden "çekin şu kitabı gözümün önünden" seviyesinde değilim. Olacak bazı şeyleri 300 sayfa geriden tahmin ettiğim için okurken her kelimede hazırlardım kendimi ve bu sayede normalde "okumuyorum lan lanet olsun böyle kitaba da yazara da" dedirtecek sonra da bir güzel hıçkıra hıçkıra ağlatacak sahneleri boncuk boncuk gözyaşları ve biraz iç geçirmeyle ama sakince okudum. Buna memnunum.
Genel olarak şunu söylemek isterim ki; rastgele olaylar ve saçmalıklar içermeyen paranormal bir şeyler mi okumak istiyorsun? Buyur kardeşim tam yerine geldin. Üstelik "ince ince işlenmiş dedektiflik hikayesi" soslu.
O kadar gerçekciydi ki her şey. Ne ölüme koşan salak karakterler vardı ne de aşırı mantıklı ilerleyen buzdolabı karakterler. Gerçekte böyle şeyler olsaydı tam da bu şekilde olurdu. Yani kitabın paranormal kısmı asla insanı korkutan türden değil. Yani paranormal denince aklınıza ilk gelen şeyler yok bu kitapta. Ama o gerçekçiliği insanı buram buram geriyor.
-spoiler-
Gerçekleşmesine 300 sayfa kala tahmin ettiğim şey Mattie'nin ölümüydü. Ki ve Mike arasında bir baba kız ilişkisi kurulmaya çalışıldığı barizdi. Dolayısıyla bu iki karakter kitabın sonunda sağ kalmalıydı. Ama kitaptaki en derin 3. karakter olan Mattie için böyle bir şart yoktu ve yazarın son kısımları vurucu hale getirmek için ve kopacak fırtınayı başlatmak için bir dramaya ihtiyacı olacaktı. O drama da sevgili Mattie'mizin ölümü olacaktı. Zaten karakterin gerçek adının Marie olduğunu bilmemize rağmen bütün kitapta ondan Mattie olarak bahsettik çünkü o ismi ona Ki vermişti ve Mattie'yle kurduğumuz bağda Ki köprüydü. Herneyse, okurken çok üzüldüm ve sinirlendim. Gerçekten başka yolu yok muydu ve sadece kadını sakin bi yolla alsan olmaz mıydı illa katliam yapmak zorunda mıydın bre adam diye delirdim. Ama her şey o kadar heyecan ve panikle devam ediyordu ki bu hislere saplanamadan ilerlemek zorunda kaldım. Zaten kitabın sonunda karakterleri öldürmekle ilgili yazdığı bir yer var ki orada gönlümü aldı. Anladığın iyi olmuş dedim.
Jo gibi bir karakteri yaşarken de tanımak ister insan. Müthiş biri.
Avukat John sonsuza kadar paylaşılan bir kederi hak etmiyordu tıpkı diğerleri gibi ama onları terk etmemesine ve hala Mike ve Ki için savaşmasına sevindim.
Romeo sakin ve boş bi karakterdi diyebilirim ama bu hikayede kötüler çoğunluktaydı sadece onlardan biri olmaması bile minnet sebebi.
George Kennedy'e inanılmaz saygı duyuyorum ve çok has bir karakter olduğunu düşünüyorum öyle ki üzerine ayrı kitap yazılır.
Bill Dean, karısı, şu bastonlu dinazor, Rogette ve en çok da Max... Sayamadığım diğerleri ve bütün kuşakları. İliklerime kadar nefret ediyorum ulan sizden. Birer kemik torbasından ibaret olsanız da canlanıp karşıma dikilmenizi ve bütün hıncımı sizden almayı istiyorum.
Bütün isimlerin birbirine benzemesi ve Roger konusu tahmin edemediğim tek şey oldu. Şaşırdım ve iğrendim.
Kitabı şok içinde fırlattığım sahne Max'in intihar haberi sahnesiydi. Şimdi ne olacak o zaman diye delirdim. Bir an önceki akşam telefonda Mike onu tehdit ettiği için cinayet gibi gösterip suçu üzerine mi yıkacaklar korkusu yaşadım. Neyse ki olmadı öyle bir şey.
Mike ve Ki arasındaki ilişki ve Ki'nin tatlılığı bana en ağır duyguları yaşatan şeydi kitap boyunca ve bu şaşırtıcı çünkü kitabın %99'u kasvetli hislerden oluşma ama ben olumlu olandan en çok etkilendim. Yazarı bu konuda da tebrik ediyorum çünkü birçok okuyucunun beni gibi hissettiğinden eminim.
Frank çok tatlı bir adam. Onun bu kadar duygusal ve tatlı olmasına bayılıyorum. Çok fazla sevgiyi hak eden biri.
48 saatten fazladır uykusuzum ve kitabın sonu yüzünden kafam allak bullak o yüzden dilediğin gibi yorumlayamıyorum şu an. Sonradan tekrar döner de yazar mıyım bilmiyorum. Yeterince uzun oldu. Bir de kitabın neredeyse her sayfasında sarı kalemle altı çizilmiş cümleler ve kenarlarda yazılı fikirlerim var. Hatırlamak ve hissetmek isteğimde bunları okuyacağım.
Kitap hakkında fikir edinmek isteyen kimsenin bu uzun ve bireysel yazıyı okuyacağını sanmıyorum. Ama zarf atıp kitap hakkında soru sormak, bilgi olmak isteyen olursa seve seve yanıtlarım.
(Bu arada Beto'yla beraber okuma planı yattı. O şu anda 13. Bölümde falan sanırım. Ben kendimi yavaşlatmak konusunda elimden geleni yaptım ama oldukça heyecanlı bir kitap söz konusuydu :( )
Puanım: 10/10