Spoiler içeriyor
Çok güzeldi. Film en iyi senaryo ödülünü almış ve gerçekten hak ediyor. Başrol oyuncularından Matt Damon ve Ben Affleck filmin senaristleri. Filmde olduğu gibi gerçek hayatta da arkadaşlarmış. Duyguyu bu kadar iyi yansıtmalarını ancak bu açıklardı zaten. Matt Damon ve…devamıÇok güzeldi.
Film en iyi senaryo ödülünü almış ve gerçekten hak ediyor. Başrol oyuncularından Matt Damon ve Ben Affleck filmin senaristleri. Filmde olduğu gibi gerçek hayatta da arkadaşlarmış. Duyguyu bu kadar iyi yansıtmalarını ancak bu açıklardı zaten.
Matt Damon ve Ben Affleck yirmili yaşlardayken en iyi senaryo ödülünü alıyorlar ve törene anneleriyle gidiyorlar. Çok tatlılar gerçekten.
Filme geçecek olursak. Ben filmi üç başlık altında incelemek istiyorum: Düzene eleştiri, aşk ve psikoloji. Her başlığı beğendiğim üç kesit üzerinden açıklayacağım.
PSİKOLOJİ
"- Hiç savaş görmedin. En yakın dostunun kafası kucağında son nefesini verirken sana nasıl baktığını görmedin. Ama aşkı sorsam sonelerden alıntı yapacaksın. Ama bir kadının karşısında hiç tamamen savunmasız kalmadın. Sana gözleriyle hükmedecek birini görmedin. Tanrının seni cehennemden kurtarması için indirdiği melek olduğunu hiç düşünmedin. Onun meleği olmak nasıl bir şey bunu da bilmiyorsun. Bir aşkı sonsuza dek paylaşmayı, her şeye rağmen, kansere rağmen. Bir hastane odasında iki ay boyunca elini tutarak sabahlamak ne demek bilmiyorsun. Doktorun gözlerine baktığında ziyaret saatleri kuralının anlamsız olduğunu görmesi ne demek bilmiyorsun. Gerçek kayıp ne bilmiyorsun. Çünkü hiçbir şeyi kendinden fazla sevmedin. Birini bu kadar fazla sevmeye bile cesaret edememişsindir. Sana bakınca kendine güvenen bir entelektüel görmüyorum. Ürkek bir velet görüyorum. Ama sen bir dahisin. Bunu kimse inkar edemez. Kimse senin derinliklerini anlayamaz. Sırf bir resmimi gördün diye hakkımda her şeyi bildığini sanıyorsun. Hayatımı yorumladın. Yetimsin değil mi?
- Evet
- Sırf Oliver Twist okudum diye hayatının ilk dönemlerinde neler hissettiğini anlayabilir miyim? Bu seni anlatır mı? Şahsen umrumda bile değilsin. Senden bir şey öğrenemem. Sen kim olduğunu anlatmak istemezsen sırf kitap okudum diye seni anlayamam. Anlatırsan ben varım. Ama sen istiyor musun? Söyleyebileceklerinden korkuyorsun. Sıra sende şef."
İnsan bir ilişkideyken karşısındaki kadar kendini de tanır aslında. Öfkeliyken nasıl tepki verdiğini, üzüntüyle nasıl başettiğini, sırılsıklam aşıkken ne kadar kaybolduğunu yaşarken öğrenir. Kendi karanlık yanlarıyla yüzleşmek istemeyen, onunla savaşmadan yenilgiyi kabul eden insanlar sosyallikten kaçınırlar. Ben Will' da bunu gördüm. Çok okumasının ve çok düşünmesinin sonucu olarak yaşamı kitaplarla deneyimliyor. Bununla yetiniyor. Ying yang ilkesindeki gibi yaşayacağı her güzel durum, bir gün içindeki çirkini de göstereceği için hiçbir amacı ve isteği olmadan yaşıyor. Sean da hayatın kötü yanlarından kaçarken aslında neleri kaybettiğini ona göstererek bir nevi onu tekrar hayata bağlıyor.
Robin Williams... Bir insanın oynadığı bütün filmler etkileyici olabilir mi derseniz Robin Williams derim. Sonunun böyle olmamasını ve onu daha çok izlemeyi isterdim.
AŞK
"- Geçen hafta biriyle çıktım.
- Nasıldı?
- Güzeldi.
- Yine çıkacak mısınız?
- Bilmiyorum.
-Neden.
- Aradım zaten.
- Sen bir amatörsün
- Ne yaptığımı biliyorum. Merak etme ne yaptığımı biliyorum. Evet ama bu kız farklı. Zeki, eğlenceli tanıdığım diğer kızlardan farklı.
- O zaman arasana Romeo.
- O kadar zeki olmadığını anlayayım diye mi?
- Kız sıkıcı mı?
- Şuan için mükemmel. Bunu mahvetmek istemiyorum.
- Belki mükemmel olan sensin. Mahvetmek istemediğin de bu. Süper bir felsefe Will. Böylece hayatın boyunca hiç kimseyi tanımadan idare edebilirsin. "
Aşk nedir? Sevdiğimiz, bizde olmasını istediğimiz özellikleri bulmamızdır bence. Ya dillere destan kelimeye böyle tanım mı olur diyebilirsiniz. Ama aşkın bitmesini, çok kişiye aşık olmayı ben ancak böyle açıklayabiliyorum. Aşk bitiyor çünkü bir süre sonra nefret ettiğimiz tahammül edemediğimiz özellikleri de görmeye başlıyoruz. Will'ın da sevdiği kızla görüşmek istememesinin sebebi bu. Her şeyin ilk anki gibi mükemmel kalmasını istiyor. Aşkın ölmesini istemiyor.
Ölümsüz aşk var mıdır? Aslında doğru soru şu oluyor: Mükemmel varlık var mıdır? Yoktur. Insana duyulan aşk ölümlüdür. Ama insanların kitaplara, spora, sinemaya, dine duydukları aşk bitmez. Eğer ortak sevdaları olan insanlar bir araya gelirse ilişkileri sağlam temele oturur.
DÜZENE ELEŞTİRİ
"- Neden ulusal güvenlik için çalışmalıymışım?
-Ileri teknolojiyle çalışacaksın. Başka hiçbir yerde görmeyeceğin bir teknoloji kullanacaksın çünkü yasak. Süper yay teorisi, kaos matematiği, gelişmiş alagoritmalar. Kod çözme. Bu yaptığımız şeylerden sadece biri.
- Hadi sizin işiniz bu. CIA'dan yedi kat daha büyüksünüz.
- Övünmek istemiyoruz ama haklısın. Ben soruyu "neden bizimle çalışasın" diye görmüyorum. Asıl soru "neden çalışmayasın?"
- Neden ulusal güvenlik için çalışmayayım? Zor bir soru, ama şansımı deneyeyim. Diyelim ki çalışıyorum. Biri masama bir şifre koydu. Kimsenin çözemediği bir şey. Şansımı deniyorum ve belki de çözüyorum. İşimi iyi yaptığım için memnunum. Ama belki o şifre Kuzey Afrika ya da Orta Doğu'da ası bir ordunun yeri yazıyordu. Yeri öğrenince asilerin saklandığı köyü bombalıyorsunuz. Hayatımda hiç görmediğim 1500 kişi ölüyor. Politikacılar bölgeyi emniyete almak için asker gönderiyor. Çünkü umurlarında değil. Ne de olsa onların çocukları gitmeyecek. Sıcak çatışmaya kendileri katılmayacak. Kıçına kurşunu yiyecek olan güney mahallesinden bir çocuk olacak. Geri geldiğinde, emek verdiği çiçeğin gönderildiği ülkeye ihraç edildiğini görecek. Kıçına kurşun sıkan adamın işini çaldığını görecek. Çünkü o günde 15 sente mola vermeden çalışmaya razı. Bu arada oraya gitmesinin tek sebebinin ucuza petrol satacak bir hükümeti işbaşına getirmek olduğunu anlayacak. Tabii petrol şirketleri yerel fiyatları yükseltmek için uğraşacak. Onlar iyi kar edecek ama bunun arkadaşıma faydası olmayacak. Değerli zamanlarını petrolü getirmek için harcayacaklar. Hatta belki sarhoş bir kaptanla bile anlaşabilirler. Martını içip buzdağları arasında alalım yapmayı seven biri. Çok geçmeden bir yere çarpıp petrolü dökecek ve Kuzey Atlantik'teki bütün deniz yaşamını yok edecek. Arkadaşım işsiz kaldığından benzin alamayacak. İş görüşmelerine yürüyerek gitmek zorunda kalacak. Kıçındaki kurşun yüzünden canı çok yanacak. Bu arada açlık çekecek çünkü yiyebileceği tek şey aşevinde ona verecekleri tek şey Kuzey Atlantik'teki balık leşleri olacak. Ama benim aklıma daha iyi bir şey geldi. En iyisi arkadaşımı öldürelim gitsin. İşini de yeminli düşmanına verelim. Benzin fiyatını yükseltelim, köyleri bombalayalım yavru fokları sopayla dövelim, ve ulusal güvenliğe katılalım. Başkan bile olabilirim."
Bence kahrolunası düzeni çok güzel açıklamış. Ben yorumu da üstada bırakıyorum:
"Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden
Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden
Çekiyor tebeşirle yekun hattını afet
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!"
Alevler birgün üst kata da ulaşacak. O gün alt kattakiler yepyeni ve huzurlu bir düzen içinde olacaklar. Üst kattakiler için de altın varaklı bir ev inşa edecekler.
" Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın"
" Senin suçun değil..."
İzleyenler ve hissedenlere ben de Sean kucaklaması gönderiyorum.