Anlık okumakta olduğum kitapta geçen "Hız Tuzağı" diye bir filme bakmaya gelmiştim buraya. İki kaydırdım tabi anasayfayı da bakmadan. Sonra az da kaynaşayım hep soğuk biri gibi durmayayım diye yorum attıktan sonra cinsiyetçi biriyle gereksiz ve davalık olmayacak şekilde bir…devamıAnlık okumakta olduğum kitapta geçen "Hız Tuzağı" diye bir filme bakmaya gelmiştim buraya. İki kaydırdım tabi anasayfayı da bakmadan. Sonra az da kaynaşayım hep soğuk biri gibi durmayayım diye yorum attıktan sonra cinsiyetçi biriyle gereksiz ve davalık olmayacak şekilde bir tartışmaya girdim. Sonunda bu kişiyle buradan engelleyip bi turda yüksek sesle odamda sövdüm. Ne kadar zaman kaybettiğimi bilmiyorum ama 40 dakikadan fazla olduğuna iddiaya girebilirim.
Şu anda okuduğum bu kitabında yazarın böyle bir anısıyla başlaması ironik. Ve evet yine kişisel gelişim kitabı okuyorum.
"Gergindim. Dört dönüyor, internetteki bir tartışmayı kazanmaya çalışıyordum. Andrea bana bakıyordu. Ya da Andrea'nın bana baktığını zannediyordum."
"Kalbim hızla atıyordu. Göğsüm sıkışıyordu. Savaş ya da kaç. İnternette rastladığım, 13.000 kilometre uzakta yaşayan, hiç karşılaşmayacağım ve buna rağmen hafta sonumu berbat etmeyi beceren biri tarafından köşeye kıstırılmış ve tehdit altında hissediyordum kendimi."
Gerçi ben çok güzel cevap verdim bu kisiye en son tehdit altında hissetmesi gereken o olmalıydı ama konu bu değil tabi ki. Neyse....
Bahsettiğim kitap, muhtemelen hepinizin tanıdığı yazarlardan birinin: Matt Haig. Yani "Gece Yarısı Kütüphanesi"nin yazarı. Bu kişisel gelişim tarzında yazdığı kitabının ismiyse: "Nevrotik Bir Gezegenden Notlar" Bu kitabı da ayrıca çok popüler. Gece Yarısı Kütüphanesi'ni daha önce okumuştum. Çok yumuşak bir tarzı vardı keyifli bir romandı. Bu adam tam INFP ulan dediğim bir kitaptı ayrıca. Ve öyleymiş de yani cidden cok bariz belli oluyordu kitaptan. Neyse....
Bu kitapta 'modern dünyada kendimizi kötü hissetmemiz' üzerine durmuş anlaşılan yazar. Ben de daha 16.sayfadayım. Bana yardımcı olması bakımından bu konuyu epey spesifik buluyorum. İnş telefonumdaki tüm appleri sildirir (raf da dahil) Dürüst olacak olursam çok şey istiyorum evet ama sosyal medyanın bizi "bağlantıya tapmış" hale getirmesi çok acı. Bu platformlardan kolay kolay kurtulmak istemiyorum çünkü kurduğum bağlantıları kaybetmekten korkuyorum. Benim için belki de bunlar sadece bir illüzyon. Evet hiç tanımadığım insanlarla tartışmanın hırs dolu cazibesinin yanında, sosyal medyadan insanlarla iyi bağlantılar kurmak bile beni korkutmuyor değil. Bu bağlantıları kaybedince benliğim silinecek gibi hissediyorum ama olan sadece gerçek hayatıma geri dönmek olacak. Sosyal medya bu dandik yüzyılın metaverse'ü benim gözümde. Bunları entelektüel anlamda bilmenin anlamsızlığı da benim lüzumsuz sarkazmım. Yine neyse..... diyeyim....
Ama durun geldiğim sayfadaki alıntıyı da ekliyim gitmeden. Bu kişisel gelişimle ilgilendiğim için kendimi çok kastığımı düşünen arkadaşlarım için. Onlar hala sosyal medyanın kötü tarafına dair "Bir şey yapmalıyım" bakış açısına sahip olmakla ilgilenmiyorlar. Keşke ilgilenseler bu arada. Hedeflerimde yoldaş fikrine her zaman açığımdır 👐🏻
"Bilinçli farkındalık, meditasyon ve minimal yaşam trendindeki yükselme, aşırı yükleme yapan bir kültüre verilen, görünür bir tepkidir. 21.yüzyıl yaşantısının çıldırmış yang'ının yin'idir."