Daha demin kesinlikle izleyebileceğim en fena filmlerden birini izledim. Irkçılıklardan dolayı ayaklanmaların büyük bir ölçüde yaşandığı 90lar döneminde Kaliforniya'nın bir eyaletinde geçen film kaynaştırma sınıfındaki birçok farklı ırka mensup ve bunun zorluklarıyla her gün ölüm savaşı veren gençleri ve onların…devamıDaha demin kesinlikle izleyebileceğim en fena filmlerden birini izledim.
Irkçılıklardan dolayı ayaklanmaların büyük bir ölçüde yaşandığı 90lar döneminde Kaliforniya'nın bir eyaletinde geçen film kaynaştırma sınıfındaki birçok farklı ırka mensup ve bunun zorluklarıyla her gün ölüm savaşı veren gençleri ve onların en büyük destekçisi olan öğretmenlerini anlatıyor.
Film o kadar o kadar iyiydi ki öğrencilerin her biri muazzam oynamıştı. Hepsinin hayat hikayesini dinlerken ayrı ayrı gözyaşı döktüm ve onlarla ben gurur duydum.
Benim filmle ilgili düşüncelerim ise, her insan malesef ki aynı koşullar içinde doğmuyor. Hayat hoş yanını göstermiyor herkese ve insanların acılarından aldıkları doz da bu hayatlarındaki yaşantılar gibi değişebiliyor. Her gün rengi yüzünden ölüm tehditleriyle büyüyen küçük yaşta hapse giren sokakta yaşayan insanlar için en büyük acı belki de yaşamdan zevk alacak şey bulamamak olabiliyor ve en büyük şükür nedeni de bugün de ölmedim demek olabiliyor. Ya da baskıcı bir ailede büyüyen ve hiç sevilmemiş insanlar için de en büyük acı kendini sevilmeye layık görmemek olabiliyor ya da hayatında çok zorluk yaşamamış sevgi görmüş insanlar için de güvendiği sırtını yasladığı kişi tarafından yalnız bırakılmak olabiliyor. Kimsenin acısı kimseyle kıyaslanacak durumda değil. Kimse kendi acısını başkasıyla yarıştıramaz çünkü hiçbirimiz aynı şeyleri yaşamadık. Benim için belki terkedilmek katlanamayacağım kadar kalbimi yakan bir acıyken başkası için terkedilebilecek bile kimsenin olmaması daha büyük bir acıdır.
Bu hayatta kimin neye dayanabileceğini, kimin neleri kaldırabileceğini bilmiyoruz. Dünya en küçük bir laf işittiği için intihar eden insanlarla dolu. Bu hayatta herkesin ayrı bir penceresi var ve hepimiz buna saygı duymak zorundayız.
Bizim de insan olarak yapmamız gereken şey bu belki de "saygı". Buna mı kırıldın, abartma o kadar, ben neler yaşıyorum biliyor musun demeden karşıdaki insanın hayatına düşüncelerine ve tepkilerine saygı duymak. Çünkü şunun farkına varalim ki başkasının kırgınlığını küçümsemek bizi büyütmeyecek insan olmak bizi büyütecek iletişim kurmak bizi büyütecek.
Şartlar ve olanaklar ne olursa olsun biz doğruyu yaparsak ve saygılı bir insan olursak illa temiz ve düzenli bir yola girebiliriz. Hayat isyan etmek ve umutsuzluğa kapılmak için çok kısa.
Filmde de bu anlattıklarım o kadar güzel yansıtılmış ki. Kendi kaderlerine boyun eğmek ve onlara çizilen yolda yürümek yerine doğru olanı yapmanın verdiği hazzı tadan onlarca öğrenci. Mükemmeldi.
Ek olarak biraz da öğretmen Erin'in kocasından bahsetmek istiyorum. Genelleme yapmıyorum ancak bunu böyle bir karakteri olan erkekler üstüne alınabilir. Nedir bu sizdeki aşağılık kompleksi? Nedir bu kendini eşinle mukayese etme olayı? Yanındaki kadınla gurur duymak varken o bu haldeyken ben ne haldeyim diye at koşturmanın anlamı nedir? Bu bahsettiğim sadece iş veya para olayları olarak değil. Genel olarak bazı erkekler eşlerinin hayat neşesini yaşam sevgisini de kıskanır vaziyette. Bu kadar basitleştirmeyin artık kendinizi lütfen. Bi silkelenin de kendinize gelin. Birini seviyorsanız başarıları ve başarısızlıklarıyla sevmesini öğrenin. Her şeyi kişiselleştirmeyin bu kadar ve biraz destekçi bir insan olmayı öğrenin. Güçlü kadınlar sizinle birlikteyse bunun tek nedeni sizi sevdiği içindir unutmayın ki kimse kimseye muhtaç değil bu hayatta... egolarınızdan kurtulup yanınızdaki insanın hayatına seçimlerine acılarına ve kırgınlıklarına saygı duymayı öğrenin ve büyüyün.
Neyse yeteri kadar kin kustuğuma göre bu yazımı da kesinlikle bu filmi izlemek zorundasınız ve erkolar kapatılsın diyerek sonlandırıyorum. Ayrımcılığın olmadığını hepimizin özel insanlar olduğunu anladığı vakitlere, iyi seyirler.
5/5