Spoiler içeriyor
Şunu söyleyerek başlamak istiyorum ki Martin Eden’i okuduktan sonra bir sonraki kitap seçimi için seçtiğim en doğru kitap oldu. Kitaptaki Bazarov karakteri nihilizmin savunucusu olarak Martin Eden karakterini bi nebze daha iyi anlamama yardımcı oldu aslında. Bazarov karakteri otoriteyi, duyguları,…devamıŞunu söyleyerek başlamak istiyorum ki Martin Eden’i okuduktan sonra bir sonraki kitap seçimi için seçtiğim en doğru kitap oldu. Kitaptaki Bazarov karakteri nihilizmin savunucusu olarak Martin Eden karakterini bi nebze daha iyi anlamama yardımcı oldu aslında. Bazarov karakteri otoriteyi, duyguları, prensipleri reddeden bir karakter. Nihilizme oldukça ters düşen bir insan olarak Pavel Petroviç ile girdiği tartışmaları okurken oldukça keyiflendim. Bazarov beni çokça sinir etse de aslında kitabın bu kadar ses getirmesindeki ana karakter o bence. Kendiyle çeliştiği noktalar olsa da en azından Arkadiy gibi kitabın başından sonuna tamamen değişmedi:d Bazarov’un ailesine karşı düşünceleri, umursamaz tavırları karşısında ailesinin de ona tapar nitelikte olması en sinir olduğum konulardan biri olabilir. Yalnız bir sebepten Bazarov’a da öfkem kitap sonunda bir nebze de olsa geçer gibi oldu o sebepte: Arkadiy’in amcasının aşk hikayesinden Bazarov’a bahsettiğinde Bazarov’un “Hem bir erkekle bir kadın arasında o ne esrarlı ilişkiler öyle! Biz fizyologlar bu ilişkilerin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Hele gözün anatomisini bir incele bakayım, orada esrarlı bir bakış bulacak mısın? Bütün bunlar romantiklik, saçmalık, küf kokan laflar!” Dedikten sonra Anna’nın gözlerine tutulup ölüm döşeğinde Anna’yı yanına çağırtması..Kaba tabirle şey diyebilir miyim? Aga be..
Ne Anna’ymış nihilizmi çürüttü kadın birden Bazarov romantizme kayar gibi oldu filan..
Birde Pavel Petroviç’in aşk hayatında neden hiç yüzü gülmedi aslında içten içe Anna ile Pavel’i shiplemiştim ben. Bence baya iyi bir çift olurlardı. Gerçi Anna kimseye aşık olabilecek nitelikte bir kadın değil. Ölüm döşeğindeki Bazarov’un halini görüp aşık olmadığına karar vermesi.. Anna sen nasıl bir kraliçesin desem bana kızar mısınız? N’apiyim Bazarov’u bir türlü sevemedim.. onu bunu aşağılıyor, laf atıyor. Saygısızlığın adına nihilizm denmiş. Pehhh.. Hiçliği savunan Bazarov ölümün varlığıyla yok oldu:)
Bu hikayedeki en masum kişi bence Katya idi en başından beri Arkadiy’i sevdi. Muradına erdi de.. Gerçi o ne istediğini bilmeyen Arkadiy yine karar değiştirmemiştir inşallah. Tamam tamam neyse yaşına verelim bari..
Turgenyev’in çok sade bir dili olduğunu söyleyebilirim okurken dalıp gitmedim çünkü sade anlaşılır ve özetleyici nitelikte bir kitaptı zaten. Diyaloglarda fazla olduğu için hemencecik bitirdim. Keyifliydi de..
Birkaç alıntı ile sözlerimi bitiriyorum:
•Zaman bilindiği gibi bazen kuş gibi uçar, bazen de solucan gibi sürünerek geçer ama insan en çok zamanın ağır mı yoksa çabuk mu geçtiğini fark etmediği vakit kendini iyi hisseder.
•Kendisi pek az insana nasip olacak mutluluğu yakalamıştı. O ilk anlar neden baki kalmıyor. Neden ölmeyen, sona ermeyen bir ömürleri olmuyor, diye düşündü.
•Bir mezarda olan yürek ne kadar ihtiraslı, ne kadar günah işlemiş, ne kadar isyancı olursa olsun, üstünde biten çiçekler bize masum gözleriyle sakin sakin bakarlar.
Bu çiçekler bize, yalnız sonsuz huzuru anlatmazlar, onlar bize aynı zamanda o sonsuz barışı, ölümsüz bir hayatı anlatırlar.