Şimdi gözlerinizi kapatın ya da uzaklara dalın ve hayal edin. Lise yıllarındasınız. Taşı, toprağı, yeşili hala keşfediyorsunuz, hala ilk kez görüyorsunuz. Bir rüzgar gibisiniz, yaşadığınızı hissettiğiniz yıllardasınız hala. Bir gün okula giderken genç bir yabancı yakınlarda terk edilmiş bir ev…devamıŞimdi gözlerinizi kapatın ya da uzaklara dalın ve hayal edin. Lise yıllarındasınız. Taşı, toprağı, yeşili hala keşfediyorsunuz, hala ilk kez görüyorsunuz. Bir rüzgar gibisiniz, yaşadığınızı hissettiğiniz yıllardasınız hala. Bir gün okula giderken genç bir yabancı yakınlarda terk edilmiş bir ev olup olmadığını soruyor size. Cevap veriyorsunuz siz de, yerini tarif ediyorsunuz. O noktada ayrılsanız da bir süre sonra endişelenip yabancıyı aramak üzere tarif ettiğiniz bölgeye gidiyorsunuz. Genç yabancı yerine büyülü bir kapıyla karşılaşıyorsunuz ve bilmeden kapının sihirli kilidini serbest bırakıyorsunuz. Kilit kedi olup ansızın uzaklaşıyor ordan. Ertesi gün okula döndüğünüzde gökyüzünde sizden başka kimsenin görmediği dev biçimsiz bir silüet görüyorsunuz. Endişeyle önceki gün gittiğiniz terk edilmiş bölgeye gidiyorsunuz yeniden. Genç yabancı orada sizin açtığınız kapıyı kapatmaya çalışıyor. Yardımına koşup birlikte kapıyı kapatıyorsunuz. Sonra yarasını sarmak için evinize davet ettiğiniz yabancıyla ilgilenirken bir kedi beliriyor pencerenizde ve yabancıyı küçükken kaybettiğiniz annenizden kalan tek eşya olan bir bacağı kırık, üç bacaklı bir sandelyeye hapsediyor ve kaçıyor kedi. Artık üç bacaklı bir sandalye olan yabancı kediyi, siz ise hem kediyi hem sandalyeyi kovalıyorsunuz bir gemiye kadar. Kedi kaçmayı başarıyor, siz ise şehri terk ediyorsunuz bir vapurda, üç bacaklı konuşan bir sandalyeyle. Henüz lise yıllarındasınız ve yaşıyorsunuz. İlçe ilçe, şehir şehir geziyorsunuz bütün ülkeyi. Benzer kapıları bulup ardındaki devasa solucanın kaçmasını engellemek ve sihirli kediyi yakalayıp anahtarlık görevini tekrar yerine getirmesini amaçlıyorsunuz. Üç bacaklı sandalye yeniden insan olmak istiyor kediyi yakalayıp. Aşık oluyorsunuz, ağlıyorsunuz, gülüyorsunuz, yeni insanlarla tanışıp bilmediğiniz evlerde konaklıyorsunuz. Tanımadığınız insanların çocuklarına bakıyorsunuz. Sonra üç bacaklı konuşan bir sandalyeyle gidip sihirli bir kapıyı kapatıyorsunuz ve milyonlarca insanın hayatını ve yaşadığınız dünyayı kurtarıyorsunuz.
Anime nedir derseniz, işte budur. Artık çoktan anı olmuş o güzel çocukluğunuzun kafanızdaki yansımasıdır. Sadece ben görebilirim diye düşünürsünüz ama bir gün Japon bir sanatçının anılarınızı kafanızda canlandırdığınız haliyle sanatında icra ettiğini görünce oturduğunuz yerden tam teşekküllü bir şekilde o eski güzel günlere dönersiniz yine.
Japonlar nasıl insanlardır tanımam bilmem. Ama kültürlerinin çok büyük bir hayranı olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Teşekkür ederim. Bana bir kez daha anılarımı gösterdiğiniz için. Yaşamın ne büyüleyici bir şey olduğunu tekrar hissettirdiğiniz için. İyi ki varsınız ve var olun...