Etkileşim içerisine girdiğimiz her sosyal ortamda o ortamın dinamikleri doğrultusunda belli bir biçimde kendimi sunuyoruz. Bu sunumda ortam, etkileşimde olduğumuz kişiler, onların sunumu sebebiyle kafamızda oluşan karakterler ve o karakterlere ne sunmak istediğimiz temel unsurlar oluyor genelde. Kısaca rol yapıyoruz…devamıEtkileşim içerisine girdiğimiz her sosyal ortamda o ortamın dinamikleri doğrultusunda belli bir biçimde kendimi sunuyoruz. Bu sunumda ortam, etkileşimde olduğumuz kişiler, onların sunumu sebebiyle kafamızda oluşan karakterler ve o karakterlere ne sunmak istediğimiz temel unsurlar oluyor genelde. Kısaca rol yapıyoruz işte.
Kitap bu konuyu ahlaki bir tartışma içerisine girmeden sosyolojik bir inceleme olarak ele alıyor. Yine de okuduktan sonra insanın benlik algısı, insan ilişkilerinin gerçekçiliği ve bunun ahlaki yönü üzerine biraz sorgulama yapmayı kaçınılmaz hale getiriyor.
Bu sunum ve roller tabiki kültürel yapı ile yakından ilgili ve yazar her ne kadar farklı kültürlerden örnekler verse de genel olarak Anglo-Amerikan toplum yapısı üzerine bir inceleme yapıyor. Okurken bu durumu ve kendi toplumumuzla farklılık arz eden noktaları tespit edebilmek gerekiyor.
Sergilediğimiz bu performansların sebebi üstünlük sağlamak, sempati kazanmak, fayda elde etmek, zorunluluk ve hatta önyargıları yıkarak gerçekte olduğumuz kişiyi göstermek vb. bir çok şey olabilir. Bu, sergilenen performansın her zaman gerçek olmaktan uzak olduğu anlamına gelir mi? Sanmıyorum. Çünkü zaten davranışlarımızın şekillenmesi için nedenlere ihtiyaç var diye düşünüyorum. Beyin neden sonuç ilişkisi içerisinde çalışıyor ve temel ihtiyaçlarımıza yönelik olanlar hariç -ve hatta bazen onlarda dahi- herhangi bir davranış kalıbının oturması için zaten bir amaca ihtiyaç var.
Sonuç olarak bu neden sonuç ilişkileri zaman zaman yapmacık gelip kendini sorgulatsa da, sosyal bir hayvan olmanın beraberinde getirdiği bir zorunluluk denebilir. Kaldı ki aynı sosyal durum içerinde farklı bireylerin farklı roller tercih etmesi de, her ne kadar bunu rol olarak adlandırmak mümkünse de bu rollerin benliği yansıtan bir tarafı olduğuna işaret ediyor.
Kişisel bir yorum yapmak gerekirse; kitabı okumadan önce bu rollerin yapay ve kötü olduğuna dair geliştirdiğim bir inanç, aslında vermek istediğim izlenimi yıkmama, oynamam gereken rolü oynamamama ya da “seyirci”ye bunun bir rol olduğunu bilinçli şekilde sezdirecek ipuçları bırakmama sebep olur zaman zaman. Ancak şu an bunun ihtiyatla yaklaşılması gereken toplumsal bir gerçek olduğu ve bu rollerin oynanmasının doğrudan sahtelik, yalancılık gibi algılanamayacağı düşüncesine yaklaşmış durumdayım.
Kişi kendisinde olanı karşıya yansıtabilmek için de rol yapma zorunluluğu içerisinde bulunduğundan bu rol yapmanın ahlaka aykırı olduğu sonucuna bizi ulaştırmıyor. Buradaki ahlaki sorun bence kişinin kendisinde olmayan ve temelde olmasını da istemediği yani hiç bir şekilde kendisini yansıtmayan bir karakteri yalnızca izleyiciden belirli bir fayda elde etmek amacıyla sergilediğinde başlıyor.