Felsefe kursuna başlamaya ne dersiniz? Sıfırdan, cidden, tam olarak sıfır noktasından başlıyoruz her şeye. Felsefenin temelinden, merak etme noktasından... Kimiz biz? Hayır, aslında tam olarak bir felsefe kursu da sayılmaz bu. "Filozofça düşünmek" kursu desek daha doğru olabilir belki. Üstelik…devamıFelsefe kursuna başlamaya ne dersiniz? Sıfırdan, cidden, tam olarak sıfır noktasından başlıyoruz her şeye. Felsefenin temelinden, merak etme noktasından... Kimiz biz?
Hayır, aslında tam olarak bir felsefe kursu da sayılmaz bu. "Filozofça düşünmek" kursu desek daha doğru olabilir belki. Üstelik ücretsiz! Hayır yalan söyledim, tek ücret kitap ücreti. Ben zamanında 40 tl'ye aldım bu kursu ama şuan epey zam gelmiş, geçmişler olsun. Fakat emin olun ki verdiğiniz paraya değecek. Neyse, kitabın konusundan ve dolayısıyla kursun detaylarından azıcık bahsetmek istiyorum sizlere.
Bu kitap 15. yaşgününe çok az kalmış Sofie isimli bir genç kızın, posta kutusunda kendisine yazılmış ilginç notlar/mektuplar bulmasıyla başlıyor. Sofie bunları kimin, ne amaçla yazdığını bilmiyor. Başta küçük gibi görünen büyük sorular soruluyor Sofie'ye, sonra ise işler büyüyor. Bu bilinmeyen kişi Sofie'ye felsefe hakkında olabildiğince kısa ve net bilgiler veriyor, bunun amacı ise ona sorgulama yetisi kazandırmak için sağlam bir temel oluşturmak. Filozofça düşünebilmek için geçmişteki düşüncelerden faydalanmanız gerekir tabii, filozoflar da bu işi böyle yürütür. (Descartes meclisten dışarı!) O yüzden Sofie önce filozofların düşüncelerini sırasıyla öğreniyor. Peki ya sonra mı? Sonrası kolay, Sofie'nin serüveni ilerledikçe siz Sofie'ye anlatılanların Hilde'ye anlatıldığını öğreniyorsunuz. Biraz daha ilerlerseniz Hilde'ye anlatılanların da aslında size anlatıldığını fark ediyorsunuz, yani aslında Sofie sizsiniz. Evet sizler, daha doğrusu bizler! Sorgulamayı öğreniyor ve gerçekliğe adım adım yaklaşıyoruz okurken. (Çok da kolay olmadı sanki ha?)
Kitap neye benziyor biliyor musunuz? Kutuya. Evet, kutu! Biz bu kutuyu okumaya tam alışmışken bir anda içindeki başka bir kutudan bahsetmeye başlıyor. Tam ona alışıp sıkılacakken bu sefer de baştaki kutunun dışındaki kutudan söz edecek oluyor. Yani kitapta gerçeklik içinde gerçeklik veya kurgu içinde kurgu var diyebilirim. Yazar öyle güzel bağlamış ki bu iç içe duran kutuları, asla sıkılamıyorsunuz. Hatta kutulardan birinin içine yazar kendini de koymuş, şu işe bakın! Şu bölümü okuyup uyuyayım derken bölüm sonunda öyle şeyler oluyor ki uykumu kaçırıyor yazar. Sıradaki bölümü okuyacak enerjiyi başta alıp sonda geri yüklüyor gibi. Cidden enteresandı, çok sevdim bu hareketliliği.
İlk Yunan filozoflarından başlayarak Marx, Darwin, Freud ve çağımıza kadar; binbir düşünce içindeyken dönen dünyayı okuyoruz ve bu okuma dünyaya olan bakışımızı irdelememizi sağlıyor. Evet; kitap başta dünyaya, sonra ise din, gerçeklik, etik, bilgi, varoluş gibi sayamayacağım sayıda kavrama yeniden göz atmamızı gerektiriyor.
Felsefeyi o veya şu filozofun kitaplarını okuyarak öğrenmek her ne kadar keyifli olsa da bunun zihinsel bir karmaşaya yol açtığını düşünüyorum. Her şey ilk önce sorulan küçük bir soruyla başlıyor ve o soru yeni sorulara, cevaplar belli düşünce akımlarına, bu akımlar da felsefi dönemlere ayrılıyor diyebilirim. Bu dönemler ya kendinden öncekini geliştirerek, ya ona karşı çıkarak ya da öncekilerin olumlu özelliklerini alıp birleştirerek süregeliyor. Yani diyeceğim o ki yeni bir düşünce ortaya atılmadan önce daima kendinden öncekilere dönüp bakma gereği duyuluyor. Bu nedenle geçmiş düşünceleri sırasıyla bilmek, filozofların ve belli dönemlerin düşüncelerini anlamamız için önemli bir zemin hazırlayacaktır. Bu kitap da tam olarak buna yarıyor aslında. Hiç bilmeyenler eğlenceli, gizemli, maceracı bir kalemden öğreniyor bu sıkıcı felsefe tarihini. Ben kitaba başlamadan önce bilgilerim zihnimde uçuşan nesneler gibiydiler, kitap onlara yerçekimi kuvveti uyguladı. Böylece her filozof ve düşünce yapısı olması gereken sırayla zihnimin odalarında yerini aldı. Ortalıkta uçuşan fikir kargaşasından kurtuldum kısacası.
Felsefeyle ilgilenmeyenler Sofie'nin Dünyası'nı okuyarak genel kültür bilgisini arttırabilir, ayrıca sanat tarihiyle ilgilenenler de dönemlere daha fazla hakim olabilmek için bu kitaptan beslenebilir. ("Sofie'nin Dünyası" üzerine "Sanatın Öyküsü" balla kaymak gibi olacaktır.)
Küçük bir isyanım olacak şimdi, ben bu kitabın çocuklara önerilmesine pek anlam veremiyorum. Kitabı 3. başlayışımda bitirdim, 6 yıl önce önermiş olan felsefe hocama nihayet teşekkür edebilirim :) Üstelik en çok yarım bırakılan ilk 5 kitap listesinde rastladım kendisine. Çocuklara uygun bir kitap neden bu kadar çok sayıda kişi tarafından yarım bırakılsın ki? Bazı yetişkinler bile bitirmekte zorlanırken çocuklar için azıcık fazla kaçmıyor mu sanki? Bence ne çocuk ne de yetişkin, ikisinin arasındaki eşikte bulunan insanlar için yazılmış bu kitap. Yazarın deyimiyle "kendini arayan gençler için"... Önünüzdeki 2 yoldan birini seçmenizi istiyor, birçok yetişkin gibi sıradanlaşmak ya da gerçeğin peşinden koşmak. Bir çocuk henüz bu yol ayrımına erişememiştir ki. Dereyi görmeden paçayı sıvatmak istiyorlar herhalde, neyse..
Sanırım kitap hakkında söyleyeceklerim bu kadardı, yeterince çene çalmış gibiyim. Buraya kadar okuduysanız tebrik ve teşekkür ediyorum, alıntılarımı da yorumlarda istifleyeceğim. (Sanki bütün kitabı işaretlememişim gibi..)