Cioran'ın kasvetli anlatımını, karamsarlığını ve kötümserliğini anlıyorsunuz her satırda bazen bir vazgeçiş bazen de bir içe kapanışa şahit olursunuz. Cioran sert duvarların ardında hiçbir otorite tanımayan ve eliştirirken acıma duyusunu çoktan kaybetmiş yazar bu yüzden bazen fazla gerçek gelebiliyor. Bu…devamıCioran'ın kasvetli anlatımını, karamsarlığını ve kötümserliğini anlıyorsunuz her satırda bazen bir vazgeçiş bazen de bir içe kapanışa şahit olursunuz. Cioran sert duvarların ardında hiçbir otorite tanımayan ve eliştirirken acıma duyusunu çoktan kaybetmiş yazar bu yüzden bazen fazla gerçek gelebiliyor. Bu arada kitabı buraya sığdıramadım🙈
"Bu yüzyıl beni zamanın şafağına, Kaos'un son günlerine götürüyor. Maddenin inildediğini işitiyorum; Cansız'ın çağrılan mekânı katediyor; kemiklerim ilkçağlara gömülüyor, kanım ise ilk sürüngenlerin damarlarında akıyor.
Melankolisiz bir dünyada bülbüller geğirmeye başlardı
Shakespeare: bir gül ile bir baltanın buluşması..
Derin" olmak kolaydır: kendimizi kusurlarımızın içinde boğulmaya bırakalım yeter.
Eğer son bir kuruntuyu muhafaza etmeseydi, Ömer Hayyam'a, onun cevapsız hüzünlerine gönülden kefil olurdum; fakat şaraba hâlâ inanıyordu.
Kanımda ağlayıp sızlanan o atalar kalabalığı... Yenilgilerine duyduğum saygıdan, iç geçirecek kadar alçalıyorum.
Fizik ile psikolojinin doğmalarından epey evvel, acı maddeyi parçalıyordu; keder de ruhu...
Felsefenin kabahati, fazla tahammül edilir olmasıdır.
Hüzünlerimiz, mumyaların gülümseyişinde taslağı çizili olan esrarı devam ettirir.
Bitki, hafifçe etkilenmiştir; hayvan, sapıtmaya çabalar; soluk alan her şeyin anormalliği insanda azgınlaşır.
Şüphelere karşı susuzluğumu hiçbir şey dindirmiyor: Kayadan bile şüphe fışkırtacak Musa'nın asası elimde olamaz mıydı!
Her kelime canımı yakıyor. Halbuki çiçeklerin ölüm üzerine gevezelik edişini duymak ne tatlı olurdu!
Nuh’ta geleceği okuma yeteneği olsaydı, gemisini hiç şüphesiz batırırdı.
Bitip giden bir aşk öylesine zengin bir felsefi sınavdır ki; bir berberi Sokrates’in dengi yapar.
Günde on kez yenmelisin kendini: bu iyi bir yorgunluk verir ve ruhuna afyon gibi gelir. Günde on kez yeniden barışmalısın kendinle; çünkü kendini yenmek burukluk yaratır ve kötü uyur barışık olmayan. On hakikat bulmalısın günde: yoksa gece de ararsın hakikati ve aç kalır ruhun. Günde on kez gülmelisin ve neşeli olmalısın: yoksa gece rahatsız eder seni miden, bu dert küpü.
Her şeyi yıktıktan sonra kendini de yıkmayan bir kitap, bizi beyhude yere azdırmış olurdu.
Tenin yenilgilerinden esas çıkar sağlayan Ruh'tur. Tenin sırtından zenginleşir, teni talan eder, acılarına sevinir; haydutlukla geçinir. — Uygarlık, servetini bir eşkiyanın marifetlerine borçludur.
Ölümü solumuş kişi için, Kelâm'ın kokusu ne perişanlıktır!
Şair: Nedensiz canı sıkılabilen, tereddütlere dört elle sarılan ve bunu her yolla edinen bir kurnaz. Sonra, safdil gelecek nesiller onun için ağlaşır...
Kendimiz hakkındaki şüphelerimiz olmasa, kuşkuculuğumuz hükümsüzleşir, genel geçer endişe, felsefi doktrin olurdu.
Hakikatler"... artık onların yükünü çekmek istemiyoruz, ne de onlara kanmak veya suç ortağı olmak... Bir virgül için ölünen bir dünya düşlüyorum
İngiliz Romantizmi lavdanom, sürgünlük ve veremin eşsiz bir karışımı olmuştur; Alman Romantizmi ise alkol, taşra ve intiharın.
Evreni ateşe vermeyi düşledin; ve alevini kelimelere geçirmeyi, bir tekini tutuşturmayı bile başaramadın!
Sırayla nice halka taptım ve lânet okudum; — olmak istediğim Ispanyol'u inkâr etmek ise hiç aklımdan geçmedi... "