Yazdığım bu açıklamaları okumanıza gerek yok. Okumakta olduğum bu kitaptaki alıntıları, tek bir çatı altında toplamak amacıyla gönderiyi atıyorum. Kitap bittiğinde, gönderiyi ihtiyaçlar doğrultusunda güncellerim. "Başarılı olmak için aşağıdaki iki temel kabiliyetin hayati öneme sahip olduğunu öne sürüyorum. 1. Zor…devamıYazdığım bu açıklamaları okumanıza gerek yok. Okumakta olduğum bu kitaptaki alıntıları, tek bir çatı altında toplamak amacıyla gönderiyi atıyorum. Kitap bittiğinde, gönderiyi ihtiyaçlar doğrultusunda güncellerim.
"Başarılı olmak için aşağıdaki iki temel kabiliyetin hayati öneme sahip olduğunu öne sürüyorum.
1. Zor işlerde çabucak ustalaşma
2. Hem nitelik hem de hız bakımından seçkin düzeyde üretme"
"Üretmezseniz, başarılı olamazsınız; ne kadar zeki veya yetenekli olduğunuzun hiçbir önemi yok."
"Öğrencilere iPad dağıtmanın ya da ev ödevlerini YouTube videosu olarak izlettirmenin onları yüksek teknolojiye dayalı ekonomiye hazırladığını düşünmekle, oyuncak arabalarla oynayan her çocuğun iyi bir otomobil tamircisi olacağını düşünmek arasında hiçbir fark yok."
"Şöyle diyordu Ericsson: '(Uzmanlar ile sıradan yetişkinler arasındaki) farkların ilelebet sabit kaldığı görüşüne katılmıyoruz. ( ... ) Bize göre bu farklar, uzman bireylerin performanslarını hep daha yukarı taşıyabilmek için verdikleri maksatlı çabayı yansıtmaktadır.'"
"Peki maksatlı çalışmanın gerektirdiği şeyler nelerdir? Genellikle olmazsa olmaz kabul edilen iki unsuru var:
1. Bütün dikkatinizi, geliştirmeye çalıştığınız belli bir beceri ya da derinlemesine kavramaya çalıştığınız bir düşünce üzerinde yoğunlaştırmanız.
2. Dikkatinizi en verimli olduğu noktada tutabilmek için yaklaşımınızdaki eksikleri gidermenizi sağlayacak geribildirimler almanız.
Nitekim Ericsson'un da vurguladığı gibi, 'Aynı anda birden fazla şeye yönelen dikkat, maksatlı çalışmanın gerektirdiği odaklanmış dikkatin zıddı sayılabilir.'
Bu açıdan, maksatlı çalışmanın iki unsurundan ilki bizi daha çok ilgilendiriyor."
"Bu yeni performans bilimine göre belli bir beceride ustalaşırken ilgili nöronların etrafında daha çok miyelin biriktiriyoruz ve böylece bu beceriyi ileten elektrik akımını daha zahmetsiz ve etkin bir şekilde ateşlemiş oluyoruz. Yani bir konuda uzman olmak, nöronlarımızın yeterince miyelinlenmesi anlamına geliyor."
"Yüksek kaliteli iş miktarı = (Harcanan zaman) x (Dikkat yoğunluğu)"
"Not ortalaması sıralamasında en üstte yer alan öğrenciler, onlardan bir basamak alttaki öğrencilere nazaran genellikle daha az ders çalışıyordu. Bu süreçte anladım ki bu ilginç durumu açıklayabilecek şeylerden biri, yukarıda verdiğim formül olabilirdi: Yoğunlaşmanın verimlilikteki payını kavrayan bu parlak öğrenciler, odaklanma kapasitelerini sonuna dek kullanmak için muazzam çaba harcıyorlardı. Böylelikle, sınavlara hazırlanmak veya ödev yazmak için harcamaları gereken zamanı artırmaya gerek duymadan başarı düzeylerini koruyabiliyorlardı."
"Bir toplantıdan diğerine gitmek, bir proje üzerinde çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra bir diğerine geçmek artık işyerlerindeki gündelik düzenin bir parçasına haline gelmiş durumda:· Leroy'un yaptığı araştırmaya göre, bu çalışma stratejisinin sorunlu yanı şu: A görevinden B görevine geçerken bütün dikkatinizi bu yeni göreve aktarmış olmuyorsunuz; dikkatinizden bir parça tortu ilk görev üzerinde düşünüp durmaya devam ediyor. Hele ki B görevine geçmeden önce A görevi üzerinde pek yoğunlaşmadan çalışıp bir de işi yarıda bıraktıysanız, bu tortunun miktarı artıyor. Hatta başka bir işe geçmeden A görevini tamamlamış olsanız dahi bir süre dikkatiniz iki görev arasında bölünmüş vaziyette kalıyor."
"Uzun süre sadece tek bir iş üzerinde çalışan Grant, diğer sorumluluklarından kaynaklanacak dikkat tortusunun etkisini asgariye indirirken, yaptığı işteki performansını da azami düzeye çıkarıyor. Hemen her profesör gibi, odaklanmaya imkan tanımayan, sık sık türlü nedenlerle kesintiye uğrayan ve ardında tortular bırakan bir çalışma stratejisi izlemektense günler boyu kapanıp tek bir makale üzerinde çalışan Grant'i diğer meslektaşlarına nazaran çok daha verimli kılan özelliği işte bu."
"Elinizdeki işe başlamak üzere olduğunuz sırada arka planda telefon çalarsa bütün konsantrasyonunuz dağılır. Siz o an bunun farkına varmasanız da beyniniz, dikkat çelici uyaranlara tepki verir."
"Esasında 'parasız ve basit' sayılan bir iletişim yönteminin görünmeyen maliyetlerinin toplamıyla şirkete küçük bir özel jet alabiliyorsunuz."
"Sıkça atıf yapılan bir çalışmada Mark ve meslektaşları zihin emekçilerini iş ortamlarında gözlemlediler ve çalışma sürecinin kısa bir süre için bile olsa bölünmesinin işin tamamlanması için gereken toplam süreyi ciddi ölçüde uzattığını bulguladılar."
"Daima ulaşılabilir halde olmanızın yaptığınız işe gerçekten bir hayrı dokunuyor mu? Bunun için de hayli radikal bir işe kalkıştı: Ekip üyelerinden her hafta içi bir günlerini tamamen çevrimdışı hale getirmelerini istedi; şirket içinden veya
dışından hiç kimseyle iletişime geçmeyeceklerdi."
"Daima ulaşılabilir olma kültürünün hayatı daha kolay kılmasının ikinci nedeni de, bütün bir günü gelen kutusunda oyalanarak geçirmeyi makul hale getirmesidir."
"İnsan neyin önemli olduğunu bilince, neyin önemsiz olduğunu da gayet iyi biliyor."
"Pek çok zihin emekçisinin yaşadığı sorunun kaynağı aynı sayılır. Verimli birer çalışan olduklarını ve kazandıkları parayı hak ettiklerini kanıtlamak istiyorlar, ancak bunu nasıl yapabileceklerine dair pek fikirleri yok."
"Zihin emeğine dayalı işleri montaj hattıyla karıştırmamak gerekir ve meşguliyet, bu sektörlerdeki değer üretme faaliyetine genellikle yarardan çok zarar verir. Adam Grant örneğini hatırlayın. Wharton'daki en genç akademisyen unvanını elde eden Grant, bu başarıyı düzenli olarak dış dünyadan soyutlanıp makalelerine odaklanmasına borçluydu. Bu davranışın, dostlar alışverişte görsün anlayışıyla uzaktan yakından ilgisinin olmadığı çok açık. Grant eğer Yahoo'da çalışsaydı Marissa Mayer büyük ihtimalle onu kapının önüne koyardı. Fakat Grant'in bu denli başarılı olmasının temelinde, tam da bu pürdikkat çalışma davranışı yatıyordu."
"Pürdikkat çalışmayı ender ve kıymetli kılan başlıca özelliği de sürüden ayrılmayı, teknopolün dışına çıkmayı gerektirmesidir."
"Her e-postaya anında yanıt vermek ve sosyal medyada aktif olmak gibi odaklanmayı mahveden davranışlar takdir edilirken, bu türden eğilimlerden uzak durmak şüpheyle karşılanıyor."
"Derinleşerek yaşanan bir hayat, yalnızca maddi açıdan kazançlı değil, aynı zamanda dolu dolu yaşanan bir hayattır da."
"Gallagher, hayat kalitemizi belirlemede dikkatin -yani neye odaklanıp neyi görmezden geleceğimize ilişkin kararlarımızın- rolünü daha iyi anlamak üzere kolları sıvar: Yaşam deneyimine bakış açısını altüst edecek türden bir görüş. Kendimizi nasıl hissettiğimizi belirleyenin karşımıza çıkan (ya da bir türlü çıkmayan) şeyler olduğu varsayımıyla hepimiz içinde bulunduğumuz koşulları abartmaya teşneyiz. Bu perspektiften bakıldığında gününüzü nasıl geçirdiğinize ilişkin küçük çaplı ayrıntılar önemini yitirir, zira esas mesele terfi alıp almadığınız ya da daha iyi bir eve taşınıp taşınmadığınız türünden büyük çaplı sonuçlardır. Gallagher'a göreyse on yıllardır yapılan araştırmalar bunun tam aksini söylüyor."
"Beynimiz dünyaya bakış açımızı inşa ederken neye odaklandığımızdan yola çıkıyor. Eğer kanser teşhisine odaklanırsanız, kendinizle birlikte hayatınızı da mutsuzluğun ve korkunun esiri haline getirirsiniz. Fakat akşamüstü yudumladığınız bir kadeh içkiye odaklandığınızda hem kendinizden hem de hayatınızdan daha hoşnut olursunuz, üstelik iki senaryoda da aynı koşullar geçerlidir. Gallagher' ın veciz bir şekilde özetlediği gibi: 'Kim olduğunuz, ne düşündüğünüz, ne hissettiğiniz, ne yaptığınız, neyi sevdiğiniz, odaklandığınız şeylerin toplamıdır.'"
"Fredrickson'a göre, yaşadığınız bir olumsuzluk veya aksaklıktan sonra dikkatinizi bilinçli bir şekilde yönelttiğiniz şey, bilahare sergileyeceğiniz tutum ve davranışları büyük ölçüde belirleme gücüne sahip. Bu basit seçimler duygularınız için bir 'reset butonu' sağlayabiliyor. Dolayısıyla olumsuz vakalardan sonra duygusal eğilimlerini hayatın olumlu veçhelerine odaklayan bireyler çok daha hızlı toparlanıyorlar."
"Carstensen, beynin duygu merkezlerinden biri olan amigdalanın, genç katılımcılarda hem olumlu hem de olumsuz görüntüler karşısında aktif hale geldiğini, diğer yandan yaşlı katılımcılarda amigdala aktivitesine yalnızca olumlu görüntüler söz konusu olduğunda rastlandığını bulguladı. Carstensen'in iddiasına göre yaşlı katılımcılar, prefrontal kortekslerini, olumsuz uyaranlar karşısında amigdalayı devre dışı bırakacak şekilde eğitmişlerdi. Bu yaşlı katılımcıların genç katılımcılardan daha mutlu olmalarının sebebi daha iyi koşullarda yaşamaları değildi. Onları daha mutlu kılan, beyinlerini olumsuz olanı önemsemeyip olumlu olanın tadını çıkaracak şekilde yeniden yapılandırmış olmalarıydı. Somut herhangi bir değişikliğe gitmeksizin sadece dikkatlerini ustalıkla yöneterek dünyalarını daha yaşanır kılabiliyorlardı."
"Nörolojik bir perspektiften bakıldığında, dikkatinizi cezbeden yüzeysel şeylerin büyük bölümü size zararsız ya da eğlenceli görünse dahi yüzeysel işlerle geçip giden bir işgünü muhtemelen bunaltıcı ve üzüntü verici olacaktır."
"Çalışırken, özellikle de zihin emeğine dayalı işlerde çalışırken odaklanmış halde geçirilen vakti artırmak, çalışma hayatına dair önem ve memnuniyet hissini artırır. Bunu mümkün kılan şeyse, insan beyni denen o karmaşık makinedeki bazı nörolojik faktörlerdir. "
"En değerli anlar, genellikle kişinin zor ve mühim bir işi başarmak için harcadığı istemli çaba esnasında bedeninin veya zihninin sınırlarını zorlamasından doğar."