Spoiler içeriyor
Filmin yavaş olacağını "Paris'te güneş bir başka doğar; yavaş, yavaş" İç monologu ile anlıyoruz. hiçbir şeyin aceleye getirilmediğini, davranışları ve eylemleriyle belli ediyor. Her gün kaç kişinin doğup öldüğünü düşünerek, işlediği suçları meşrulaştırmaya çalışıyor ve doğal bir akışmış gibi görüyor.…devamıFilmin yavaş olacağını "Paris'te güneş bir başka doğar; yavaş, yavaş" İç monologu ile anlıyoruz.
hiçbir şeyin aceleye getirilmediğini, davranışları ve eylemleriyle belli ediyor. Her gün kaç kişinin doğup öldüğünü düşünerek, işlediği suçları meşrulaştırmaya çalışıyor ve doğal bir akışmış gibi görüyor.
İnsanlar, adaletin olmadığı ve güvensiz olduğunu bildiği bir dünya da neden hâla ürüyor?
İç monolog dahilinde "Ne istiyorsan onu yap, tüm kanun budur" sözünü (felsefesini) dile getiriyor. Sözün kime ait olduğunu hatırlamıyor.. sizce neden hatırlamıyor? Dikkate değer olmadığı için mi? yoksa dillendirmek istemediği için mi?
Bu detayı çoğu kişi atlamış ama okültizm hakkında araştırma yapanların hemen odağına giriyor.
O bilinmeyen kişi; modern paganizmin batı ayağı, thelema inancının babası, ezoterik tarikat oto'nun ingiltere lideri, şiddet ve uyuşturucu bağımlısı, mazoşist, mürit avcısı, katilamcı ve nazi hayranı, orapuçocu aleister crowley'nin ta kendisi..
Detaylı araştırırsanız birçok konuda killer ile benzer özelliklere sahip olduğunu görebilirsiniz.
Killer'ın zihni gibi karanlık ve dağınık olan ofisin içerisinde geçirdiği birkaç yoga dolu gününün ardından; hedefi, otel çalışanının perdeyi açması ile görünüyor. (Lan perde açıkken cinsel şov yapılır mı bu nasıl bir genişliktir!) ☠
Hedefin kim olduğunu bilmiyoruz ama bürokrat olabilir.
Killer, ilk kez ıskalar ve hedef yerine partnerini vurur. Bunun sonucunda sevgilisi Magdala'ya saldırı düzenlenir.
işler bu saaten sonra değişir. İşi ile özel hayatı birbirine girer; ilkelerini ve kurallarını çiğneyerek intikam almak için yola koyulur. Magdala'ya olan bağlılığı her şeyi tepetaklak eder. Kendine, doğaçlama yapmaması gerektiğini söylese de her seferinde bu söylemlerini umursamayıp tersini yapıyor.
Kendisini özel veya olağanüstü biri olarak görmez. Üstüne basa basa belirtir.
"Ben neysem oyum, daha fazlası değil; sıradanım" der. Ancak öyle olmadığını, daha fazlasına sahip olduğunu kendisi de bilir. (Belirsiz bir çıkmaz.)
Hatta, expert'de bunu onaylar ve işinde çok iyi olduğunu söyler. Narsist olmadığını kanıtlamaya çalışan ama içten içe kamufle olmuş melez bir narsist gibi davranıyor.
Özenli olmak zeki olmaktan daha mı önemli?
İnsanlığın benimsemiş olduğu iyiliğin kaynağı nereden geliyor? Merhamet etmek kime göre iyi?
Ayrıca ofise girdiğinde "içiniz rahat olsun" diyor.! (Bizi suça mı teşvik ediyorsun ya da ortağın olduğumuzu mu düşünüyor?)
Bir nokta da kendisini insanlığın kurtarıcısı olarak görüyor... Konuşmacı gibi öğüt veriyor ama asla uymuyor. Çoğunluk olmayın, azınlık olun deyip öyle davranıyor ama çoğunluk olduğunu söylüyor. Kendisinin de nerede olduğunun farkında değil. Kolay elde edilebilen bir kişi ama yönetmen mümkün değil.
killer, kimliksiz birisi olarak tanıtılsa bile daha öncesinde amerikan donanmasında nişancı olduğunu anlamak pek de zor değil. (Belki de değildir!)
Çıkarım yaptığım yer ise "askeri kompleksin" yalan söylediğini net bir şekilde birinci monodan düşünmesi oldu. Uyku yoksunluğunun işgenceden sayılması hakkındaki iddilarının doğru olduğunu düşünüyor çünkü kendisi de bu durumu yaşıyor. Obsesyon, paranoya sonucu uyku bozukluğu, killer'ın hem fiziksel hem de psikolojik durumunu etkiliyor. Rahat hissettiği her yerde uyumaya çalışıyor ve buna engel oluşturacak sorunları ortadan kaldırıyor. Belirli bir noktadan sonra tetikte olmayı iyice benimsemiş.
Filmin başlarında killer: "İnsanlar şüpheciliği çoğu zaman sinizmle karıştırıyor" cümlesini kafasında kuruyor böylelikle kendinsinin septisizm olduğunu anlıyoruz. Ayrıca bu takıntılığı normalleştirmeye çalışıyor.
Şüphecilik beraberinde Sürekli nabzını kontrol etmesi de getirdiği sorunlardan birisi.
Bizim killer kısaca= mütehayyir ehl-i şek hisbaniyye...
Film, iş ahlakına da ufaktan değiniyor. Patronlarını, işini ve o iş çerçevesinde olup biteni eleştirirsin; sonrasında hiçbir şey olmamış gibi o işe gitmeye devam edersin.
Yönetmenlik ve oyunculuklar kusursuz. Killer'ın ufak merhamet hissiyatları seyirciyi çok iyi geçiyor.. merhamet duygusu baskın gelir ve bir şey yapmaz dediğiniz her an; daha kötüsü oluyor ve dozu artan bir şiddet ile karşılaşıyorsunuz.
Fincher'ın en önemli taraflarından birisi de dönemiyle bağlantılı toplum sorunlarını filmlerine çok iyi yedirmesi...
kültürel pratikleri etkileyen; marka takıntılığı, çevrimiçi kiralama servisleri, kripto paralar, alışveriş siteleri, restoran zincirleri, sosyal deneyimleri etkileyen oyunlar, sanal ofis alanları, bir yerlere üye olma ve bilgilerimiz dolaylı yoldan satma furyası, finans şirketlerinin insan etiğini kışkırtacak derecede baskıcı olup; minimum fırsatları bile değerlendirip para kazanma çabası yüzünden insanların dikkatleri o kadar dağılmış ki etrafımızda olan ciddi olayları fark edemiyoruz... Suçluların, görünmeden içimiz de gezmesine izin verecek kadar bilinçüstü yaşayan ve gerçeklikten uzak bir toplum inşaa etmişiz. Suçluyla suçsuzun tanımlanamayacak kadar iç içe geçmesine sebep olan bu düzeni dikkate değer bir şekilde yorumluyor.
Filmlerinde bütünlükleri aynı tercihleri farklı olan karakterler ikiye ayrılıyor.
Bir: katili yakalamak isteyen.
İki: katil olan.
Karakterlerlerin bütünlükleri tamamıyla aynı: paranoyaklıkları, obsesif davranışları ve belirsizlikleriyle öne çıkıyorlar. (Bence tamamı zihinsel özürlüler)
Nerede takıntılı, ucube, yalnız, başarılı, detaycı, titiz karmaşık ve analitik düşünen karakter varsa bu adamın filmlerinde yer alıyor. Yalnızlığa yönelik olgusu, karakterlerinin ana özelliği. İçgüdüleriyle değil mantığıyla ilerliyorlar. İşlerine odaklanmaktan dolayı kişisel hayatlarında sorun yaşayıp kaosa sürekleniyorlar.
Kaosun zorlayıcı kısmı belirsizliği değil mi? inanlığın en büyük korkusu bilinmezlik...
Zayfılığı reddeden kadın portresi;
Aldatılan, tecavüze uğrayan, ucuz işçi, değersiz ve zayıf görülen kadınlar için birer direnç, dik duruş gösterisi sunar; pes etmezler, kafasına koyduklarını yapmak için çıkış yolu ararlar. Kendi ölümlerini yazacak kadar güçlüler. Film içerisinde gone girl göndermesi de yer alıyor...
Killer'ın gücünü yitirdiğini hissettiren 2 karakter var "dolares ve expert"
Dolores, ölümünün kaçınılmaz olduğunu bilinci ile çocuklarını düşünerek ölümünün kaza gibi göstermesini istiyor. Killer istemeden de olsa merhamet gösterme eğilimde bulunuyor ve yine, yine yeniden kendi düşüncesine karşı gelerek empati kurmaya çok yaklaşıyor.
Filmin en iyi noktalarından birisi expert'in yorumları, profesyonelliği ve tecrübeli olması sayesinde killer'ı baskılaması.
Tilda hanım, muazzam bir oyuncusun beee. Kadın dünyanın en yaygın ve boktan fıkrasını anlatırken bile kusursuz oynuyor.
Amy, lisbeth, meg'den sonra listeye "expert ve dolares" de dahil oluyor.
Killer, claybourne dışında hiçbir karakteri sağ bırakmaz. Neden böyle bir işe girdiğini sorar ve motivasyonunu anlamaya çalışır. (Killer'ın ne yaptığına yine anlam veremiyoruz.)
Sadece para için bu işi yapan ve hiçbir ahlaki değeri benimsemeyen bir katilin fikrini ne değiştiriyor?
Noir tarzını koruyan ve alt türün de altında film çeken tek yönetmen olabilir..
Gece, seri katil, kapitalist yorumlama, monokrom renkler, kuralsız ve obsesif kötüler, felaketi tetikleyen kadınlar, ışık kullanımı, kurgu kontrolü, Ayrıca; sık sık düşük ışık koşullarında çekilmiş sahneler, dark green tonlu kasvetli atmosferi ile benim gibi noir delilerini dörtköşe ediyor.
Fincher ve kameracı tayfası yeniliğe açık olduğu için 2010'dan sonra filmlerinin dijital olarak Red ile çekmeyi tercih ediyor. (Martin ve diğer bunak tayfa da keyfine vakit kaybetmek için fillmli kameralar kullanıyorlar.) Gerilimci abim, post prodüksiyon aşamasında film ile ilgili çok fazla düzenleme aşamasında yer alıyor. Görsel efekt geçmişi olduğu için filmlerinde gerçekçi görünen ama öyle olmayan onlarca sahne ve mekan kullanıyor. Araba sahnelerini stüdyo içerisinde led panel (stagecraft) destekli bir şekilde çekti.
Fincher delisi, karakterlerinin zihin durumlarını görsel ve işitsel tekniklerle ortaya çıkarıyor.
Örnek olarak ses kurgusu ve şarkı kullanımı.
Smiths'in uğultulu baladları ve derinliği çok iyi kullanılmış. Kameranın birinci şahıs olarak killer'ın gözünden gördüğümüz sahnelerde kendimiz dinliyormuş gibi hissederken üçüncü şahısa geçince seviyesi azalıyor ve uzaktan dinliyoruz.
Görüntü yönetmeni erik messerschmidt benim idolüm, abim, babam. Karanlık ve yeşil deyince aklıma hemen o geliyor.
O kadar müthiş bir zekası var ki, monolog bitip kapı açılınca sabit plandan hareketli çekime, kusursuz bir yumuşaklıkta geçiş yapıyor. Bunu gizlice eve girdiğinde adamın, Killar'a saldırmadan önce ve sonrasında da görüyoruz.
Gaffer olarak girdiği setlerden dop olarak çıkan ve farkını ortaya koyan büyük isimlerden. Son üç projedir beraber çalıştıkları Fincher ile umarım hiç ayrılmazlar. Aynı şekilde kurgusucu Kirk baxter ve bestecileri kusursuz ikili olan Trent reznor ve Atticus ross, ses kurgucusu Ren klyce, yapım tasarımcısı Donald graham, foley sanatçısı ustamız John roesch ile mükemmel bir uyum sağlıyorlar.. teknik düzeyde kusursuz bir yapım.
Yüzüysel bakarsak seyrettiğimiz diğer suikastçı filmlerinden pek farkı yok diyebilirsiniz, beğenmeyen büyük bir kitle var ama derinlemesine seyrederseniz öyle olmadığını anlayacaksınız. (Gerçek Bir Sanat Eseri!)
Temelini kurduğu hikayenin klişe olduğunun farkında ve bu farkındalığı çok iyi kullanıyor.
Yılın izlediğim en iyi ve en doğal dövüş sekansı bu filmde yer alıyor. Koreografi yokmuş ve tamamen gerçekmiş gibi hissettiriyor. Başladığı noktada sonlanıyor. foley efektleri de kulağa çok doğal geliyor.
Jw4 malesef seni uğurluyoruz...
Yorumumu Cebrail'in sözü ile bitiriyorum.
Nasıl istersen öyle yaşa, fakat bil ki, bir gün mutlaka öleceksin. Kimi seversen sev ama unutma ki, bir gün ondan ayrılacaksın. Dilediğin gibi davran, lâkin şu da her zaman hatırında olsun ki, her yaptığının karşılığını mutlaka göreceksin.