içerik olarak belli bir noktada beni yoran kitaplardan sonra çocuk edebiyatına layık görülen bu kitapla kafamı dinlendirebilirim diye düşünerek okudum ne yalan. konu bakımından gayet klişe bir çizgide ilerleyen belli yerlerde sürekli olarak sonu hakkında tahminde bulunup peh bu kadar…devamıiçerik olarak belli bir noktada beni yoran kitaplardan sonra çocuk edebiyatına layık görülen bu kitapla kafamı dinlendirebilirim diye düşünerek okudum ne yalan.
konu bakımından gayet klişe bir çizgide ilerleyen belli yerlerde sürekli olarak sonu hakkında tahminde bulunup peh bu kadar işte diyerek kendimce şişinip egoya girdiğim bir kurguya sahip olmasına karşın beni tatmin eden ve epeyce dikkatimi çeken güzel noktaları da vardı.
öncelikle konu itibariyle kimsenin yaş almadığı haliyle de ölemediği bir köyde afacan iki arkadaşın meraklarına yenik düşüp dışardan gelen insanların öldüğü bu tuhaf köyün dışına çıkmalarıyla başlıyor hikayemiz. bu noktada cesur, insani değerleri yüksek, atletik ana erkek karakterimiz ve onun en yakın arkadaşı hafif pısırık, mürekkep yutmuş muntazam gölge ikinci bir erkek karakter ile kontenjanımız eksik kalıyor. yollarında yanlarına onların yaşında güzel ve inatçı olmasıyla diğer kız karakterlerden farkı kalmayan bir karakter daha bizlere katılarak kadroyu tamamlıyoruz.
bu üç çocuğun oradan oraya zıplamalı, karga burunlu maskelilerden itinayla kaçıp neler olduğunu çözmeleri içindeki korkuları bana kalırsa fena bir şekilde bize sunulmamış. eğer 12 yaşında olsam ve bu kitabı okusam gerçekten uzun bir süre aklımda dolanmasına izin verirdim.
kitabın geri kalanında beni şaşırtan ve egoist tavrımı ufacık bir toplu iğne detayı ile patlatmaya başlayan noktalardan bahsetmekten itinayla geri duruyorum. diğer çocuk kitaplarından temiz ayrılan noktaları da buralarda gizli, bunu da üstü kapalı anlatmak isterim.
geçmişi geride bırakmak; kaybettiğimiz yakınlarımızla vedalaşmak ve hatta onların ölmüş olduğunu kabullenmek her yaştan birey için oldukça zor bir süreç aslına bakılırsa. hele de 13 yaşında bir çocuğun bir savaş itibariyle ailesi ve arkadaşlarını hatta tüm köy ahalisini kaybetmesi de oldukça acıklı ve travmatik bir görünüme sahip. alttan alta yazar okuyucuya bazı şeylerin yalnızca hatıramızda yaşaması gerektiği ve önümüze bakıp hayatı tatlı-acı sürdürmemizin en makul yol olduğunu güzel bir dille anlatmış. ve dahası ölümün, savaşın getirisinin bir melek değil de insanlar olduğunu katliamların analarının yine insanoğlu olduğunu bir kez daha açıkça yinelemiş. verdiği mesaj ve sonunun konuyla leziz bağlanışı sayesinde benden geçer bir hale büründü eser.
yine de kitaptaki boşluklar kafamı hala kurcalıyor, temelinin oturtulduğu maskeli abilerin bile gizemi yarım yamalak kalıverdi. hala kafam orada da çaktırmıyorum işte.