O kadar güzel bir dille yazılmış ki, uzun zamandır kitap okumayan biri için çok iyi bir başlangıç oldu. Her hikaye az ve öz ama bir o kadarda anlam dolu. Size çok beğendiğim bir hikâyesini alta bırakıyorum. KÖPEKLE SOHBET Ay ışığının…devamıO kadar güzel bir dille yazılmış ki, uzun zamandır kitap okumayan biri için çok iyi bir başlangıç oldu. Her hikaye az ve öz ama bir o kadarda anlam dolu. Size çok beğendiğim bir hikâyesini alta bırakıyorum.
KÖPEKLE SOHBET
Ay ışığının parlak olduğu soğuk bir gündü. Aleksey Ivanıç Romansov avlunun dış kapısını yavaşça açarak içeriye girdi. Birden Vali Pavel Nikolaiç'i hatırladı. Ne kadar da büyük bir adamdı diyerek gözlerinin önünde hayatı canlandı.
Rrrr! diye bir ses duydu yakınlardan. Romansov uzağa baktığından iki adım ötede kocaman, neredeyse bir kurt köpeği kadar büyük siyah bir köpek gördü. Köpek oturmuş bir vaziyette zincirle oynuyordu. Köpeğin yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Omuzlarını gererek başını salladı ve yüzü gülümseme ifadesine büründü.
Rrrr! diye tekrarladı.
Filozof Romansov ellerini uzatarak:
Anlamadım! Sen, insana böyle havlıyorsun ha...? ilk kez böyle bir ses duydum. Biliyor musun, insan dünyadaki en akıllı varlıklardan biridir. Bak ben bir insanım. Sence ben nasılım? İnsan mıyım? Yoksa değil miyim? Anlat hadi, dedi.
Rrrr...!
Romansov tekrar elini uzatarak:
Ayağını uzat! Hadi çabuk uzat! Uzatmak istemiyor musun? O zaman uzatma. Biz de zaman zaman öyle yaparız
Hadi gel senin suratına bir şaplak indireyim. Dayanamadım işte, kanım kaynadı birden!
Rr. Hav! Hav!
Himm ısırmak istiyorsun ha?
Peki! Demek insan olduğum seni hiç ilgilendirmiyor ha! Insanm en akıllı hayvan olduğu da seni ilgilendirmiyor öyle mi, demek sen Pavel Nikolaiç'i de ısırsın ha" Evet Pavel Nikoaiç'in önünde herkes eğiliyor, sen ise hiç ilgilenmiyorsun, yanlış anlamıyorum seni değil mi?
Rr... Hav! Hav!
Dur ısırmasana be! Hey sana dedim, doğuyoruz, yaşıyoruz, yiyip içiyoruz ve sonra ölüp toprak oluyonz Hiçbir değeri kalmıyor. İşte sen hiç bir şeyden anlamayan sadece bir köpek parçasısın! Keşke insanı biraz olsun anlayabilseydin.
Romansov başını köpeğe doğru çevirerek tükürdü.
Pislik, sen beni kolejin sekreteri, kendini ise doğanın üstün yaratığı sanıyorsun değil mi? Yanılıyorsun! Ben rüşvetçi riyakar biriyim! Pislik!
Hızla göğsünü yumruklayarak ağlamaya başladı.
-Kulağına bir şey fısıldayacağım. Yegor Karnyur kin'i benden dolayı kovduklarından haberin var mi? Sence kim olabilir? Kurumu iki yüz rubleye alıp Surguçev'in üzerine atan? Ben değil miyim? Pislik ve yalancı!
Romansov gözyaşlarını silerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
Isır ısır, hadi yesene! Yüzüme kimse diyemese de herkes ne kadar pislik olduğumu biliyor, ama yüzüme gülümseyerek övgüler yağdırıyorlar. Keşke bir kişi çıkıp da suratımı adam akıllı bir dağıtsa!
Yesene it! Isır! Parçala ahlaksızı!
Romansov'un birden ayağı sendeledi ve köpeğin üstüne düştü.
Parçala pisliği dedim sana! Ne duruyorsun?
Üzülme, acısa da affetme sakın! Al ellerimi ısır!
Ha.. kan akıyor! Hak ettin işte! Affedersin! Kürkümü de parçala! Rüşvetle aldım. En yakınımı aldattım, ondan aldığım parayla kürk aldım, neyse vakit epey oldu. Gitmeliyim hoş çakal köpeğim!
Romansov köpeği okşadıktan sonra bir kez daha ısırması için elini uzattı, kürke sarılıp kapıya doğru yönelerek gözden kayboldu. Ertesi gün uyandığında Romansov ellerinin ve ayaklarının sarılmış bir vaziyette olduğunu görünce çok korktu. Yanı başında ise ağlamaktan gözleri şişmiş eşi ve doktoru duruyordu.