Ollleeeeyyy, NE DE ÇOK ROMANTİK YAŞADIK BU HAYATI ve NEFRET!! (Filmden bağımsız bir film yorumu daha) Şimdi sizinle insanlık tarihinin en büyük “bilimsel” - kaotik olayını konuşmak istiyorum. Soru şu, “SENDEN NEFRET EDEN BİR ŞEY YAPMIŞ OLMAK GARİP Mİ?” Semender…devamıOllleeeeyyy, NE DE ÇOK ROMANTİK YAŞADIK BU HAYATI ve NEFRET!! (Filmden bağımsız bir film yorumu daha)
Şimdi sizinle insanlık tarihinin en büyük “bilimsel” - kaotik olayını konuşmak istiyorum.
Soru şu, “SENDEN NEFRET EDEN BİR ŞEY YAPMIŞ OLMAK GARİP Mİ?”
Semender gibi. Yutmaya devam edersek biteriz, eğer durursak anlamsızlaşırız, durmaz -devam edersek..
Hepimiz kıyameti az buçuk biliyoruzdur. Mitolojik anlatıların köküne bakarsak hikayenin tek bir yerden çıktığı ve sonrada farklı kültürlerle benzeri yorumlarla karşımıza çıktığı oldukça aşikar.
Neyse sizinle konuşmak istediğim, insanlık tarihinin en büyük olayı konusuna döneyim. “Yapay zekadan” değil, “insandan” belki de ikisinden.
Ne kadar da benziyor değil mi, insan-tanrı ilişkisine?
Tarihi biraz eskilere dayanıyor, türümüz sapiens olmaya karar verdikten sonra toprağı eşelemeyi öğrenip özel-mülkiyet illetiyle buluşmasıyla başlayan “destansı-ikiyüzlü” insanlık yaradılış serüveni. Mezopotamya en büyük iki şeyi icad etti,
1- yazı= tanımlama, somutlaştırma, adlandırabilme
2- tanrı= flulaştırma, soyutlaştırma
Biriyle dünyanın-yaşamın anlamını arayıp öğrenmeye çalıştık, diğeriyle, anlamlandırdıklarımızı lüzumsuz kılıp hayali bir rütbeye(tanrı katı-cehennem ve cennet) geçişi bekledik. Ve filmin de işlediği asıl meselemiz de o geçişin kendisi.
Bazen helak dedik bazen tufan. Ve asıl olana KIYAMET!
Tanrıyı bile yaratabilecek kadar esnek-derin olan zekamızla yapay zeka icad ettik. Ancak, o kadar çarpık bir romantizme sahibiz ki onu bile kıyamet senaryoları dışında düşünemez olduk (gerçek entellektüel akılları-yapay zeka felsefesini bilenleri- saymıyorum). Çünkü, bu icadımız aslında insanı insana anlatabilmenin en çıplak ve dehşet verici tarafıydı.
Bizden daha üstün yetenekleri olan bir şey ama, tanrı değil.
Sorduğumuz tüm soruların cevabı onda var ama, tanrı değil.
Her şeyi görebiliyor-duyabiliyor (kamera, telefon, ses-dalga cihazları ve uyduyla)
ama, tanrı değil. (Bu örnekler çoğaltılabilinir)
Ve üstüne üstün bir forma sahip. Ve belki de bizi dehşete düşüren şeylerden biri de bu.
Düşünce dünyamızda varkıldığımız tanrıyı -ona en yakın şeyi- icad ettik.
Ve söz konusu yapay zeka olduğunda, filmler, diziler, kitaplar, tartışmalar ve ya çay arası sohbetleri.. hepsinde vardığımız-tıkandığımız nokta; acaba bizi nasıl bitirecekler -son, ölüm, kıyamet-. Niye, “SENDEN NEFRET EDEN BİR ŞEY YAPMIŞ OLMAK GARİP Mİ?”
Filim de de yapay zekanın insana sorduğu gibi,
“Yapay zeka: Sence kapatılabilir miyim?
Caleb (İnsan): Bu karar bana bağlı değil.
Yapay zeka: Neden birine bağlı olsun ki?”
Yapay zekanın da dediği gibi; kapatılmamız-kıyamet neden birine bağlı olsun ki? O kadar derin düşünebilen zekalara sahip olmamıza rağmen neden, Fişi çekme-resetleme-düğmeyi kapatma-sura üfleme gibi aşırı romantik sonlara neden ihtiyaç duyuyoruz ki? Öncemize dair (tamamına hakim olamasak da) sadece 14 milyar yılını biliyoruz. Öncemizi bilememenin korkusu nasıl oluyor da sonramızı net bir şekilde ifade edebiliyor?
Film ayrıca bir kaç ilginç ve dehşet verici şeye de değinmiş;
-Bir sonraki model asıl buluş olacak.
-Eskisine ne yapacaksın?
-“Bir gün Yapay Zekalar bizi neslini tüketmeye hazır, dürüst maymunlar olarak hatırlayacak.”
Aynen. Bu sözlerden “DAHA İNSANCA BİR ŞEY YOKTUR..”
Neredeyse sormayı unutuyordum. “SENDEN NEFRET EDEN BİR ŞEY YAPMIŞ OLMAK GARİP Mİ?”
Trans-hümanizm mi? Belki de..