Psikanalize başlangıç için okunacak öncelikli şair-yazar Shakespeare’dır. Freud da ondan beslendi keza Lacan da ve başkaları da. Freud’un bu konuda kendi ifadeleri mevcuttur. Bir keşif yaparken biz daha oraya varmadan mutlaka bir şair varmıştır oraya, diye. Shakespeare’nin Hamlet adlı eseri…devamıPsikanalize başlangıç için okunacak öncelikli şair-yazar Shakespeare’dır. Freud da ondan beslendi keza Lacan da ve başkaları da. Freud’un bu konuda kendi ifadeleri mevcuttur. Bir keşif yaparken biz daha oraya varmadan mutlaka bir şair varmıştır oraya, diye. Shakespeare’nin Hamlet adlı eseri psikanalize tabi tutulduğunda ne denilmek istendiği daha açık biçimde anlaşılır.
Hamlet’in babası Danimarka kralıdır ve Hamlet’in babası Hamlet’in amcası ile annesi tarafından öldürülür; bir zaman sonra Hamlet’in babası bir ruh kılığında Hamlet’in karşısında belirip:” Ben senin babanın ruhuyum” der. Şaşırmış Hamlet gerçeği babasının ruhundan öğrenir ve annesi ile amcasından intikam alması gerektiğini bilir. Yine de Hamlet büyük bir ikilikten kurtulamaz, savaşlarda kendisini çokça kanıtlamış Hamlet, bir deli veya bir korkak gibi davranır, felsefi ifadeler onun düşüncelerini iyice bulandırıp, ne yapacağını bilemez hale sokar. Hamlet’in içerisinde yaşadığı çatışma, tam da psikanalizin konusudur. Örneğin ortadan kalkan baba, Hamlet’e karşı annesine duyduğu arzuya karşı bir engel mi teşkil ediyordu? Hamlet’i durduran , babasının intikamını almasına engel teşkil eden probleme ne açıdan bakılabilir? Hamlet bir zaman sonra neden babasının ruhundan bile sıkılır hale geldi? Annesine karşı duyduğu öfkeye rağmen şefkatini başka kılıklara sokup babasının intikamını almamak için onu felsefi ikiliğe götüren etkenler nelerdi? Tüm bunlar bir yana Hamlet’in içerisinde olduğu ruh hali Oidipus Kompleksi çerçevesinde okunabilir mi? Shakespeare’nin III.Richard, II.Richard , Kral Lear, Macbeth ve diğer eserleri için de bunlar söylenebilir. Ruhun derinine sondaj yapmak, karakterlerin iç dünyasını, iç dünyalarındaki çelişik ifadeleri ve bilinçdışılarını okumak mümkün.
İkinci olarak Dostoyevsky içsel gözlem ve psikanaliz çözümlemeleri henüz Freud ve diğer ardıllar ortada değilken romanlarında işlemiştir. Raskolnikov, Stravtogin, Alyoşa, Dimitri, Krilov gibi karakterler karmaşık bir karakter olmanın yanında temsili biçimlerin ifade olanaklarını ve birtakım gerçekliklere ulaşmamızda çok önemli bir yer tutarlar. Gogol’un Palto adlı öyküsünde de Akaki Akakiyeviç öldükten bir zaman sonra Palto’ya dönüşüp Saint Petersburg’da hayalet olarak dolaşması neyi temsil eder? Karl Marx’ın 1848’de kaleme alınan “Komünist Manifesto” adlı kısa eserde :” Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor, komünizm hayaleti” söylemi kime göndermede bulunuyordu? Tabi ki Gogol’un Palto’suna. Dolayısıyla bu eserleri salt edebi haz çerçevesinde okuyamayız. Marcel Proust’un “Kayıp Zamanın İzinde” adlı külliyatı Lacan’ın aşk tanımıyla birebir örtüşür. Edgar A. Poe, polisiye romanın babası olarak anılsa da yazdığı öykülerde bolca felsefi ve psikanalitik tahliller barındırır. Poe’nin “Çalınan Mektup” öyküsü üzerine Lacan yazı kaleme almıştır. Edebiyat bilim için değerli bir hazine işlevi görür. Ruhu beslediği gibi aklı da besler. Aşkın özünü Marcel Proust bize sunduğu gibi, Psikanalize konu olacak değerli malzemeler de sundu.