İHTİYAÇLAR PİRAMİDİ VE Alan Turing’in kaderidir “VE” BU GÜNÜN MAKİNESİNİN TARİHİ Dikkatli dinliyor musunuz? Dikkatli dinlemiyorsanız… bir şeyleri, önemli bazı şeyleri kaçırırsınız. Duraksamayacağım. Söylediklerimi tekrarlamayacağım ve siz de sözümü kesmeyin. Siz orada oturduğunuz ve ben de burada oturduğum için gerçekleşmek…devamıİHTİYAÇLAR PİRAMİDİ VE Alan Turing’in kaderidir “VE” BU GÜNÜN MAKİNESİNİN TARİHİ
Dikkatli dinliyor musunuz? Dikkatli dinlemiyorsanız… bir şeyleri, önemli bazı şeyleri kaçırırsınız. Duraksamayacağım. Söylediklerimi tekrarlamayacağım ve siz de sözümü kesmeyin. Siz orada oturduğunuz ve ben de burada oturduğum için gerçekleşmek üzere olan şeyin kontrolümüz altında olduğunu düşünüyorsunuz. Yanılıyorsunuz. Kontrol bende. Çünkü sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum. Şu anda sizden istediğim tek şey bir söz. Beni dikkatle dinleyin ve bitirene kadar sakın ola yadırgamayın. Buna söz veremiyorsanız o halde lütfen burayı terk edin. Ancak kalmayı seçerseniz burada olmayı seçtiğinizi unutmayın. Şu andan itibaren olacaklar benim değil sizin sorumluluğunuzda. Dikkat edin!
(Filmden bağımsız olmayan bir film yorumu ama bu defa biraz sorulu bir yorum)
Bunları ben değil, Alan Turing söylüyor. Neyse konumuza geçelim.
Bir savaş son bulduğunda, bir tarafta “kaybedenler” diğer tarafta “kazananlar”. Kaybedenler, yenilginin üzüntüsüyle ölülerine ağlayıp onları gömerken, diğer taraf; sevinçle haykırır, kutlamalar yapar, sevdiklerine kavuşur zaferlerini kutlarlar. Peki, savaşlar gerçekten “silahlarla, cesurlarla ya da en çok direnen askerlerle” mi kazanılıyor?
Ya da bilmediğimiz bir şeyler mi var?
İkinci emperyal paylaşım savaşı bittiğinde yüzbinlerle insan toplanmış balkondaki dönemin İngiltere başkanı Winston Churchill’in zafer konuşmasını dinliyordu. “BU SİZLERİN ZAFERİ. HER ÜLKEDE ÖZGÜRLÜK DAVASININ ZAFERİDİR.” Gerçekten de öyle miydi?
Zaferi getirenler kitleler mi ya da gerçek matematikçiler mi?
Tarih boyunca tüm savaşlara ve zaferlere bakalım. Zulme karşı gerçekten kazanılan zafer; şu çok “cesaretli” naralar atan komutanlarla mı ya da perdenin ardında, zekasını kullanan soğuk kanlı dahilerle mi kazanılıyor?
EN BÜYÜK SIRRI, SIRLARI OLAN BİRİ ÇÖZDÜ.
Bazen hiçbir şeyi akıl edemeyeceği sanılan insanlar hiç kimsenin akıl edemeyeceği şeyleri yaparlar.
“İnsanlar neden şiddeti sever biliyor musunuz? İyi hissettirdiği için tabii ki. İnsanlar şiddeti son derece tatmin edici bulurlar. Ancak tatmin yok olunca eylemin de içi boşalır. “
Bu günün tarihine gelmeden önce, bu replik üzerine biraz konuşalım. Yukarıdaki bu replik, filmin ilk partına ait. Bence aynı diyalektik Alan Turin’in kaderinin de göstergesi. EN BÜYÜK SIRRI, SIRLARI OLAN BİRİ ÇÖZDÜ.
Bazen hiçbir şeyi akıl edemeyeceği sanılan insanlar hiç kimsenin akıl edemeyeceği şeyleri yaparlar.
Dünyaya büyük bir “felaket” hakim. Ülkeler ve insanlar; acı, dert, ölümle burun burunayken çözüm ve kurtuluşa büyük bir ihtiyaç vardır.
Tabii bu çözüm ihtiyacını kendinden emin koca devletlerin savaş naraları ya da büyüklük taslamaları değil, matematiği en iyi kullanan beyinler tarafından geleceği şüphe getirmez. Sonrası ise malum, Alan Turing kendi yaşamına son veriyor. Ahlaklı olmanın önkoşulunun cinsiyet ile ilgili olduğu zamandı. Alan Turing, homoseksüel olduğu için, ya hapise girecekti ya da hormonal tedavi görecekti. Hormonal tedavi cezası verildikten bir yıl sonra, 7 Haziran 1954’te 41 yaşında iken intihar etti. 1967 yılından sonra ahlaklı olmanın önkoşulundan cinsiyet-cinsel tercih kalktı. 2013’te kraliçe 2. Elizabeth ölümünün ardından Alan Turing’e kraliyet “affı” bahşedip eşsiz başarılarını “onurlandırmış.” Kim oluyor da kimi affediyorlarmış. (Pardon, filmi sonunu da söyledim)
Olay biraz da dediği gibi, “ZULME KARŞI ÖZGÜRLÜK” üzerine.
Bi düşünelim, özgürlüğü ve köleliği. Hatta biraz daha samimi olmakta faydalı olacaktır o yüzden “güvenliği” de bu düşünceye ekleyelim.
Bir ütopya; herkesin mahremiyet özgürlüğünü istediği bir ortamda güvenlik meselesi ne olacak.
Ya da filmde olduğu gibi, 2. emperyal paylaşım savaşında toplumlar özgürlükten ziyade güvenlik, daha tatmin edici bir ihtiyaçtı. Hitler Almanya’sı, çok güçlü şifrelenmiş mesajlar kullanarak saldırılarını gerçekleştiriyordu. Bu durumun sonucunda, insanlar ölüyor, ülkeler işgal ediliyor ve geri kalanlar ise kendi sırasını bekliyordu. Devletler, böylesi büyük ve şifreli matematiğe karşı silah, uçak, tank ve topların fayda etmeyeceğini anladıktan sonra yönünü matematikçilere döner ve bir yarışma düzenler. Alan Turing ve bir kaç genç matematikçi bu yarışmayı kazanır ve şifreleri kırmaya çalışırlar. Uzun süre çözüm geliştirilemez bu yüzden projeye son verilmek istenir ancak Alan Turing uzun uğraşlar sonucu şifreleri kırabilen bir makine yapmayı başarır. Ancak tek bir şartı vardır. Nazilerin saldırılarına hemen karşılık vermemek.
Şimdi burda “ahlak kaygısı” üzerine çıkmaz yaşanır.
* eğer saldırılara hemen müdahale edilirse, Naziler yeni bir şifreli mesajlaşma kullanarak saldırılara devam edebilir.
Bir diğer seçenek;
* eğer bu makineyi kimseye duyurmadan, önlemler alına alına Nazilerin üzerine gidilirse ancak öyle kazanılabilir. Tek bir farkla o da, naziler yenilene kadarki sürede gerçekleştirecekleri saldırılarda ölen insanlara göz yumulması lazım.
Siz olsanız hangisini seçerdiniz?
Ya da biraz daha zorlaştırayım;
Büyük bir saldırı yapılacağı üzerine bir şifreli mesaj alıyorsunuz ve mesajda, saldırının yapılacağı yerde ailenizden biri ya da birileri var. Saldırıyı bildirip hem ailenizi hem oradaki diğer insanları kurtarabilirsiniz. Ama bunu yaparsanız, düşmanınız daha farklı yöntemlerle yeni saldırılarına devam eder ve belki bir daha aileniz hedef olur. Karar sizin. Siz olsanız ne karar verirdiniz?
Önemli olan korumak mı ya da kurtarmak mı?
Sen bir düşün. Bakalım bi Alan Turing ne diyormuş…
Savaş tek başına iki koca yıl daha sürüp gitti ve her gün kanımıza bulanmış o hesapları yapıp durduk. Her gün kimin ölüp yaşayacağına karar verip müttefiklere Zafer kazanmaları için yardım ettik ama kimse bilmiyordu. Stalingrad… Ardenler Normandiya işgali. Bütün zaferler sağladığımız istihbarat olmadan mümkün olamazdı. İnsanlar bu savaştan, medeniyetler arasındaki “Destansı Savaş” diye bahsediyorlardı. ZÜLME KARŞI ÖZGÜRLÜK, NAZİZME KARŞI DEMOKRASİ!
Toprağa akan milyonlarca askerin kanı… okyanusları ezen gemi filoları, gökyüzünden bomba bırakan uçaklar… ta ki güneş gökyüzünden çekilene kadar devam ediyordu. Savaş bizim için bu değildi. Bizler yalnızca, İngiltere’nin güneyindeki küçük bir köyde yarım düzine bulmaca meraklısı…
Olay biraz da böyle işte. Özet olarak;
Tarihçilerin tahminine göre, Nazilerin kullandığı Enigma’nın Alan Turing tarafından kırılması savaşı iki yıldan fazla erken bitmesini sağladı. Yaklaşık olarak 14 milyon insanın hayatını kurtardı. Alan Turing’in bu şifreleri kıran makinesi tüm dünyadan 50 yıl boyunca saklanıp devlet sırrı olarak kaldı. Turing’in çalışmaları bilim insanlarının “Turing Makineleri” diye adlandırdığı araştırmalara ilham kaynağı oldu. “BUGÜN O MAKİNEYE BİLGİSAYAR DİYORUZ.”
Peki şimdi ne olacak?
Evet çoğu şeyi söyledim ve sen de duydun.
Chat gpt yi çoğunuz duymuşsunuzdur hatta deneyimleyen de vardır. Onun biraz daha gelişmiş versiyonunu düşünün şimdi. Ve soru-cevaplara başlayalım.
Sence zeka nedir?
Yüzünü görmediğiniz biriyle yazışıyorsanız, onun insan mı ya da bir bilgisayar olduğunu anlayabilir misiniz?
Peki ben neyim?
Bir makine miyim yoksa insan mı?