Ölümü düşünen herkes onunla az çok yüzleşmektedir ve bu sayede ona yakındır da. Fakat onun varlığını hiç düşünmeyen, yalnızca içindeki sevgiyi merkeze alarak yaşayan biri olsaydık ne olurdu? O zaman bir nevi ölümsüzlük gerçekleşirdi. Sevgi insana ölümsüzlük hissini vaad ediyor.…devamıÖlümü düşünen herkes onunla az çok yüzleşmektedir ve bu sayede ona yakındır da. Fakat onun varlığını hiç düşünmeyen, yalnızca içindeki sevgiyi merkeze alarak yaşayan biri olsaydık ne olurdu? O zaman bir nevi ölümsüzlük gerçekleşirdi. Sevgi insana ölümsüzlük hissini vaad ediyor. Bu belki fiziksel bir ölümsüzlük olmayabilir ama bir şeylerin yaşama tutunacağı sözünü veriyor, içimizdeki bir şeylerin. Bunu adlandırması çok güç.
Yaşamdaki anlam sevginin ta kendisi aslında, yani kişinin ölümsüz tarafı. İnsanın en büyük arzusudur ölümsüzlük. Fakat o bu anlamı keşfedene kadar çokça bocalıyor. Çekilen acılar ona binbir türlü soru sordurtuyor ve aklı hayli bulanıyor.
Tüm bu bunalımlar sonucunda iki seçenek görülüyor. Ölümü hiç düşünmeden, avuçlarına bırakılan sevgi yumağı ile dertsiz tasasız yaşarsın ve ölüme yalnızca seyirci kalırsın. Burada hiçbir problem gözükmüyor. Ama eğer sevgi yumağın doğarken o minicik ellerine yerleştirilmemişse burada yine iki seçenek beliriyor. İlki o yumağı kendi emeğinle oluşturmak. Bu cidden çok zor, yıpratıcı ve o yumağı yapabilmen için ham maddesi olan bilgiye ulaşman gerekiyor. Bilgiye ulaşmak ise zor, çünkü vaktin kısıtlı ve somut hiçbir belirti yok. Nasıl inanacaksın? Duyular yok, delil yok. Her şey senin bakış açın ile şekilleniyor ve ters mi yahut düz mü baktığını anlaman güç. Burada korku da büyük bir etken. Ya yanılırsan, ya ters bakarsan? O zaman çok şey kaybedersin, aradığın bilgiyi bulamadan ve amacına ulaşamadan ölürsün. Bu tam bir ölümdür, sevgisiz ve anlamsız. Ardında bırakacağın hiçbir şey olmaması büyük bir korkudur. Bu korku seni anlamını bulmaya daha da yakınlaştırır ve evet, yumak yavaştan beliriverir. Artık ölüm gelse bile bu senin için ağır bir yük değildir, çünkü anlamını elde ettikten sonra kalan vaktin uzunluğu veya kısalığı bir şey ifade etmez artık. İkinci seçenek ise yumağı tamamen yok saymaktır. Ölümü her zaman görürsün, onun hakkında bolca konuşursun ama onunla bir gün yüzleşecek olma düşüncesi bile sana çok uzaktır. Sevgi ise hayatının hiçbir köşesinde umurunda olmamıştır, her ne kadar baksan da onu asla görmezsin ve hatta zaman zaman sevgiyle alay etmekten de çekinmezsin. Bu sevgi bir hokkabaza benzer ve senin için o da yalnızca seyirlik bir şeydir. Sevgiyi izlemek, izleyip eğlenmek ve sonra onu öldürmek istersin. Ama o kadar önemsizdir ki gözünde, öldürme isteği bile öylesinedir, geçicidir. Bu sevgi hemen kaçıverir ellerinden. Üstelik kaçarken senden bir şeyler aşırır, ruhun bile duymaz. Bir daha hiç düşünmezsin. Ona ne olduğunu, nereye gizlendiğini sorgulamazsın bile. E haliyle korkuyla da tanışmazsın, niye tanışasın ki? Sonunda ne olur söyleyeyim; tıpkı bir hokkabaz gibi seyirlik bulduğun sevgi, senin ölüm dansına uzaktan seyirci kalır.
Evet, bu ikinci seçenek her iki yoluyla da ölümü barındırıyor ve insan dediğimiz canlı da daima bu iki yolda geziniyor. Çünkü şans diye bir şey yok, insan şanslı falan değil. Kimse elinde bir sevgi yumağı ile doğmuyor ve doğmayacak da. Herkes onu kalp ve akıl işbirliğiyle meydana getirmek zorunda kalıyor. Buna uğaraşacak kadar güçlü, cesur olanlarımız bir şeyler keşfediyor ve kim bilir, içindeki birkaç şey de ölümsüzlük kazanıyor bu dünyada. Hiç olmadı yaşattığı sevgi... Bir kısmımız ise ölümle yüzleşeceği gerçeğinin yanı sıra ölümsüzlüğü bile düşünmeyecek bir halde oluyor. Yalnızca fiziksel bir ölümsüzlük derdine düşüyorlar ve ölüm korkusunu yaşam boyunca taşıyorlar hörgüçlerinde. Ölümün onlara ulaşması ise hiç uzun bir zaman almıyor. Arkalarında tek bir yaşam belirtisi bile bırakmadan yok olup gidiyorlar.
Filmin bana düşündürdükleri her ne kadar karmaşık bir dille ifade etsem de kabaca bu şekilde. Hayat böyle bir şey galiba. Öylece yaşayıp hiçbir iz bırakmadan silinip gitmek düşüncesi bana çok rahatsız edici geliyor. Fakat istediğim türden bir ölümsüzlüğün gerçekleşmesi için de çekmem gereken büyük zorluklar olduğunun bilincindeyim. Yine de anlam uğruna buna değeceğini düşünüyorum. O yüzden arayan herkesin kendi anlamına ulaşmasını diliyorum.