En sevdiğim kısmı Tortov'un kötü bir rüya gördükten sonra kafasının üstündeki şişmiş kara bir balonun varlığıydı. Günlüğüne "Kötü bir rüya gördüğümde, onu mümkün olduğunca kısa sürede unutmak isterim." yazdığı gibi hemen kalkıp kafasının üstünde şişen o balonu koparıp şömineye atıyor.…devamıEn sevdiğim kısmı Tortov'un kötü bir rüya gördükten sonra kafasının üstündeki şişmiş kara bir balonun varlığıydı. Günlüğüne "Kötü bir rüya gördüğümde, onu mümkün olduğunca kısa sürede unutmak isterim." yazdığı gibi hemen kalkıp kafasının üstünde şişen o balonu koparıp şömineye atıyor. Ve dışarıdan bakınca bacadan yükselen beyaz dumanlar kararmaya başlıyor. Diğer binaları da görünce bunu tek yaşayanın Tortov olmadığını görüyoruz. Herkesin kederi, kötü gördükleri gökyüzüne uçarak sanki bir ütopya gösteriyor bizlere ama hemen ardından yağmur başlıyor. Zaten bölümün adı da "The Melancholy Rain". Sonra camdan yağmuru izleyen bir kara kediyi, insanları, şemsiyeyle dışarda dolaştıklarını görüyoruz. Çıkarılabilecek iki farklı kısım var bana kalırsa:
▫️(a.1.) Sonuçta yağmurun insanlara bir zararı olmadığı için önemli olanın kötülüğü kafadan atmak olduğunu, hâl böyle olunca fiziken dahi bu kötülüğün bize zarar veremeyeceğini anlayabiliriz.
▪️(a.2.) Bunun bir kısır döngü olduğunu aklımıza getirdiğimizde ise sanki içimizdeki kötülükten hiç kurtulamayız gibi yorumlanabilir. Camdan yağmuru izleyen kara kedi bunu destekler gibiydi. İçimizdeki hiçbir şeyden kötü de dahil kurtulamayız.
Ancak filmde bize tasvir edilen kötülük bir ahlak anlayışı olarak değil de hüzün, keder, üzüntü, korku olarak karşımıza çıkıyordu bence. Buna dayanarak çıkardığımız iki sonucu tekrar yorumlayacak olursak durum şuna evriliyor:
▫️(b.1.) Bir durumun, olayın hissettirdiği hüzün, korku; herkesin ona kendi içinde verdiği değer kadar etki eder. Hüznü dışımıza çıkardığımızda birbirinin kopyası olan yağmur damlalarından bir farkı kalmıyor. Kötüye, her şeyin iyi olduğu kısımdan bakmamız gerektiğini söyleyerek Spinoza'ya karşı cephe alıyor bir nevi. Çünkü Spinoza "Rüzgarlar dalgaları uçsuz deniz üstünde karıştırmaktayken karadan bakıp başkasının çektiği zahmeti izlemek ne tatlıdır; bunun sebebi, başkasının acı çektiğini görmenin bize keyif verip bizi mutlu etmesi değil, belalardan uzak olduğumuzu düşünmenin keyifli olmasıdır." diyerek, kendini denizde batmakta olan gemide görüyor ve onarması gerektiğini düşünüyor. Filmde ise insanlar; yağmur olarak yağan kötülüğü, hüznü izlemekten başka bir şey yapmıyorlar. Tek müdahaleleri şemsiye kullanmak oluyor ki bu da kötüden korunmak için.
▪️(b.2.) Kısır döngü bağlamında tekrar değerlendirecek olursak da bu sefer içimizdeki kederden kurtulamayacağımız anlamına geliyor. Bu hem Freud'un iyi ve kötü beraberdir anlayışından doğan dualist bakış açısından hem de Nietzsche'nin "Çünkü karanlığa uzun süre bakarsanız karanlık da sizin içinize bakmaya başlar." felsefesinden beslenen bir sonuç çıkarıyor film için. Yağmurda ıslanmamızı söylüyor.
Bu bölüm ilgisini çekenler için Alan Schneider'ın "Film" adlı yirmi dakikalık kısa filmini de öneririm.
Filmin diğer sevdiğim bölümleri de "Moonlight Travelers" ve "The Flower and the Lady" oldu ama bunların hakkında yazacak bir şey bulamadım sadece beğendim. Müzikleri çok dinlendiriciydi ama ne kadar arasam da bulamadım o yüzden Melancholy Man dinlemeye kaçıyorum. Herkese iyi geceler... ya da iyi sabahlar... çünkü en azından burada yağmuru dışarıdan seyretmeyi tercih edebilelim değil mi...