Spoiler içeriyor
Aşırı güzel bir filmdi. Çocuğun kafasının nasıl işlediğini çok iyi bir şekilde gözlemleyebildik. Mesela pastayı beğenmediği sahne. Aha dedim, evet. Burada özelden özele akıl yürütme var. Çünkü o çocuğa göre bi pastanın doğumgünü pastası olabilmesi için muma ihtiyacı var. Mumsuz…devamıAşırı güzel bir filmdi.
Çocuğun kafasının nasıl işlediğini çok iyi bir şekilde gözlemleyebildik. Mesela pastayı beğenmediği sahne. Aha dedim, evet. Burada özelden özele akıl yürütme var. Çünkü o çocuğa göre bi pastanın doğumgünü pastası olabilmesi için muma ihtiyacı var. Mumsuz pastaya doğumgünü pastası diyemeyiz. Çocuğun o sahnedeki öfkesi gerçekti. Saçma sapan bi takıntı değildi yani.
Ve evet, çocuğun oyunculuğu gerçekten çok iyiydi. Her sahnesi harikaydı. Onun iyi olmasını dilemekten başka bir şey yapamadım.
Kadına gelince.. Çok çok çok çok fazla üzüldüm ve gücüne hayran kaldım. Yedi yıl. Dile kolay. Sürekli tecavüze uğramak ve bunun sonucunda doğan bi çocuğa kutu gibi bi odada bakmak kolay değil. Çocuğun kafasındaki soruları cevaplamak için birbiriyle bağlantılı olacak şekilde sürekli hikaye uydurmaksa hiç hiç hiç kolay değil.
Dediğim gibi hayran kalınası bi kadın.
Filmi izlerken o adamdan kurtulmalarını bekledim dört gözle.
Kurtuldukları zaman filmin bitmesini beklersiniz. Ama burda öyle olmuyor. Çünkü yaşam devam ediyor ve film de devam etmeli. Kulübeden çıktıkları gibi zorluklar bitmedi ki. Alışma süreçleri oldu. Değişimin sancısını çektiler. Kadının psikolojik yardım almaya ikna olması gerekiyordu mesela.
Filmin başından beri Jack'in saçının kesilmesini istiyordum. Kesildiği an aşırı sevindim. Eski hayatlarından tamamen kopmaları gerekiyordu çünkü. Uzun saçı ile aynı görünüşe sahipken değişime uyum sağlamak biraz zor.
Gerçi değişimi de yavaş yavaş yapmak lazım.
Bunu seyirce hissettirecek şekilde aşırı nazik adımlarla ilerlemeleri çok hoşuma gitti.
Kulübeye dönüp her eşyayla tek tek vedalaşması gibi..
Jack'in annesi ile olan iletişimine gelince.. Kadın tek başına bi kulübedeydi. Hamile olduğu zaman doğurduğu çocuktan nefret edebilirdi. Onun yerine arkadaşı belledi. Yalnızlığa beraber göğüs gerdiler.
Bebeğin onu emmesi, bakıma muhtaç olması hoşuna gitti. Bu dünyada bi işe yarıyor olma hissi akıl sağlığını kaybetmemesini sağlamış bile olabilir.
Ama bi nokatadan sonra çocuk büyüdü. Artık annesini emmesine gerek olmadığı bi aralıktaydı. Gene de emzirme sahnesi izledik biz iki kez. O anlar anneyle çocuğun birbirine ne kadar bağlı olduğunu bize net bir şekilde gösteriyordu. Güçlerini birbirlerinden aldıklarının en net kanıtıydı.
Peki ya filmin sonu?
Anne emzirmeyi reddetti. Çünkü artık çocuğunun kendisine bağlı olmadığını ve ayrı bir birey olduğunu kabul etmişti.
Bence mükemmel bir detaydı.
Film muazzamdı ya..
Sadece kadın ve çocuk açısından da değil. Geride kalanları da harika anlatmış. O anne ve babanın çaresizliği. Torunlarını kabul etme çabaları, olan olayları benimsemeleri. Yeni yaşamlarına uyum sağlamaları, sabırları ve anlayışlı olmaları..
Çokseldi.
Bizim kızın evine geri geldikten sonra çıldırmasına ben bayıldım mesela. Neleri kaçırdığını gördü. Eski yaşantısına bakıp kahroldu. Ailesinin onsuz devam etmiş olması ağır geldi. Herkesten uzaklaştı.
Birilerini suçlamaya ihtiyacı vardı. Çünkü yaşadıkları onun tek başına kaldıramayacağı kadar ağırdı. Kıyamadım 🫂
Düşününce filmi izlerken her sahnesinde ağlayabilirmişim. Ama sadece bir sahnede ağladım.
Çocuğun anneannesine olan sevgisini ifade ettiği kısım gözyaşlarımı hakediyordu. 🥹
Bünyeniz dramı kaldıracak bi havadaysa buyrun derim, kaçırmayın.
ಥ‿ಥ
(Son olarak, yaşlı Nick'e hepimiz saldırmak istedik. Biliyorum. Ama onun sonunu, acı çektiğini falan bize göstermemeleri daha iyi oldu bence. Çünkü intikam hırsı olmadan bi değişime şahit olduk. Yavaş ve sancılı olanından. Hani sağlıklısından.)