Size bir şey soracağım. Sizce Halit Ziya Uşaklıgil neden Bihter'e kendini öldürttü? Öyle ya bunu yapmak yerine gidip Behlül ve Nihal'i de öldürtebilirdi. Bunu da geçtim kimseyi öldürtmeyip herkese gerçekleri de anlattırabilirdi. Ama ne yaptı? Gidip Bihter'e kendini öldürttü. Neden?…devamıSize bir şey soracağım. Sizce Halit Ziya Uşaklıgil neden Bihter'e kendini öldürttü? Öyle ya bunu yapmak yerine gidip Behlül ve Nihal'i de öldürtebilirdi. Bunu da geçtim kimseyi öldürtmeyip herkese gerçekleri de anlattırabilirdi. Ama ne yaptı? Gidip Bihter'e kendini öldürttü. Neden? Çünkü onurlu olan davranış biçimi (en azından kitabın yazıldığı dönemde) Bihter'in kendisini öldürmesiydi. Peki... Biliyorsunuz yakın zamanda kitabın 'Bihter' isimli bir de film uyarlaması yapıldı. O filmin sonunda ne oluyor? Bihter kendini öldürmüyor. Neden? Çünkü artık kendini öldürmek nedeni her ne olursa olsun onurlu bir davranış biçimi değil. Aksine bir zayıflık göstergesi olarak görülüyor. Ahlaki değerler zaman içinde değişiyor. Dün güçlü ve onurlu olarak kabul edilen bir davranış biçimi bugün zayıflık ve onursuzluk olarak kabul edilebiliyor. Ama tabi duygularımız aynı hızda değişmiyor. Bu yüzden 'Bihter' filmiyle ilgili olarak neden kendini öldürmedi diye yakınıp eleştirebiliyoruz. Çok tuhaf değil mi? :)
Kitabı okumadığım için bilmiyorum. Ama dizi üzerinden devam edecek olursak bu konuyla ilgili daha derinlemesine incelemeler yaparsak daha farklı sonuçlar da çıkabilir belki de. Tek başınıza izlediğiniz zaman hikayenin psikolojisini çözmek de bir miktar zorlaşabiliyor. İkinci olarak değinmek istediğim şey de bu aslında. Bakın, bu hikayeyle daha önce bir şekilde ilişiğiniz olmadıysa birilerinin birileriyle yaşadığı yasak aşktan ibaret olduğu yanılgısına kapılabilirsiniz. Ama diziyi izlerseniz eğer, özellikle son 15-20 bölümde tüm parçalar yerine oturmaya başladığında anlayacaksınız ki izlediğimiz şey aslında bir grup insanın birbirleriyle olan psikolojik savaşları. Hatta ve hatta daha da derine inerek kendileriyle olan psikolojik savaşlarını da izliyoruz karakterlerin. Bana sorarsanız bu hikayeyi 10 numara yapan en önemli neden bu. Öyle birilerinin düşündüğü gibi yasak aşk falan değil asıl neden. O sadece bir araç. Çok fazla psikolojik analiz gerektiği için öyle bir oturuşta analiz edilebilecek bir hikaye de değil. Zaten bir yapım bittikten sonra da seyircisine konuşacak ve düşünecek şeyler veriyorsa onu güzel yapan en önemli unsurlardan biri de budur.
Geçtiğimiz Temmuz ayından beri belli aralıklarla izliyorum Aşk-ı Memnu'yu. Aslında çok çok daha erken de bitirebilirdim ama bir noktadan sonra çok fazla üst üste izlemek istemedim. O yüzden birkaç bölümde bir belli zaman aralıkları koymaya başladım ve uzun bir seyir döneminden sonra nihayet bitirdim diziyi. Dizi de hatalar veya eksikler yok değil. Ama böyle çok yüksek bir tempoda 1 hafta içinde 1 bölümün hazırlandığı ve ömrü her hafta aldığı reytinglere bağlı olan diziler için bu tip küçük hatalar rahatlıkla görmezden gelinebilecek ve hoş görülebilecek bir şey.
Aşk-ı Memnu'yu tanımlayacak tek bir kelime olsaydı eğer 'çıkmaz' olurdu belki de. Çünkü bir yerden sonra karakterler öyle bir çıkmaza giriyorlar ki, ne aşklarını yaşayabiliyorlar, ne kendilerini mutlu edebiliyorlar ne de başkalarını mutlu edebiliyorlar. Her şey tam bir düğüm oluyor. Sonuçta Bihter ölüyor, Behlül kaçıyor...
Özellikle son bölümlerde Bihter'in ruh haline yüreği parçalanmayanlar bizden değildir. Haklı olsun ya da olmasın hiç farketmez. Biz de insanız be kardeşim, biz de aşık olduk. :)