Filmi bu hafta beyoğlu sinemasında izledim, film gösteriminden hemen sonra yönetmenle bir söyleşi gerçekleşti. Bu söyleşi sayesinde yönetmenle de konuşma fırsatı buldum. Yönetmen Mardin'in Nusaybin ilçesinde bir sınır köyünde doğup büyümüş. Filmi izlerken nasıl her şeyi bu kadar iyi yansıtabilmiş…devamıFilmi bu hafta beyoğlu sinemasında izledim, film gösteriminden hemen sonra yönetmenle bir söyleşi gerçekleşti.
Bu söyleşi sayesinde yönetmenle de konuşma fırsatı buldum. Yönetmen Mardin'in Nusaybin ilçesinde bir sınır köyünde doğup büyümüş. Filmi izlerken nasıl her şeyi bu kadar iyi yansıtabilmiş diye düşünmüştüm ama sonrasında kendisi Mardin'de doğduğunu söyleyip hayatından da biraz bahsettiğinde anladım.Çocuklar da Diyarbakırlı gerçek adları da Mirza ve Mirhat. Çoğunlukla doğaçlama sanmıştım ama neredeyse tamamen senaryoya uyumlu gitmişler. Anlaşılan çocuklar çok yetenekli. Hiç sıkılmadan izledim. Film boyunca hem sizi geriyor hem de çokça gülüyorsunuz. Politik bir film, emek ve sınıf mücadelesini iki küçük çocuğun gözünden izliyoruz. Ben çok beğendim.
Diyarbakır'da ikiz kardeşlerin çevresinde geçen bir zengin-fakir sınıf mücadelesini izliyoruz. Diyarbakır'ın o dayanılmaz sıcağını bilen bilir 40 dereceyi aşar nerdeyse. Bu ikizlerin de tek hayali bir havuza girebilmektir. İkizlerimiz Mirza ve Mirhat düşük gelirli bir ailenin çocuklarıdır. Her gün yakınlardaki bir sitenin önüne gidip oradaki havuzu izleyip siteye girmeye çalışırlar. Siteye girmeyi başardıkları her seferde de sitenin güvenliği Rıza tarafından dışarı atılırlar. Ta ki son denemelerine kadar.
Birkaç sahnede bir duvarın önünden geçiyorlar. Bu duvarda " Dünyayı değiştireceğiz." yazıyor. Filmin sonlarına doğru bu duvarın önünden tekrar geçtiklerinde bu iki kelimenin arasına tebeşirle bok yazıyorlar. "Dünyayı bok değiştireceğiz." :) Filmin güzel anlarından biriydi bu. Ayrıca önünde durdukları sitenin duvarında da "Hickokun kuşlarıyız" yaziyordu bu da filmin sonu için güzel bir ayrıntıydı.
Pelin Batu, karşımıza çocukların öğretmeni olarak çıkıyor. Film boyunca çocuklara havuz problemi yazdırıyor bu da filmin ayrı bir ironisi. Açıkçası bu idealist öğretmen karakteri çok absürt buldum ve Pelin Batu'nun oyunculuğu gerçekten çok kötüydü. Kendisini severim ama bu filme hiç olmamış. Müdür karakteri hariç öğretmenlerin oyunculuğu çok kötüydü. Filmde gözüme batan tek kısım buydu.
Ali Seçkiner Alıcı çocukların babası olarak karşımıza çıkıyor. Oyunculuğunun hakkını vermiş. Benim babam konuşuyormuş gibi hissettim. Yaptığı esprilere kadar Diyarbakırlı bir babayı çok iyi yansıtmış.
Bir Diyarbakırlı olarak ben filmi çok gerçekçi buldum. İzlerken kendi çocukluğum, yürüdüğüm sokaklar gözlerimin önünden geçti. Hatta çocukların okuduğu okulu başta kendi okulum sandım ama daha sonra arka sokaktan benim okulum olmadığını anladım. Aydın beyin anlattığına göre okul sahneleri ve şehrin drone ile çekilen görüntüleri çok zor şartlarda çekilmiş. Emniyet çoğu kez engellemiş ama yine de o drone ile görüntüleri çekmeyi başarmışlar helal olsun.
Filmin sonlarına doğru çocukların o zengin sitesine girip her yere "Neden zenginler gerçek havuza giriyor biz naylon havuza gririyoruz" yazmaları her şeyi anlatıyor aslında. Filmin başında ortasında son sahnesinde çalan Kürtçe bir şarkı var. Hep aynı nakarat: "Vah zavallı kuşçuk Haseno'nun kapanına düştün" filmi bu şarkı özetliyor.
"Biz hiç burjuvayız."