"Geceler var Puslu mehtabın ışıttığı Istırap dolu düşlere benzer" "Cam kapının ardında öylece oturup duran kendimi gazeteye sokamayacağımı hissediyorum." "Fakat biliyorum ki çok geçmeden onun da diğeri gibi rengi solacak ve o da diğeri gibi göze görünmez olacak." "Şu tatsız…devamı"Geceler var
Puslu mehtabın ışıttığı
Istırap dolu düşlere benzer"
"Cam kapının ardında öylece oturup duran kendimi gazeteye sokamayacağımı hissediyorum."
"Fakat biliyorum ki çok geçmeden onun da diğeri gibi rengi solacak ve o da diğeri gibi göze görünmez olacak."
"Şu tatsız tuzsuz hayat yolunda ağır aksak ilerleyen şahsımın bir gün ölüm ülkesinin sınırlarına ulaşacağını düşünüyorum. Ve ölmenin yaşamaktan daha huzur verici olduğuna inanıyorum. Ölümün insanoğlunun erişebileceği en yüce mertebe olduğunu düşündüğüm zamanlar da oluyor. Ve son zamanlar da sık sık "Ölüm yaşamdan daha saygındır." Düşüncesinin zihnimde dönüp durduğunu fark ediyorum."
"Dahası, kendimi düşüncelerimden ziyade yaptıklarım üzerinden değerlendirdiğimde, vasat bir natüralist gibi düşüncelerimi haklı çıkaracak bir kanıt da sunamıyordum. Yani teorideki kendimle pratikteki kendim epey farklıydık. Şimdi bile hala yarı inanmış, yarı şüpheci bir gözle bakıyorum kendi yüreğimin içine."
"Her ne kadar insanoğlunun gün be gün kendini utanç deryasına daldıracak işler yapmak için dünyaya geldiğine inanan biri olsam da"
"Seikanji Tapınağı'nın çan seslerini ne zaman hatırlasam bu hatıra, alır götürür beni sisli son baharlardan ağaç kurutan, ömür solduran kışlara. Her çan sesinde tıpkı çocukluğumdaki gibi yapayalnız hissederim kendimi. Değişen, sanki mevsim değil ben olurum. Soğuyan, sanki hava değil çocukluğum olur."
"Tören bittikten sonra eve dönüp çalışma odama kapanıyor ve ömür denen şu garip mefhum üzerine uzun düşüncelere dalmış buluyorum kendimi. Mesela bu kadar hastalıkla boğuşan kendimin neden hala hayatta olduğunu, falancanın hangi sebeple benden daha önce öldüğünü düşünüyorum. Benim ruh halimdeki bir insanın sürekli ölümle ilgili düşüncelere dalması aslında çok normal. Diğer taraftan, yerini, bedenini, yeteneklerini, yaptığı ve sahip olduğu her şeyi unutmaya meyilli bir kişi olarak "Ben ölmem ya!" deyip hatta ölümün varlığını bile unutarak yaşadığımı fark ettiğim zamanlar da oluyor. Öyle ki cenaze törenlerinin en uhrevi anları olarak bilinen dua ve tütsü ritüelinde bile kendimi ortama tamamen yabancılaşmış, olana bitene kayıtsız bir halde buluyorum. Bununla birlikte, ölümden kıl payı kurtulmuş kendi bedenim ile orada öylece yatan, ölüme teslim olmuş ceset arasında pek bir fark da göremiyorum. O anda her şey gözüme öyle doğal görünüyor ki!.."
"Başkasının ölümü insana çok doğal gelir ama insanoğlu kolay kolay kendine yakıştıramaz ölümü."
"En nihayetinde hepimizin yaptığı şey, rüyalarımızda kendi ellerimizle yaptığımız bombaları yüklenip ölüm denen o uzak diyara durmaksızın ilerlemek değil mi?"
"Ben de yeryüzünde yaşayan milyarlarca insandan biri olduğum için onlardan tamamen kendimi soyutlayarak yaşamam mümkün olmuyor ne yazık ki!.."