Ben çocukken bizim evde TRT izlenmezdi. Çünkü ebeveynlerimin gençlik zamanlarında tek kanal TRT olduğu için doğal olarak da sürekli o tek kanalı izlerlermiş. 90'lı yıllarda özel kanallar açılmaya başlayınca tabi yeni olan birçok şey gibi daha popüler hale gelmişler. Bizde…devamıBen çocukken bizim evde TRT izlenmezdi. Çünkü ebeveynlerimin gençlik zamanlarında tek kanal TRT olduğu için doğal olarak da sürekli o tek kanalı izlerlermiş. 90'lı yıllarda özel kanallar açılmaya başlayınca tabi yeni olan birçok şey gibi daha popüler hale gelmişler. Bizde en çok Kanal D izlenirdi. Sonrasında alışkanlıkla falan hiçbir zaman TRT izlenmedi işte. Bunun bir sonucu olarak o yıllarda yayınlanan bütün dizileri bilmeme rağmen TRT'de yayınlananların ismini dahi yıllar yıllar sonra sosyal medyada popüler hale gelince duydum. Yedi Numara gibi mesela. Koçum Benim'i ise yine yıllar sonra tekrarları yayınlandığı sırada görmüştüm. Aşk-ı Memnu'nun senaristlerinin bu dizinin de senaristleri olduğunu öğrenince bu yıl izlemeye başladım Koçum Benim'i.
Sadece oyuncu kadrosuyla değil, kamera arkası ekibiyle de inanılmaz bir kadrosu var dizinin. Senaryo, Aşk-ı Memnu'nun senaristleri Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu, Yönetmen, Gemide, Barda gibi çok iyi filmleri de yöneten Serdar Akar. Jenerik müziği Hababam Sınıfı'nın da müziğini yapan Melih Kibar'a ait. Oyuncu kadrosuna bakıyorsun, en başta tabi Tarık Akan sonrasında Ozan Güven, Engin Altan Düzyatan, İsmail Hacıoğlu, Nehir Erdoğan, Selin Demiratar, Yasemin Özilhan, Ferit Aktuğ, Sermiyan Midyat gibi şaka gibi bir ekibe sahip Koçum Benim.
Böylesine inanılmaz bir kadroya yakışır kalitede bir dizi mi peki Koçum Benim derseniz, bence değil derim. Yanlış anlamayın kötü değil ama öyle çok iyi de değil. Mesela bana Hayat Bilgisi mi yoksa Koçum Benim mi diye soracak olsalar kesinlikle Hayat Bilgisi derim. Dizinin muhteşem bir kadrosu olsa da çoğu kariyerlerinin daha çok başlarında. Dolayısıyla Koçum Benim kendi başına bir yapı değil kendisinden sonrakiler için bir harç olmuş daha çok. Öyle tahmin ediyorum ki 2000'li yılların başında çok başarılı olan basketbol milli takımımızın da etkisiyle çekilen bir dizi. Ama salt basketbol üzerine kurulan bir dizi değil. Zaten basketbol maçlarının olduğu sahnelerde çok amatörce bence. Yine de Kerem Tunçeri gibi dönemin en iyi basketbolcularından birinin konuk oyuncu olarak yer alması, karakterlerin milli takım ve o dönem var olan ve sonrasında kapanan Ülkerspor gibi takımların antremanlarına gitmesi gibi detaylar dönemin teknoloji ve iletişim şartları göz önüne alındığında çok önemli ve güzel detaylar. Son bölümden anlıyoruz ki dizi final yapmadan yayından kaldırılmış. Tarık Akan açısından üzüldüm bu duruma. Daha fazla izlemek isterdim onu.
Merak ediyorsanız öneririm. Toplam 47 bölüm ve bir bölümün uzunluğu 35 ile 50 dakika arasında değişiyor. Çok fazla vaktinizi almaz yani. Ben yemek yerken, kahvaltı yaparken keyifle izledim. Ama öyle abartıldığı kadar da muhteşem olduğunu düşünmüyorum. Kadro muhteşem tabi o ayrı...