Hiç bir sırça fanusun içinde hissettiniz mi kendinizi? Ben hissettim. Sırça mıydı bilmiyorum (fark etmez de) ama bir fanustu. Aslında fanusta olup olmadığından emin değilim. Şöyle ifade edeyim: Nefes almanı güçleştiren, yaşama isteğini en aza indiren, ağacında hayal kırıklığı yeşeren…devamıHiç bir sırça fanusun içinde hissettiniz mi kendinizi?
Ben hissettim. Sırça mıydı bilmiyorum (fark etmez de) ama bir fanustu. Aslında fanusta olup olmadığından emin değilim. Şöyle ifade edeyim: Nefes almanı güçleştiren, yaşama isteğini en aza indiren, ağacında hayal kırıklığı yeşeren meyvelerle dolu ve sanki çölde bir damla su bulmak için sürekli yer değiştiren ama buna rağmen sürekli aynı yerde olduğunu hissettirerek son umudunu da kaybettiren türden bir yer.
Herkesin hayatta olduğu kişiden farklı olmak istediği biri vardır. Bu istekten çıkıp en azından zihinde eyleme geçince artık o kişiye dönüştüğünü varsayarak yaşadığını.. bildigim tek şey (asla tek bi şey bildigimi dusunemem ama bu kelimlerle başlayan cümleler sanki büyük anlam barındırıyormuş gibi hissettiriyor.)bunun büyük tehlike içerdiği. Bildiğim ikinci şey ise; insanların bir amacının olmaması durumunda yavaş yavaş yok olduğu.
Bir insanın nasıl amacı olmaz diyorum anlayamıyorum ama olmuyor abi. Bazen bu dünyaya saldığı co2 bile yoruyor seni.
Koskoca evrende hiçbir şey sana haz vermiyor. Parmağının ucunu hareket ettirecek bir neden bulamıyorsun yahu!
Farklı bir konuya gelelim;
Yaşamak istiyorsun ama olmuyor. Dünyaya gönderilirken eline verilen sepet içinde sadece hayal kırıklığı ve acı barındırıyor hatta belki de toksikleşerek bunları besliyorsun. Hayal kırıklığının meyve vermesine sebep olacak akmaktan vazgeçmeyen bir musluk.
Sulamayı durdurmak aklına gelmiyor yahut durdurmanı engelleyecek bir güç.
Yaşamak istiyorsun ama yeterli gelmiyor. Neyin yeterli gelmesi gerektiğini bilmiyorsun.
Doğduğundan beri eksik hissettiren bir şey
Sanki sepetin iyi tarafının altı delinmiş hatta belki bu tarafta altının olmadığı, kötü tarafındakilerin taşıp yerleşmesi...
Tam mutlu olcam diyorsun ya da oluyorsun ama bir şey geliyor neden geldiğini bilmiyorsun veya kimin gönderdiğini.. bir şey geliyor ve sanki her zaman içtiğin limonatanın içine şeker katılmış gibi( bunu yazarken limonta içiyorum aklıma başka bir şey gelmedi:/)
Yani o güzel an içmek istedigin limonata, o sıra gelip berbat hissettiren his ise içindeki şeker. O anda odaklandığın tek şey şeker ya içemiyorsun deniyorsun ama olmuyor.
Kapılar yine hayal kırıklığına eve sahibi.
Anlayamadığın türden bir kaos veya anlamak istemediğim bir bıkkınlık, yorgunluk, çaresizlik..
Kitapın arka sayfasına bakarak konusunu anlayabilirsiniz. Sylvia Plath'ı duyduysanız az çok nasıl bir kitap yazacağını da tahmin edebilirsiniz. Ben sadece sırça fanus adlı başlığı attım. Gerisi kontrol dışı. En azından çerçeveli bir fanusta olmak dileğiyle..
5.5.24