"20 yaşında sanata ilgi duyan bir genç olmasına rağmen en çok ziyaret ettiği yerler tiyatrolar, kütüphaneler, sinemalar değil mezarlıklardı." Ben 20 Yaşıma Mektup kitabını ilk gördüğümde 18 yaşındaydım. O zaman dedim ki kendi kendime "20 yaşıma girmeden bu kitabı okuyacağım."…devamı"20 yaşında sanata ilgi duyan bir genç olmasına rağmen en çok ziyaret ettiği yerler tiyatrolar, kütüphaneler, sinemalar değil mezarlıklardı."
Ben 20 Yaşıma Mektup kitabını ilk gördüğümde 18 yaşındaydım. O zaman dedim ki kendi kendime "20 yaşıma girmeden bu kitabı okuyacağım." Bu cümleyi kurmamın üzerine 2 yıl geçti ve ben doğum günüme aylar kala bu kitabı okumaya başladım. İlkbahar, bana çok romantik bir mevsim geldiği için mektupları da ilkbahar mevsiminde okumaya karar verdim. Şu an ise yavaş yavaş, sindire sindire bu kitabı okuduğum için büyük ihtimalle doğum günüme kadar kitabı bitiremeyeceğim. Bende o zaman daha kitabın başında iken yorumumu yapayım dedim.
Öncelikle 18 yaşındaki kendime teşekkür ederim çünkü bu mektupları daha doğru bir zamanda okuyamazdım. İyi ki 20 yaşımı beklemişim. 18 yaşındaki ben ile 20 yaşındaki ben arasındaki o kadar dağlar kadar fark var ki... Büyük ihtimalle 18 yaşımda okusaydım bitirmek için hızlı okuyup bu mektupların içindeki yazılanları ne anlatmak istediğini görmezden gelecektim. Benim şu an 20'li yaşlarım ise sıkıntılı geçiyor. Yani şu anlamda sıkıntım var. Okuduğum bölüm, hayatım boyunca yapacağım meslek galiba bana uygun değil. Galibası yok ya da, direkt bana uygun değil. İnsanların en basit meslek dediği bir bölüm bile uygun değilse bana, ne bana uygun? Bu meslek bana ne kadar uygun olmasa bile hatta belkide mesleği yaparken nefret edecek bile olsa bölümümü değiştirmeyeceğim. Yukarıda dediğim gibi insanları en basit gördüğü mesleği yapmayı bile beceremiyorsam diğer meslekleri nasıl yapabilirim? Bu 20 yaşındaki benim düşüncelerim. Eh, 18 yaşındaki benim bu sıkıntılar başına gelmeden beni anlayacağını sanmam. O yüzden bu kitap 20 yaşındaki kendim için bir hediye.
Kitap, hem Türk hem yabancı olmak üzere birçok yazarın 20 yaşındaki kendilerine yazdıkları mektuptan oluşuyor.
Beni en çok etkileyen mektup, Ahmet Ümit'in mektubuydu. Aynı zamanda kitabın ilk mektubuydu. Özellikle yukarıda size alıntı yaptığım cümle beni etkilemişti ve en çok hoşuma giden kısım, yazarlar hata yaptıklarını bildikleri halde hataların arkasında duruyorlar ve yaptıkları hatalar sayesinde şimdiki hallerine gelebildiklerini söylüyorlar. Ki bu benim için yeterli bu durum. Hata yapmaktan korkan bir insan olarak bu tarz cümleler kesinlikle beni rahatlattı.
"20 yaşındaki Ahmet Ümit'e şunu yap bunu yapma demek istemezdim. O, öyle güzeldi çünkü..."