Yürüyen Şato (Howl's moving castle) Selamlar efenim, bu ilk gönderim olacak. Elimin acizliği sizi yormaz umarım. Tanıtıma başladığım film/animasyon/anime aynı zamanda bir kitaptan uyarlanma bu eser en sevdiğim animeler arasında yer almaktadır. Hayao Miyazaki'nin yönetmeliğini yaptığı, Diana Wynne Jones'ın Yürüyen…devamıYürüyen Şato (Howl's moving castle)
Selamlar efenim, bu ilk gönderim olacak. Elimin acizliği sizi yormaz umarım. Tanıtıma başladığım film/animasyon/anime aynı zamanda bir kitaptan uyarlanma bu eser en sevdiğim animeler arasında yer almaktadır. Hayao Miyazaki'nin yönetmeliğini yaptığı, Diana Wynne Jones'ın Yürüyen Şato' isimli kitabından uyarladığı bu film çocukluğumun unutulmaz filmlerinden biridir. Bundan sonrası spoiler içermektedir efendim.
Bir şapkacı dükkanında çalışan, üvey anne ve bir kız kardeşe sahip Sophie'nin ülkenin güçlü büyücülerinden Howl ile yollarının nasıl kesiştiğini anlatmaktadır. Gene her zamanki gibi şapka dükkanında günlük işlerini bitiren Sophie'ye ülkenin askerleri sarkıntılık yapar o sırada yardımına koşan Howl ile yollarının ilk kesişmeleri yaşanır. Howl ile kesişmesi aynı zamanda ülkenin kötü cadılarından biri tarafından da yollarının kesişmesi anlamına gelmekteydi. Kötü cadı genç erkeklerin kalbinin peşindeydi, Howl'da pektabi bunlardan biriydi. Cadı tarafından yaşlandırma büyüsüne maruz kalan Sophie pes etmemiş ve buna bir çözüm aramaya karar vermişti. Hikayenin devamında Sophie'nin kararlılıkla nasıl ilerlediği ve Howl ile yaşadığı serüven anlatılmakta.
Sanırım bu filmi 13-14 yaşlarımda izledim ilk defa. Kaç defa izlediğimi bilmiyorum. Beni çok farklı bir dünyanın içine sürüklediğini anımsıyorum, küçüklüğümde o anki içimdeki hisleri kelimelerimle tarif etmekte zorlanıyorum. Çocuk olmam da bunda bir etkendi sanırım ama hala aynı hisler içimde duruyor. Sophie'nin Howl'a duyduğu aşk beni çok etkilemişti. Kendi tabiriyle "çirkin" olan Sophie, Howl'a duyduğu aşk sayesinde büyünün etkisi altından çıkabilmişti.
Filmi her izlediğimde çok farklı hissediyorum. Yakın vakitte bir daha izledim. Tabi aşkı belki de sevgiyi deneyimlemiş olarak... Yaşantılarımın etkisinden dolayı belki yaş almamdan dolayı filmi izledikten sonra biraz daha farklı hislere büründüm. Gene karnımda uçuşan kelebekler duruyordu fakat bu sefer bu kadar mükemmel bir sevgiyi yaşamamış olmak belki de yaşamayacak olmak bir nebze umutsuzluk hissettirdi. Aralarındaki sevgi o kadar güzeldi ki bunun "hayali" olmamasını istedim gerçek hayatta da.Yine de Miyazaki'nin diğer eserlerinin yanında çok ayrı bir yerde olacak benim için.
Nazik, şefkatli bir o kadar güçlü bir kalbe sahip Sophie'nin Howl ile olan serüvenini eminim ki ileride bir daha izleyeceğim. İleride filmi tekrar izlediğimde bu sefer nasıl hissedecegimi ve yorumlayacağımı merak ediyorum açıkçası. Son olarak demem o ki izleyin izlettirin Miyazaki'nin bu muhteşem eserini.