Daha önce hiç yaşadınız mı bilmiyorum. Bazen kendinizi fazlalık gibi hissedersiniz, bir yük gibi. Benim çevremde böyle hisseden bazı tanıdıklarım da olmuştu, aileye yük oluyormuş gibi hissedip çalışma hayatına atılma durumu... Belki de gerçekten yük olunuyordur, orası ayrı mevzu tabii.…devamıDaha önce hiç yaşadınız mı bilmiyorum. Bazen kendinizi fazlalık gibi hissedersiniz, bir yük gibi. Benim çevremde böyle hisseden bazı tanıdıklarım da olmuştu, aileye yük oluyormuş gibi hissedip çalışma hayatına atılma durumu... Belki de gerçekten yük olunuyordur, orası ayrı mevzu tabii.
Bir de buna ek olarak aidiyet duygusundan uzaklaşma durumu var. Ben de bu duruma düşmüştüm, çok başım ağrımıştı bir dönemler. Hele ki üniversite hayatı ve yeni bir şehre taşınma durumları üst üste gelince varın siz düşünün halimi. Hiçbir yere tam olarak ait hissedememek bence çok ciddi bir hastalık. Sürekli yer değiştirmek, oradan oraya sürüklenmek, konar göçer yaşam tarzına adapte olabilmek o kadar zor ve yıpratıcı ki...
İşte başrolümüz Suzuko da az çok bu halde bir kızcağız. Kendisi tam 21 yaşında, -bence- hiçbir suçu yokken hukuken suçlu sayılıyor ve hapse atılmak durumunda kalıyor. Zaten ailesine yük gibi hisseden ve nereye ait olduğu kafasında bir soru işareti olan bu kız, cezası bitip eve döndüğünde ailevi ve sosyal baskılardan fazlaca bunalıyor. Bunun üzerine bir milyon yen biriktirerek evden ayrılma kararı alıyor. Evden ayrılmasının ardından devamlı olarak şehir değiştiriyor ve her gittiği yerden aynı miktarda parayı kazanır kazanmaz ayrılıyor.
Mekânlar değişince sorunlar yok olur sanıyor. Oradan oraya gitmek yalnızca bir şeyleri ertelemek demek fakat bunun farkında bile değil. Başına gelenleri hiç kimseler bilmese ne olur ki, kendisi bildiklerini içinde bir yük olarak sürekli taşıyor zaten. Bunun ağırlığı onu yormaya fazlasıyla yetiyor.
Tüm bu süreçte elbette çok şeyler geçiyor başından, gittiği şehirlerden birinde aşkı da tadıyor. Aşkın ya da sevginin ona aradığı şeyi vereceğini sanıyor fakat nafile. Bunun sevgi bağından çok bir çıkar ilişkisi olduğunu düşünmeye başlıyor. Bir insana aidiyet duygusu beslemenin bir yere ait hissetmek kadar zor olduğunu da öğreniyor üstelik.
Çıkar ilişkisi demişken, insanlar bir şeyleri düzgünce konuşmak varken neden kendi akıllarınca hareket ederler ki? Başrol kızımız ile hoşlandığı çocukta biraz iletişim problemleri mevcut, kafadan hesap yapıyor ikisi de. Kaygılarımız her ne kadar fazla olsa da davranışlarımızı bir dış gözlemci edası ile süzmeliyiz. Kafamızdaki düşünceler ile gerçekleştirdiğimiz eylemler dışarıdan çok daha farklı anlaşılıyor bazen. Oysa düşüncelerimizi yalnızca dile getirip anlatsak, hiçbir sıkıntı kalmayacak belki de ortada. Şöyle böyle Suzuko 21'inde ayrılığın sızısını da tadıyor velhasılı. Ben ise bu kızla filmin her saniyesinde empati yapmakla meşgulüm.
Bu film çok daha güzel bir yorumu hak ediyor aslında ama kısa keseceğim. Sonunda ne oluyor derseniz, ben de sizi filmi izlemeye davet eder ve kaçar giderim. Renk skalası, açıları, aktardığı duygu ve düşünceler, o tatlı sıcaklık ve aralara serpiştirilen mektuplaşma fasılları... Her şeyi ile sıcak ve samimi bir film karşılayacak sizi. Önerime kulak asanlara şimdiden keyifli seyirler dilerim.