En son "ya bir film bu kadar mı iyi olur?" dediğimde Zindan Adası'nı izliyordum... Ve şu an tekrar diyorum. Ya bir film bu kadar mı iyi olur? Çok çok iyiydi. Oyunculuklar harikaydı bu arada. Ciddi manada insana o duyguyu hissettiriyordu.…devamıEn son "ya bir film bu kadar mı iyi olur?" dediğimde Zindan Adası'nı izliyordum... Ve şu an tekrar diyorum. Ya bir film bu kadar mı iyi olur? Çok çok iyiydi. Oyunculuklar harikaydı bu arada. Ciddi manada insana o duyguyu hissettiriyordu. Filmin ortalarında çocuğa o kadar bağlandım ki tutup sarılmak istedim. Çocuk oyuncu mükemmel bir performans sergilemiş. Konu özgündü ve akıcı, seyirciyi ayakta tutacak bir şekilde işlenmişti. (Ciddi manada bir ara ayakta izledim) E daha bir filmden ne isteyelim?
Ve bu filmde asıl korktuğum şeyin ne olduğunu fark ettim. Korktuğum şey herkesin yaşadığı, gördüğü, duyduğu şeyleri deneyimlemek değil. Mesela o yüzden zombiymiş canavarmış kıyamet senaryolarıymış vs. bunlardan o kadar da korkmam. Ama sadece benim deneyimleyebildiğim şeylerden aşırı tırsarım ve genellikle böyle şeylerden bahsetmek bile istemem. Gerçek hayatta olsa kafayı yerim yani. Bunu fark ettikten sonra izlediğim ve beni çok korkutan bir kısa filmden neden korktuğumu da anlamış oldum. Filmin ismi The Chair.
Gönderide genel olarak spoiler vermemek için çok yüzeysel bir gönderi oldu ama inanın izlediğinize değecek bir film. Şimdiden iyi izlemeler...