Jack London'un çok fazla kitabını okumadım ancak okuduklarım arasında en dolu dolu olanı,insanı düşünmeye sevk edeni buydu sanırım.Zaten benim kanaatimce bu kitabı en iyi tanımlayacak ifade "dolu dolu" olurdu.Kadın-Erkek ilişkilerinin dinamikleri,bir yazarın başarıya ulaşırken geçtiği dönemler,sınıf ayrımı ve filozofların çeşitli…devamıJack London'un çok fazla kitabını okumadım ancak okuduklarım arasında en dolu dolu olanı,insanı düşünmeye sevk edeni buydu sanırım.Zaten benim kanaatimce bu kitabı en iyi tanımlayacak ifade "dolu dolu" olurdu.Kadın-Erkek ilişkilerinin dinamikleri,bir yazarın başarıya ulaşırken geçtiği dönemler,sınıf ayrımı ve filozofların çeşitli konseptleri kitapta işlenen konulardan sadece birkaçı.
Bir yapıt kadar konuyla yüklü olunca insan da ister istemez hepsinden kendisine pay çıkarmakta zorlanıyor.Ben bunu elimden geldiğince yapmaya çalıştım ancak bazı kısımları,özellikle felsefe ve diğer pozitif bilimlere ayrıntılı şekilde değinen,tam olarak anladığımı söyleyemeyeceğim.Tabi bunda Jack London'un kullandığı uzun ve karmaşık cümlelerin de etkisi büyük oldu.Ancak anlayabildiğim kısımlarında bana farklı bakış açıları kazandırmış olduğunu düşünüyorum.
Kitap komple akıcı,öyle 2-3 günde bitecek bir kitap değildi benim açımdan.Hatta iyi ki Jack London'un değindiği konular benimde üzerimde düşündüğüm konularla paralellik gösteriyordu.Yoksa bu kitabı bitirmek bundan daha uzun sürebilirdi.Ayrıca kitabın çevirmenine kitabın sonuna eklediği notlardan dolayı teşekkür etmek boynumun borcudur.Beni sürekli arama motorunda bir şeyler aratmaktan kurtardı ki arasam da bulamayacağım çok fazla da şey vardı notlar arasında.
Her ne kadar kitabı beğensem ve içinde üzerine düşünülmesi gereken çok fazla şey bulsamda ben Jack London'un kaleminden daha az felsefi özellik ve sorgulama barındıran,daha çok olaylara odaklanan yapıtlar okumayı tercih ederim.
[SPOİLER]
Kitapta özellikle dikkat çekilen birkaç konu üzerine de buraya bir şeyler yazmak istiyorum.En başta Ruth'un ne kadar yüzeysel ve iradesiz bir insan olduğunu zaten anlamayanınız yoktur.Tabi bu iradesizliğinin sebebi o yaşa kadar hayata atılmamış ve sadece çevresinin istediği gibi bir kafesin içinde yetişmesi.Ruth asla Martin gibi birine bağlı olduğu dogmaları çiğneyecek kadar büyük bir aşk duyamazdı.Aynı şekilde Martin gibi bir insan da asla Ruth gibi birini idealize etme işine girmeden sevemezdi.Ruth Martin için sadece içten içe aradığı yüceliğin sembolü ve duyduğu bilgi açlığını doyurmanın bir bahanesiydi.Ancak Martin bu gerçekler yüzüne acı acı çarpılıncaya kadar inanmadı ve kendi kendini Ruth için çalıştığı bahanesiyle kandırdı.Ruth'un çevresindeki insanları da yanlış tahlil etti ve bu Ruth için dediği çabanın tek getirisi yaşamayı iyi becerdiği hayata yabancılaşması oldu.Ayrıca bazı fikirlere saplantı derecesinde bağlandı ve buda Martin'in hayatını aşağıya çekti.Evet Martin Eden güçlü bir adamdı ancak hayatın iğrenç yüzünü o bile kaldıramadı ve kendi deyimiyle hayatı evetleyemedi ve yitip gitti.
Savunduğu çoğu fikirde oldukça yerindeydi katıldığım fikirlerdi ancak kendini Nietszche ve üst insan konseptine çok fazla kaptırdı.Hatta bir ara kendini üst insan konseptine uygun gibi gördü ve bunun böyle olmadığını anladı.Kim bilir belki de Raskolnikov'a benzer şekilde kendisinin üst insan olmadığını fark etmesi Martin'e bu kadar ağır geldi.Zaten çok fazla inandığı köle ahlakına sahip insanların evrim kanunları sonucunda eleneceği fikri de kendisinin bir köle ahlakına sahip olduğunu gösteriyor.