Spoiler içeriyor
Selamlar. 5. Sınıftayken bizi kitap festivaline gibi bir şey götürmüşlerdi 20 kişi falanız. Sonra bir odaya girdik yerde kitaplar var ve bize "istediğiniz kitabı alabilirsiniz." dediler ben koşup diriliş kitabını almıştım ismi hoşuma gitmişti neyse işte bir erkek arkadaşımda da…devamıSelamlar.
5. Sınıftayken bizi kitap festivaline gibi bir şey götürmüşlerdi 20 kişi falanız. Sonra bir odaya girdik yerde kitaplar var ve bize "istediğiniz kitabı alabilirsiniz." dediler ben koşup diriliş kitabını almıştım ismi hoşuma gitmişti neyse işte bir erkek arkadaşımda da iki şehrin hikayesi kitabı var ve allem etti kallem etti Elindeki kitabı bana verip kendisi diriliş kitabımı aldı, geride alamadım ve çok üzülmüştüm. Ama iyi ki alamamışım birinci neden Diriliş kitabını kısaltılmış hali olması ikincisi iki şehrin hikayesi kitabı çok güzeldi. O yüzden seni affettim kitabımı elimden alan arkadaşım.
Sınav senem yüzünden kitap okumaya ara vermiştim ve şimdi tekrar başlarken elime diriliş kitabını aldım. Tolstoy'un hem dilini seviyorum hem de yazdığı olayları seviyorum. Anne karenina kitabını okuduğumda beni çıldırttığı için (o kadar iyiydi ki okurken sinir stres olmuştum) bu kitabı elime aldığımda ne entrikalar okuyacağız diye almıştım amma velakin istediğim heyecanı alamadım.
Ilk öncelikle bir kitap yazılırken bir olay olur ve etrafında olaycıklar olur. En azından ben öyle düşünüyorum bence yazarın düşünceleri ana olayı kapatmamalı. Tamam ben okurum senin düşüncelerini ama bir yerden sonra bayıyor. Ben 50-100 sayfa düşünce mi okuyacağım allah aşkına? Bak bu sorun anne karenina da yok mesela. Levin de çok düşünceye boğuyor ama rahatsız etmedi çünkü başka olaylarda oluyordu bu kitapta ise durmadan nehlüdov'un yaptığı/yapacağı/düşündüğü/düşüneceği şeyi okuyoruz, okurum eyvallah ama dediğim gibi bir yere kadar gidiyor. Bir de tolstoy'un son eseri kendisi. Galiba ölmeden önce tüm fikirlerimi bir araya toplayayım mı demiş anlamadım.
Nehlüdov'un birden "aman tanrım ben artık zenginlikten ve bu yaşayıştan sıkıldım" deyip eskiden yaptığı bir hatayı düzeltmeye çalışması bana pek inandırıcı gelmedi. Allah aşkına sen bile bazı şeyleri 71 yaşında düşünmüşsün 28 yaşındaki genci birden 180 derece döndürmek akıl kârı mı hadi toprak düşüncesi neyse diyecem ki bu çocuk üniversite hayatında bunu savunsa bile topraklarını köylülere verme düşüncesi hala çok ağır bir düşünceyken bir de prens olan birisi eskiden yaptığı bir hata yüzünden fahişeyle mi evlenecek????
Bu arada yanlış anlaşılma olmasın ben nehlüdovun bir fahişeyle evlenme düşüncesine karşı değilim sadece bu adam bir günde değişiyor.
Bir de kitap ilerlemiyor ya yok Nehlüdov oraya gidiyor buraya gidiyor tekrar oraya gidiyor. Bu arada ben Tolstoy'un ceza/hapishane konusundaki düşüncelerine kesinlikle katılmıyorum. Tolstoy'a kalsa birisi bir suç işlese "daha yapma" der gönderir. Yani bu kadar hümanist olmakta saçma. Üzgünüm ama.
Nehlüdov'un amcasına kesinlikle katılıyorum. "Aynı şeyi ileride bir daha yapmaması için bir adamın canını yakmak amaca uygun bir davranıştır."
Burada konuyu biraz daha açmak istiyorum belki okuyan biri merak eder ve fikrini belirtir. Şimdi Tolstoy'un cezaya ya da bakışını açıklayan en iyi paragraf bu bence. Çocuğa yüklenmiş ama kendi düşünceleri;
"Ancak tutukluların yürüyüşüne gözünü kırpmadan ve ayırmadan bakan ince, uzun boyunlu çocuk, soruya farklı bir yanıt bulmuştu. Bu insanların da tıpkı onun gibi, bütün insanlar gibi birer insan olduklarını, bu yüzden de bu insanlara karşı birileri tarafından yapılanın, yapılmaması gereken kötü bir şey olduğunu daha kesin ve daha emin olarak biliyordu; onlara acıdı, ayaklarına pranga geçirilmiş, başları tıraş edilmiş bu insanlardan da, onların ayaklarına pranga geçiren ve başlarını tıraş eden insanlardan da korktu. Bu yüzden çocuğun dudakları giderek şişiyordu. Bu durumlarda ağlamanın ayıp olduğunu düşünerek ağlamamak için büyük çaba harcıyordu."
Yani ceza değil de affetmenin gerektiğini hapishanelerin gereksiz olduğunu filan düşünüyor anladığım kadarıyla ama kendisi alternatif bir başka şey de sunmuyor bunu belirtmek isterim. Benim anlamadığım nokta neden insanlar suçlularla empati yapıyor empati yapılması gereken kişiler suçlunun zarar verdiği mağdurdur. Tolstoy'un bu görüşlerini saçmalık olarak buluyorum. Tamam kitapta anlattığı kişilere ben de üzüldüm ama onlar haksız yere konulmuşlar haklı olarak konulan kişiler??? Haksızlığa uğramış kişiler sayesinde diğer kişileri aklanmaz. Kitapta bununla alakalı bir cümle geçiyor "Evet, yargı hataları her zaman olmuştur, olacaktır da. İnsanların oluşturduğu bir kurumun kusursuz olması beklenemez."
Kesinlikle katılıyorum. 2 3 kişi haksızlığa bu mahkemelerin gereksiz olduğu anlamına gelmiyor ya da cezanın saçma olduğu.
Hem ben Rusya'nın bu davranışı çok sevdim ne yalan söyleyeyim. Katyuşa haksız içeride olsa bile prens Nehlüdov istiyor diye çıkarmadılar, Nehlüdov'un oradan buraya gitmesi gerekti. Tebrik ediyorum cidden hatta Nehlüdov'u da bir kere geri çevirdiler. Açıkçası böyle adalet isterim ben arkadaşlar zenginler cezalandırılıyor??? Şunun akrabası bunun akrabası diye çıkarmıyorlar. Bayıldım açıkçası. Düşünün bak prens Nehlüdov hapishaneye gidiyor hapishane müdürü izin olmadan alamam diyor. Keşke her yerde böyle olsa.
Bir de rahatsiz olduğum şey fakir güzellemesi. Bir tane Marya Pavlovna diye kadın var söyle diyor "Ahçı kadınlarla, arabacılarla birlikteyken eğleniyordum, oysa bizim beyfendilerle hanımefendilerin yanında canım sıkılıyordu."
Dostum ne? Bu kadın zengin bayağı ha canımın canı sıkılmış gitmis devrimcilerle birlikte olup kürek cezasına çarptırılmış. Evet zengin ve ceza çekiyor hayretler içerisinde kalmadım desem yalan olur.
Alıntılar.
Kendine inanmaktan vazgeçmiş başkalarına inanmaya başlamıştı çünkü kendini inanarak yaşamak çok zordu.
Herkes onu rahat bırakmasını istiyordu. Oysa herkes inadına yapar gibi yapıştıkça yapışıyordu kendisine.
Insanlar hakkımda ne isterlerse düşünsünler, onları aldatabilirim ama kendimi aldatmayacağım.
Korkunç bir şey! Burada acımasızlığın mı, yoksa saçmalığın mı daha ağır bastığını bilemiyorsun. Ama galiba her iksi de en son başarısına ulaşmış bulunuyor.
Her insan, bir işi yapabilmek için bu işin iyi ve önemli bir iş olduğunu kabul etmek zorundadır.
İnsan sanki inadına yapar gibi gider, hep yaralı yerini çarpar, bunun tek nedeni ise çarptığını ancak yaralı yerini vurunca fark etmesidir.
+Herhalde on yıl geçmiş aradan
-yıllar değil, bu hayat geçti.
İnandığını sanihordu ama yine de bütün varlığıyla biliyordu ki, onun bu inancı "olması gerekenden" bambaşka bir şeydi.
Kötü bir davranış yalnızca başka kötü davranışların yolunu düzler, kötü düşünceler ise karşı konulamayacak şekilde bu yolda yürümeye çağırır.
Hayat, yapmak zorunda olduklarımızı yapmamızdan başka bir şeyi gerektirmez.
İnsanın önemli özelliği olan birbirini sevme ve birbirini acıma duygusundan yoksun insanlar görmek korkunç bir şey.
Tüm insanlar kısmen kendi düşüncelerine, kısmen de başkalarının düşüncelerine uygun olarak yaşarlar ve hareket ederler.
Kendi kendinin efendisi olursan efendilere gerek kalmaz.